Asker de böyle yapardı. Komünizm geliyor derdi. İrtica derdi. Bölücülük derdi. Ve darbeyi yapardı. Sonra, ‘mıntıka temizliği’ne soyunurdu. Kimini komünist diye, kimini mürteci diye, kimini bölücü diye içeri atardı. Özgürlüklerinin canına okurdu. İnsan haklarını çiğnerdi. Onlara zulüm ederdi. Asker, darbe sürecinde demokrasi ve hukuku yerle bir eden yasal düzenlemeleri de ihmal etmez, vesayet sisteminin ‘kırmızı çizgileri’ni rejimin içine özenle yerleştirirdi. Halka da şöyle seslenirdi: “Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz! Bütün bunları güzel yarınlar için yapıyoruz.” Bu hiç değişmedi. O güzel yarınlar, demokrasi ve hukuk devleti bir türlü gelmek bilmedi.
Askerin öcüsü geçmişte ‘komünist’ti, ‘mürteci’ydi, ‘bölücü’ydü. Şimdi öcü teke indi: Paralel yapı!
Bugün askeri değil, sivil darbe sürecini yaşıyoruz. Askerin öcüsü geçmişte ‘komünist’ti, ‘mürteci’ydi, ‘bölücü’ydü. Şimdi öcü teke indi: Paralel yapı! Türkiye ‘paralel’le yatıp ‘paralel’le kalkıyor, her taşın altında onlar aranıyor. Özellikle son bir yıldır durum böyle. Paralel öcüsü ile hukuk katlediliyor. Yargı bağımsızlığı hiçe sayılıyor. Demokrasiyi gerçek demokrasi yapan güçler ayrılığı yerle bir ediliyor. İfade özgürlüğü tepeleniyor. Bağımsız medya yok ediliyor. İnternet kıskaca alınıyor. İş dünyası vergi sopası ile hizaya getiriliyor. Gazeteci milleti sindiriliyor. Bir korku imparatorluğu yaratılıyor. Uzun lafın kısası: Askeri darbe dönemlerinden farklı değil bütün bu yaşadıklarımız. Evet öyle. Asker de böyle yapar, memlekette koskocaman bir korku dalgası kabartarak darbesini derinleştirirdi, kendi vesayet düzenini sağlam kazığa bağlamaya çalışırdı.
Erdoğan iktidarı da aynı yolun yolcusu. Paralel darbe gerekçesiyle özellikle son bir yıldır kendi sivil darbesini yapıyor. Her geçen gün derinleştiriyor darbesini. Paralel darbe deyip demokratik hak ve özgürlüklerin canına okumaya devam ediyor. ‘Sivil darbe’nin askeri darbe dönemleriyle hazin bir benzerliği daha var. Sivil darbe şakşakçıları da aynı düdüğü öttürüyorlar: “Merak etmeyin, güzel günler gelecek!” Diyorlar ki: “Bu geçici bir dönemdir, demokrasi gelecek!” Askerci düdükler, bir zamanlar nasıl demokrasi ve hukuku çiğnerken, mıntıka temizliği yaparken, bunları ‘gelecek güzel günler’ adına yaptıklarını söyleyebilmişlerse, bugünün bazı sivil darbe şakşakçıları da farklı değil. Aynı düdüğü öttürüyorlar.
Asker de korku dalgası kabartarak vesayet düzenini sağlam kazığa bağlamaya çalışırdı.
Özellikle son bir yıldır bu memlekette bir dikta kapısını ardına kadar açmakta olan sistemli adımları*, ‘paralel darbe’yle mücadele diye, ‘mafyatik yapı’yla mücadele diye, hatta halk ihtilali diye savunabilenlere söylenecek söz artık kalmadı. Hazin ama gerçek. Yargı bağımsızlığına veda ediliyor. Yargı adım adım yürütmeye tabi kılınıyor. Güçler ayrılığı noktalanıyor. Özgürlükler kıskaçta! Sivil darbe süreci gören gözler önünde tıkır tıkır işliyor. Siz hâlâ ‘mafyatik bir yapıyla mücadelenin gereği’nden söz ediyorsunuz.
Yolsuzluk… Hırsızlık… Rüşvet... Tüm bu dosyaları kapatmak için hukuku tepelemekte olan… Paralel darbe diye kendi darbesini derinleştirmekte olan… Ve kendi tek adamlık ya da başkan babalık yönetimini kurmak için önünde demokrasi ve hukuk diye hiçbir engel tanımak istemeyen gözü kara bir iktidarın önünde el pençe durmak… Gerçekten hazin!
* Bu konuda Rıza Türmen'in 17 Aralık 2014'te T24'te yayımlanan 'Baskı rejiminin kurgusu' ve Taha Akyol'un 24 Aralık 2014'te Hürriyet'te yayımlanan 'Adalet sistemi' başlıklı yazılarına bakılabilir.