TBMM Başkanı İsmail Kahraman ne diyor? Dindar anayasa diyor. Yeni anayasada laiklik olmasın diyor. Yeni anayasada Allah sözcüğü geçsin diyor. Bir daha vurguluyor:“Bir İslam ülkesiyiz, yeni anayasa dindar bir anayasa olmalı...”Yeni anayasada mecburi din dersi de kalsın diyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir devlet kurumu olarak devamını da istiyor. Olabilir. Meclis Başkanı’nın bu görüşleri savunması, demokrasinin ifade özgürlüğü içindedir.
Meclis Başkanı’nın çıkışı Erdoğan’la uyumlu, ama yine de epeyce cesur; acaba icazetli mi?
Ama aynı çerçevede benim de eleştiri hakkım vardır. Türkiye’de cumhuriyet devletinin kuruluşundan itibaren geçerli olan laiklik anlayışını ve uygulamalarını ben de eleştiriyorum. Otoriter laiklik anlayışının demokrasiyle bağdaşmadığını söylüyorum. ‘Mecburi din dersi’ne karşı çıkıyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı’yla dinin kontrol altına alınmasını da, sadece Sünniliğin empoze edilmesini de, Aleviliğin dışlanmasını da eleştiriyorum. Bu uygulamaların din ve vicdan özgürlüğüne darbe olduğunu söylüyorum. Bu laiklik anlayışı çerçevesinde, yıllar yılı uygulanmış olan başörtüsü ve türban yasağı fırsat eşitliğine de, vicdan özgürlüğüne de aykırıydı diye düşünüyorum. Bütün inanç ve inançsızlıklara saygılı ve eşit mesafede duran yeni bir demokratik laiklik anlayışının demokrasiyle bağdaşacağını düşünüyorum. İşte bu noktada ayrılıyorum Meclis Başkanı’ndan. O, laiklik çıksın anayasadan diyor. O, dindar anayasa istiyor. O, Allah sözü geçen anayasa istiyor. O, mecburi din dersine devam diyor. O, Sünni inanç adına dini kontrol altında tutacak -ve Alevileri dışlamayı sürdürecek- Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığını savunuyor. Böyle bir kafa bu. Bu kafada demokratik laiklik yok. Bu kafada demokrasi yok. Bu kafada farklı inançlara da, farklı inançsızlıklara da saygı yok. Peki ne var? Bu kafa yasakçı bir kafa. Bu kafada İslami düzen var. Bu kafada dinci devlet özlemi var. Uzun lafın kısası: Bu kafada cumhuriyeti demokratikleştirmek yok, cumhuriyet parantezini kapatmak var. Çok ilginç. TBMM Başkanı Kahraman’ın bu sözleri, Tayyip Erdoğan’ın uzunca zamandır çektiği çizgiyle uyumlu. Erdoğan sırtını Batı’ya dönmüyor mu? Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü çoktan beri boşlamadı mı? İslam aleminin sularında yol almıyor mu? Evet öyle. Bu yüzden Meclis Başkanı’nın çıkışı şaşırtıcı değil, Erdoğan’la uyumlu... Ama yine de epeyce cesur bir çıkış... Acaba Erdoğan’dan icazetli mi? Bilemiyorum. Saray’daki Sultan’ın Meclis Başkanlığı’na uygun bulduğu İsmail Kahraman bir gün çıkıyor, dindar anayasa diyor. Anayasada laiklik istemiyor. Anayasada Allah sözü de geçsin diyor. Belki de iyi ediyor. Nasıl bir devlet ve toplum düzeni istediklerini olanca açıklığıyla söylüyor. Gizlemiyor. Peki, bundan sonra ne olacak?.. Bu soru işaretinin çengelinde çok şey düğümleniyor. Bir nokta kesin. Saray iktidarı, anlaşılan, Türkiye’yi biraz daha germek ve kutuplaştırmak istiyor. Bu oyun, son derece tehlikeli bir oyun! Yineliyorum: Çok tehlikeli bir oyun, 'laiklikle oynamak'!
DİPNOT: Erdoğan ve TBMM Başkanı Kahraman dün akşam bu konuya dair açıklamalar yapmış; onları da dipnot olarak alıyorum yazımın altına:
Kahraman: "Anayasanın dindar olması beyanımdaki kastım; hiçbir ayrım yapmaksızın din ve vicdan özgürlüğünün anayasamızın lafzi ve ruhu ile güvence altına alınmasını sağlamayı temenni etmektir. Laikliğin farklı inanç gruplarına sağladığı hürriyetlerin mevzuatta yer bulması, devlet ve milleti karşı karşıya getirmeyen bir laikliğin tarifi ve tatbikatı yeni anayasada olmalıdır."
Erdoğan: “Başbakanlığımın başından itibaren, bu konudaki düşüncelerim bellidir. Hele hele Mısır'daki bu konuda yaptığım konuşma çok çok önemli. Kurucusu olduğum partimin de, programında bu zaten çok açık net yer almaktadır. Ve buradaki bütün gerçek şudur; devlet tüm inanç gruplarına, inançlarını yaşama hususunda eşit mesafededir. Ve laiklik budur."