Üç haftayı geçti yazı yazmıyorum. Çok güzel bir tatil yaptım. Ailemle birlikte mavi denizlerde dolaştık. Sürgündeki dostlarla buluşmanın, hasret gidermenin mutluluğunu yaşadım Leros adasında... Yazılarıma, Günlüğümden Tatil Notları'yla başlayacaktım, olmadı, diziyi biraz erteledim. Memleket yanıyor! Yılbaşında dolar 3.77 idi. Pazar gece yarısı 7'yi geçmişti. Bugün saat on civarında 6.90'dı. Sadece paramızın pul olmasını izlemek bile memleketin nasıl yandığını olanca çıplaklığıyla gösteriyor. Bu duruma nasıl geldi Türkiye? Bir anda mı? Yoksa zamana yayılan bir süreç içinde mi? Kabahat kimde? Çıkış yolu nedir? Bu soruların karşılıkları benim açımdan sır değil. Bu köşeyi okuyanlar ne düşündüğümü bilir. Fakat ben bu satırlarımı, güzel tatil sırasında sinirlerimi yumuşattığım, hatta aldırdığım için öfke kontrollü yazıyorum. Bu ne kadar gider, bilemiyorum. Çünkü başımı nereye çevirsem, hengi tarafa kulak versem sinir uçlarım oynuyor. O kadar çok malzeme var ki, eyy eyy'ler çekerek günde bir değil, bir kaç yazı yazabilirim.
Buraya sadece Başkan Trump'ın dangalaklıkları ile, Rahip Brunson'la gelmediğimizi çok iyi biliyorum
Şöyle bir aklıma takılanlar: Damat Bey'in karşısında dut yemiş bülbül gibi susan büyük iş aleminin acıklı, hazin görüntüsü... İçlerinden birinin bile doğrulup, "Sayın Bakan memleket yanıyor, siz konuşurken 6.80'i gördü dolar, ne düşünüyorsunuz?" diye şöyle bir medeni cesaret gösterisi yapamamış olması... Tersine, bir buçuk saat boyunca konuşup şaka gibi hiçbir şey söylememiş Damat Bey'e övgüler düzülebilmesi... Gazetecilerin Erdoğan'a dolar konusunda soru sormaktan kaçınmaları... Türkiye'nin 'ekonomik savaş'la karşı karşıya olduğunun Erdoğan tarafından açıklanması... Ve bu söylemin bir klişe halinde tekrarlanması... Koca bir bankacının sabah vakti gözlerimizin içine baka baka, "Kur atağı yiyoruz, spekülatif bir atak bu, yaşananın ekonomik temeli yok" diyebilmesi... Ve Saray medyasından bir gazete yöneticisinin ekonomik savaşı vurgulayarak, "İşi silah olan silaha sarılsın, bizi ekonomi ile vurmaya çalışanın uzantılarını keseceğiz" diye yazabilecek kadar kendinden geçmesi... Ve tabii ekonomik güvenliği tehdit edenler gerekçesiyle savcılıkların harekete geçmesi... 346 sosyal medya hesabıyla iligili soruşturma başlatılması... Bir başka deyişle: Kriz hallerine dönük ekonomik eleştirileri düşmanlık ve vatan hainliği ile, Erdoğan'ın deyişiyle ekonomik teröristlik ile damgalayarak korku ikliminin derinleştirilmesi... İşte bunların hepsi tek tek yazı konusu. Ama şimdilik frene basıyorum. Bugüne nasıl geldiğimizi düşünüyorum. Buraya sadece Başkan Trump'ın dangalaklıkları ile, Rahip Brunson'la gelmediğimizi çok iyi biliyorum. Bugün "memleket yanmaya başlamış"sa, bu bir birikimin sonucudur. Tek adamlık yönetiminden kaynaklanan uzun bir 'hatalar zinciri'dir, Türkiye'yi bu yakıcı krizin içine yuvarlayan... Kimse kendini aldatmasın. Bir zamanlar kredi faizini düşürmeyen Merkez Bankası başkanlarını vatan haini ilan edebilen, daha çok yabancı sermaye yatırımı için daha iyi yargı düzeni isteyen TÜSİAD başkanlarını vatan haini ilan edebilen, ekonomide disiplini ve yapısal reformları kaç yıldır savsaklayan, hukuk ve özgürlükleri kaç yıldır umursamayan bir "tek adam zihniyeti"yle Türkiye bugünlere gelmiş bulunuyor. Son söz: Bu "tek adam zihniyeti" sona ermeden de memleket yanmaya eder!