Evet, seçimle gelen seçimle gider! Demokrasinin anayasası böyle der. Erdoğan bu anayasaya uymuyor. Demokrasinin bu temel ilkesini önce HDP'li belediye başkanlarını görevden alarak, hapse tıkarak, yerlerine kayyım atayarak çiğnemişti. Şimdi sıra AKP'li belediye başkanlarına geldi. Ankara, İstanbul, Bursa, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlarının istifaya zorladı. Üçü istifa etti, biri direniyor. Bütün bu başkanlar seçimle geldi. 'Millet iradesi'yle koltuklarına oturdular. Şimdi de 'despot iradesi'yle koltuklarından oldular. Bir başka deyişle: Halkın oyu hiçe sayıldı. Eğer demokrasi diyorsak, eğer millet iradesi diyorsak, hem AKP'li başkanlara, hem HDP'li başkanlara yapılanı eleştirmeliyiz. Yoksa çifte standart uç verir ki, bu da demokrasiye sığmaz. Bu açıdan Ahmet İnsel'in bugün Cumhuriyet'te yazdığı Kılıçdaroğlu eleştirisi yerli yerindeydi.
Kemal Kılıçdaroğlu, istifa etmemekte direnen AKP’li belediye başkanları konusunda, haklı olarak, “Seçimle gelen birine bu kadar ağır yaptırımlar doğru değil. Çocuğuna nasıl hesap verecek” diye soruyor. Bir yıldan beri görevden alınan, tutuklanan Türkiyeli Kürt belediye başkanları hakkında benzer bir söz söylediğini, aynı empatiyi kurmaya çalıştığını hatırlamıyorum. Belki birkaç kez mızırdanmıştır. Halen Türkiye’de HDP veya DBP adayının seçimi kazandığı 92 belediyede başkanlar “gereği yapılarak” görevden alınmış ve yerlerine kayyım atanmış durumda. Seçmenlerin özgür iradesiyle seçilmiş 84 belediye eşbaşkanı “gereği yapılarak" cezaevinde. Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere, HDP’li milletvekillerinin de “gereği yapılarak”, tutuklanmaları yakında birinci yılını dolduracak. Söz konusu olan HDP ve DBP’li seçilmişler ve yöneticiler olduğunda, “bu kadar ağır yaptırımlar doğru değil” türünden bir cümle kuramamak, kulakları tırmalayan bir sessizliktir. Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda alınan son derece vahim tavrı tamamlar. Kılıçdaroğlu, HDP’li seçilmişlere bu kadar ağır yaptırım uygulanmasını en fazla mızırdanarak geçiştiriyor, ama reislerinin hışmına uğrayan AKP’li belediye başkanlarıyla empati kurmakta çok daha cesur ve rahat davranıyor.
Sayın Kılıçdaroğlu bu tavrıyla ne İsa'ya ne Musa'ya yaranabilir.
Ahmet İnsel haklı. Sözü uzatmak istemiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu konuda sergilediği çifte standart ne demokrasiye, ne de sosyal demokrasiye sığıyor. Tersine, CHP'nin demokrasiye ilişkin inandırıcılığını daha beter törpülüyor. Son bir not: Milliyetçi-muhafazakâr oyların yeni adresi olarak sahneye çıkmak üzere olan Meral Akşener'in Kürtler konusunda, referandum konusunda Kılıçdaroğlu'na göre daha özenli bir söylem içinde olduğu dikkati çekiyor. Sayın Kılıçdaroğlu bu tavrıyla ne İsa'ya ne Musa'ya yaranabilir.