Edinburgh, 28 Temmuz 2011. Islak, kül rengi bir sabaha uyanmak! Üstelik bir şatoda, İskoçya’da bir yerde... Gün yeni ağarıyor. Pencereyi açtım. İç bayıltıcı ıhlamur kokularıyla güne başlamak güzel. Tepeler, ağaçlar sis altında. Sanki bir tül perde inmiş her tarafa. Koyunlar, yeşilin üstünde beyaz benekler hâlinde hiç̧ kımıldamadan otlanıyor. Sabah serinliğinde mutlak bir sessizlik, muhteşem, insanı içine çekiyor. 19. yüzyıldan kalma bir banyo. Buralara mahsus duşu olmayan büyük bir küvet. Ve eski mavi yolculuk teknelerindeki gibi pompalı, koltuk gibi bir tuvalet... Hepsi insanı zaman tüneline sokuyor. Aşağıdan mis gibi kahve kokusu... Erkenden Edinburgh’a doğru yola koyulmak lazım. Yağmur çiselemeye başladı. Kurşunî bir hava.
Britanya’nın bir parçası olarak 300 yıllık bir aradan sonra kendi meclisine 2000’lerin başında yeniden kavuşmuş İskoçya
.Bu harikulade manzaralar, İskoçya sınırları. İskoçlarla İngilizler bu coğrafyada asırlar boyu savaşmış. Birbirlerinin köylerini basıp sürülerini kaçırmış... 1707’de kapatıldıktan sonra 2000’in başında tekrar açılan İskoç parlamentosunda iktidar partisinden bir kadın milletvekilini dinliyoruz: “Biz İskoçlar yüzyıllar boyunca savaştık İngilizlerle. Özgür ama yoksul bir İskoçya’mız vardı. 1707’de bağımsızlığımız elden gitti.” Kadın milletvekili, İskoçya Milliyetçi Partisi’nden. Son seçimleri tek başına kazanan Milliyetçi Parti, İskoçya’nın Büyük Britanya’dan ayrılmasını ve bir bağımsız devlet olmasını istiyor. Ayrılıkçı bir parti. Bölücü de diyebilirsiniz. “Biz İskoçya’nın bağımsızlığını istiyoruz; ama barışçı yollardan, şiddete kesinlikle prim vermeden” diyor. İskoçya, Kuzey İrlanda’dan farklı, şiddeti yaşamamıs geçen yüzyıldan beri. Kadın milletvekili devam ediyor: “Bağımsızlığı savunmak, ama şiddeti dışlayarak… Britanya’daki, bizdeki gibi böyle bir demokratik ortam olmasaydı, yeraltına inilirdi.” Soruyorum: “Ne bekliyorsunuz bağımsızlık için?.. Madem mutlak çoğunluğunuz var İskoçya̧ parlamentosunda, ilan edin bağımsızlığınızı olsun bitsin.”
Bu sorum üzerine, bağımsız İskoçya’ya karşı çıkan ama mevcut özerkliğin derinleştirilmesinden yana olan Liberal Parti’li erkek milletvekili kıs kıs gülüyor. Yanıt gelmeyince, devam ediyorum: “Kamuoyu yoklamalarında durum ne?” Kadın milletvekili sanki sıkışıyor: “Yoklamalara güvenmiyoruz.” Liberal milletvekili araya giriyor: “Bağımsızlık için referandum, iki yıl sonra (2014’te)... İktidar partisi böyle istedi, ama yoklamalar parlak değil. Halkın ancak yüzde 20’si bağımsızlıktan yana... Büyük çoğunluk bugün için, özellikle ekonomik nedenlerden dolayı Britanya’dan ayrılmaktan yana değil. Liberaller olarak biz de ayrılmaktan yana değiliz. İskoçya’ya Londra’dan daha çok yetki devri istiyoruz.” İskoçlar, bağımsızlıktan yana Milliyetçi Parti’ye oylarını vermiş, ama Britanya’dan kopmaktan yana da değiller. Kadın milletvekili şunları söylüyor: “İngilizler seçim sistemini öyle düzenlemişlerdi ki, bağımsızlıktan yana olan bizim milliyetçi partimizin hep muhalefete mahkûm kalacağını sandılar. Ama öyle olmadı. Referanduma daha iki yıl var, değişir her şey...”
Britanya’nın bir parçası olarak 300 yıllık bir aradan sonra kendi parlamentosuna 2000’lerin başında yeniden kavuşmuş İskoçya. İskoçya’ya daha çok yetki devri ve özerklik süreci, Britanya’da İşçi Partisi iktidarları döneminde başlatılmış. 1969’da Başbakan Harold Wilson hükümetinin kurduğu bir komisyondan şöyle bir rapor çıkıyor: “İskoçya’da ayrılıkçı milliyetçilik güçleniyor, özerklik verelim, bazı merkezî yetkileri devredelim.” İşçi Partisi döneminde, özellikle Tony Blair’in başbakanlığında 1997 sonrası İskoçya’ya yetki devri hızlandırılıyor. Bugün dış politika, savunma, vergi ve sosyal güvenlik işleri yine merkeze, başkent Londra’ya ait. Genel bütçe Londra’da belirleniyor, İskoçya parlamentosuna gönderiliyor. İskoçya harcamayı kendi istediği gibi yapıyor, ama son onay mercii yine Britanya parlamentosu, yani merkez... Adalet, sağlık, eğitim, çevre, yerel yönetim alanlarında İskoçya kendi kendini yönetiyor. Futbolda kendi milli takımları var. Bu arada özerklik, yani yetki devri bir süreç niteliğini koruyor. Londra’yla Edinburgh arasında daha hangi alanlarda yetki devredilebileceğine dair görüşme ve pazarlıklar bu süreç içinde devam ediyor.
Kuzey İrlanda’da da Britanya’ya bağlı olarak bir özerklik düzeni işliyor. İskoçya ve Galler’e benzeyen bir sistem. Model olarak farklılıklar içeriyor
.İskoçya’nın iktidardaki Milliyetçi Partisi’ne mensup kadın milletvekili, sözü bir ara Kuzey İrlanda’ya getiriyor. Britanya’dan ayrılarak serbest İrlanda’yla birleşmesini savunuyor. Kuzey İrlanda’da da Britanya’ya bağlı olarak bir özerklik düzeni işliyor. İskoçya ve Galler’e benzeyen bir sistem. Model olarak farklılıklar içeriyor. Dış̧ politika, savunma, bütçe, vergi konuları, ulusal güvenlik, sosyal güvenlik merkezin, Londra’nın yetki alanında. Yargı düzeni Britanya yasaları çerçevesinde işliyor. Sağlık, eğitim, yerel yönetimler, konut, polis (ulusal güvenlik dışında), adalet işleri Kuzey İrlanda’nın yetki alanında. Örneğin polis olayı çok netameli bir alan Kuzey İrlanda’da, çünkü iki taraf birbirine güvenmiyor. Eğitim sistemi ve dile gelince... Kuzey İrlanda’da ikili bir sistem var. Biri tam İngilizce ve büyük çoğunluğu oluşturuyor. İkincisi, genellikle İngilizce, az İrlandaca. Kuzey İrlanda parlamentosunda İngilizce konuşuluyor. Ama isteyen milletvekilleri İrlanda dilini kullanabiliyor.
İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’deki değişik modellerin iç işleyişlerinde farklı düzenleme ve mekanizmalar var. İskoçya’daki gibi Kuzey İrlanda’da da yetki devri bir süreç, sürekli geliştirilmek istenen, bunun için de sürekli pazarlık mekanizmaları olan bir süreç... İskoçyalı kadın parlamenter, sözü Kuzey İrlanda’ya getirerek, “Bize göre işleri daha zor. Çünkü kan dökülmüş, nesiller alır kanın temizlenmesi” diyor.
Dış politika, savunma, vergi ve sosyal güvenlik işleri merkeze, başkent Londra’ya ait. Adalet, sağlık, eğitim, çevre, yerel yönetim alanlarında ise İskoçya kendi kendini yönetiyor.
Yukarıdaki satırları, 2011 yılı ekim ayında çıkan Kürt sorunuyla ilgili Barışa Emanet Olun isimli kitabımdan aldım. İskoçya’da o tarihlerde Britanya’dan ayrılmak isteyenlerin oranı düşüktü. Son zamanlarda bağımsız devlete evet diyenlerin oranı yükseldi. Kamuoyu yoklamalarında şimdiki durum başabaş gözüküyor. Bakalım yarın İskoçya’da sandıklardan bağımsızlığa evet mi, hayır mı çıkacak?.. Bu sorunun yanıtı sadece İskoçya’da, Kuzey İrlanda’da, Galler’de değil, AB başkentlerinde değil, İspanya’nın Katalunya’sında, Bask’ında ya da bizim Kürdistan coğrafyasında da merakla bekleniyor. Yarınki sonuca göre, Türkiye’yi de hiç kuşkusuz yakından ilgilendiren bu ilginç konu yazılmaya devam edecek.