D_Masthead_970x250

Özgürlük ve demokrasi sevdamızdan vazgeçmeyiz!

Osman Baydemir'e mektup: Kürtler ve Türkler birbirlerinden kopmayacak, barış çığlığımız yükselecek!

Diyarbakır, 28 Kasım 2015.Baro Başkanı Tahir Elçi'nin toprağa verildiği o acılı günde HDP Urfa Milletvekili Osman Baydemir'le yan yana yürüyoruz.Daha çok o konuşuyor, ben dinliyorum.Yıllar yılı yaptığı Diyarbakır Büyükşehir Başkanlığı'ndan dolayı ben ona hep Başkan diye hitap ederim. 1990'ların zor yıllarından tanışırız.Hem içimi acıtan, hem beni tedirgin eden bir cümle çıkıyor ağzından: 

Bir arada yaşamak her geçen gün güçleşiyor.

Göz göze geliyoruz, devam ediyor:

Hazin ama gerçek... Kürtlerle Türkler gün geçtikçe kopuyor, yaşanan acılar onları birbirinden kopartıyor. Realite bu...

İçim acıyor.Ertesi gün T24'e Diyarbakır'dan yazdığım 29 Kasım 2015 tarihli yazım şöyle başlıyordu:

En sonda söylenecek olanı en başta söylemek istiyorum.Farkında bile değilsiniz.Bu topraklara yaşattığınız acılarlabu memleketi her geçen gün bölüyorsunuz.Evet, farkında bile değilsiniz.Üstelik yıllardan beri değilsiniz.'Bölücü terör'le mücadele derken,öylesine düşman cepheler yaratıyorsunuz ki, düşmanlığı öylesine derinleştiriyorsunuz ki, asıl bölücülüğü siz yapmış oluyorsunuz.Tahir Elçi'nin cenaze törenindesaatler boyu yaşadığım duygufırtınasını hiç unutmayacağım.Tahir Elçi'nin kızı Nazenin'in okeder dolu çığlığı kulağımdahep çınlayacak:"Baba... Baba... Gitme lütfen baba, bizi bırakma!"Yaşamak için acı çekmek...Demek ki öyle.Bu topraklarda yaşamak için ille de acı çekmek, oluk gibi kan ve gözyaşıakıtmak gerekiyor.Demek ki, başka türlü yaşamakmümkün değil bu topraklarda.Demek ki, trajediye bir türlü doymak bilmiyor bu topraklar. Demek ki, alın yazısı böyle yazılmışbu topraklarda yaşayan insanların.Eğer öyleyse ne hazin.Ama ben öyle olduğunu sanmıyorum.Kan ve gözyaşı kader değil.Bu kanlı kısır döngü, gün gelecek bu topraklarda da kırılacak.

Beş yıl önceki satırlarım böyleydi.Bugün de farklı düşünmüyorum.Ama sevgili Başkan'ın, Osman Baydemir'in beş yıl önce içimi acıtan o sözlerini de unutmuş değilim, aklımın ve kalbimin bir yerinde duruyorlar:

Kürtlerle Türkler gün geçtikçe kopuyor!

Çok iyi farkındayım.Acı ve gözyaşı bitmek tükenmek bilmiyor bu coğrafyada, tersine, derinleştikçe derinleşiyor.Osman Baydemir de bu acıları, anlaşılan o ki, sürgünde çok daha fazla hissediyor. Londra'da geçen gün yaptığı açıklamada (Telgraf Aktüel) özetle diyor ki: 

Türkiye'deki bu rejimin artıkdemokratik değerlerle değişmeyeceği,değişmek istemediği bir değil, onlarcakez test edilmiştir. Değişip dönüşecekbir rejim yok karşımızda... Bu rejimindemokratikleşeceği yok. Bu devletindemokratik bir cumhuriyete dönüşeceği yok.

Osman Baydemir'in kapıldığı bu derin umutsuzluk içimde büyük bir hüzün dalgası kabartıyor.Ona sesleniyorum:Sevgili Başkan;Bu kadar umutsuzluğa kapılma. Kürtler yalnız değildir.Kürtler ve Türkler birbirlerinden kopmayacak!Siyaset bunun için var. Barış ve demokrasi için siyaset yapmaya devam edeceğiz. Diyarbakır'dan, yan yana saatler boyu yürüdüğümüz, dertleştiğimiz Tahir Elçi'nin cenaze töreninden yazdığım satırlarıma bakıyorum.Osman Baydemir'le birlikte taziye evine de uğramışız. Selahattin Demirtaş'ın konuşmasından notlar almışım:                        

Özgürlük olacak, demokrasi olacak, eşitlik olacak. Gerçek barış ancak o zaman kapımızı çalacak.Kini büyütmeyelim, düşmanlığıbüyütmeyelim.Savaş, silah, çatışma insanlığındoğasına aykırıdır. Özgürlük ve demokrasi sevdamızdan vazgeçmeyiz.Barış çığlığımızı yükseltmeliyiz.

Osman Baydemir,Sevgili kardeşim; Sen de kendi hayatından çok iyi biliyorsun: 

Yaşamak direnmektir!Ya da senin anadilinle:Berxwedan jiyane!

İlgili İçerikler