Türkiye bugüne kadar birinci sınıf demokrasi ve hukuk devletine kavuşamadıysa, bunun temelinde bazı temel sorunlar yatar. Bunlardan en önde geleni ‘Kürt sorunu’dur, diğeri de ‘Alevi sorunu’dur.
Bu iki temel soruna varmış gibi davranan, ama bugüne kadar yapıldığı gibi onları es geçen bir ‘demokrasi paketi’yle Türkiye’nin birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti olma iddiası yine havada kalır.
Ali Babacan sürekli uyarıyor: “Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması gerekiyor. ‘Ben Türk yargısına güveniyorum’ hissiyatı iş dünyasında hâkim olmadıkça, kişi başı 25 bin dolar gelir hedefimiz hayal olarak kalır. ”
Başbakan Erdoğan’ın 30 Eylül’de açıklayacağı demokratikleşme paketiyle ilgili beklenti çıtası son zamanlarda iktidar çevreleri tarafından sürekli yükseltiliyor.
Kendi içinde muhtemel hayal kırıklıklarını da barındıran böylesine pompalamalar hep aynı soruyu akla getirir:
Dağ fare doğurur mu?
Günlük deyişle:
İktidar paketinden civciv mi çıkacak, kuş mu?..
Bilemiyorum.
Çünkü paketin içi sır gibi saklanıyor.
Demokrasi gibi bütün bir toplumu çok yakından ilgilendirmesi gereken bir konu bugüne kadar tartışmaya açılmadı. Her şey tam bir gizlilik içinde, kapalı kapılar arkasında kotarıldı.
Yanlış bir yöntem.
Paket konusunda ara sıra iktidar sözcülerinin açıklamalarını okuduk, dinledik:
İyi şeyler olacak!
İnşallah.
İnşallah diyorum, çünkü ‘demokratikleşme’ konusunda o kadar çok hayal kırıklığı yaşandı ki bu ülkede.
O kadar çok paket açıldı, o kadar çok yasal düzenleme yapıldı, ama uygulama ve zihniyet olarak o kadar az şey değişti ki.
Böyle olduğu için de, bu ülkede demokrasi ve hukuk devleti birinci sınıf olamadı.
Olamadığı için de, Türkiye’nin barış ve istikrar sorunları bitmek bilmedi.
Demokrasi ve hukuk rayına doğru dürüst oturamayan Türkiye, bu yüzden ekonomik büyüme ve kalkınma meselesini de tam olarak bir türlü çözemedi.
Özellikle bu konuda, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın öteden beri haklı yakınmaları vardır.
Ekonomik istikrar ve büyüme açısından 11 yıllık AK Parti iktidarının başarılı mimarı sayılan Babacan geçen hafta İstanbul Finans Zirvesi’nde şöyle demiş:
“Türkiye’nin hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir ülke olması gerekiyor. Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması gerekiyor. Yargı sistemimizin öngörülebilir, tutarlı ve hızlı kararlar alması gerekiyor. ‘Ben Türk yargısına güveniyorum’ hissiyatı iş dünyasında hâkim olmadıkça kişi başı 25 bin dolar gelir hedefimiz hayal olarak kalır. Demokrasiyle ekonomi paralel yükselmek zorunda. Birinden biri geride kalırsa o öbürünü aşağı çekiyor.”
Ali Babacan böyle bir uyarıyı ilk kez yapmıyor. Geçen mayıs ayında Forum İstanbul’u açış konuşmasında da, birinci sınıf hukuk devletinin ekonomik istikrar açısından önemine şöyle değinmişti:
“Siyasi reformlar açısından arzu ettiğimiz noktada değiliz. Henüz birinci sınıf bir demokrasi olduk diyemiyoruz. Henüz birinci sınıf bir hukuk devleti olduk diyemiyoruz. Temel haklar ve özgürlükler konusunda dünyanın en ileri uygulamalarına henüz uzağız. On yıldır mesafe kat ettik, ama ulaşmamız gereken noktanın hâlâ çok gerisindeyiz. Bunu iyi bilmemiz gerekiyor.”
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan geçen yıl mart ayında Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde yaptığı konuşmada da birinci sınıf demokrasi konusuna hukuk bağlamında şöyle değinmişti:
“Türkiye, gerçek anlamda bir hukuk devleti olmadıkça, birinci sınıf ekonomi olamaz, birinci sınıf demokrasi olamaz. Gerçek anlamda hukuk devleti olmayan bir Türkiye'nin, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olması da hayaldir.”
Bu köşede çıkan 9 Mayıs 2013 tarihli yazımda işaret etmiş olduğum Ali Babacan’ın tespitleri son derece isabetlidir.
Ak Parti 11 yıldır iktidar.
Doğru adımlar elbette atıldı. Ama yanlışlar da var ve devam ediyor.
Türkiye hâlâ birinci sınıf demokrasi, birinci sınıf hukuk devleti olabilmiş değil. Olamadığı için de, ne barış ve istikrarı tam olarak yakalayabiliyor, ne de birinci sınıf ekonomi yolunda yeterli büyüme hızına kavuşabiliyor.
Bu açıdan, Tayyip Erdoğan’ın 30 Eylül’de açıklayacağı ‘demokratikleşme paketi’ ne kadar derde deva olabilir?
Yazıma da bu soruyla başladım.
Fazla heyecanlı değilim.
Türkiye, burun delikleri siyaseten öylesine gerilmiş, toplumsal ve siyasal bakımdan öylesine kutuplaşmış, öylesine fokur fokur kaynayan bir ülke haline gelmiş durumda ki, bir iktidar paketi böylesine derin bir yaraya nasıl merhem olabilir, gerçekten bilemiyorum.
Türkiye bugüne kadar birinci sınıf demokrasi ve hukuk devletine kavuşamadıysa, bunun temelinde bazı temel sorunlar yatar.
Bunlardan en önde geleni ‘Kürt sorunu’dur, diğeri de, ‘Alevi sorunu...
Bu iki soruna damardan giremeyen, bu iki soruna köklü olarak dokunamayan, bu iki temel soruna varmış gibi davranan, ama bugüne kadar yapıldığı gibi es geçen bir ‘demokrasi paketi’yle Türkiye’nin birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti iddiası yine havada kalır.
Twitter: @HSNCML