Şaka gibi. Gerçekten öyle. Havada öylesine sözcükler uçuşuyor ki inanılır gibi değil. Orta yerde bir sahne kurulmuş, bir komedi oynanıyor. Tirat atıyorlar.
Özgürlük diyorlar. Hukuk diyorlar. İnsan hakları diyorlar. Demokrasi diyorlar.
Şaşkınlıkla izliyorum. Kulaklarıma da inanamıyorum. Arada bir gülmem tutuyor. Akla ziyan bir hava esiyor sahnede. Saray'ın bakanları, Adalet Bakanı Gül, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, yani Damat Bey ve İçişleri Bakanı Soylu. Saksı gibi yan yana dizilmişler. Buluşmanın firaklı bir adı da var: Reform Eylem Grubu Toplantısı.
Ne kadar hazin, hiçbirinin ağzına yakışmıyor bu sözcükler...
Çavuşoğlu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden, Mahkemesi'nden söz ediyor. İnsan hakları ve Avrupa Birliği konusunda 1990'lı yıllarda moda olan 'ev ödevleri'nden, 'yol haritaları'ndan dem vuruyor. Daha fazla özgürlük için reform çalışmaları diyor. Kendi kendime gülüyorum. Damat Bey'in üslubuna, söylemine gelince, artık malum. Cafcaflı, pırıltılı sözcüklere düşkün. Kayınpederi'nin o 'noktasında' vurgusu Damat Bey'in de ağzından hiç düşmüyor.
Reform noktasında... İrade noktasında... Mali disiplin noktasında... Yeni finansal mimari noktasında... ABD ile türbülans noktasında... Diplomaside rasyonel dil noktasında...
Damat Bey, öyle anlaşılıyor ki, Dolmabahçe'de de dışa vurduğu üslupla söylediklerine bir derinlik kazandırdığını sanıyor. Ama nafile. Sözlerinin içi Domabahçe'de de boştu, bu sefer de boş... Bir nokta daha var. Bayram öncesi Dolmabahçe'de konuşmasını yaparken Dolar 6.38'e vurmuştu. Dün de konuşurken, öğleden sonra beş sularında 6.41'e yükselmişti. Adalet Bakanı Gül'e kulak veriyorum:
Daha güçlü hukuk sistemi... Daha güçlü özgürlük düzeni... Daha güçlü demokrasi...
Gül, temel insan hakları noktasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne sözü getiriyor. Türkiye'nin insan hakları ve hukuk yolculuğunun devam ettiğini söyleyebiliyor. İçişleri Bakanı Soylu bile insan haklarından, özgürlüklerden söz edebiliyor. Gerçekten şaka gibi. Ve kalkıp bir gazeteci bile Soylu'ya, içinde Cumartesi Anneleri ya da paçoz sözcükleri geçen bir soru soramıyor. Ne kadar hazin. Hiçbirinin ağzına yakışmıyor bu sözcükler.
Hukuk... Özgürlük... İnsan hakları... Hukuk devleti... Demokrasi...
Aklımızla, zekamızla alay eder gibi demokrasi nutukları atabiliyorlar; hadi
Bu değerleri bu memlekette bunca yıldır yerle bir etmiş 'Saray iktidarı'nın mensupları, şimdi kalkmış alay eder gibi, demokrasi ve özgürlük şampiyonluğuna soyunuyorlar. Sanki bu iktidar 16 yıldır iş başında değil. Sanki özgürlük kalelerini bunca yıldır birer birer yıkmış olan bu iktidar değil. Sanki bu memleketi koskoca bir hapishaneye dönüştüren bu iktidar değil. Sanki güçler ayrılığının, yargı bağımsızlığının köküne kibrit suyu eken bu iktidar değil. Sanki ifade özgürlüğünü, akademik özgürlüğü yok eden bu iktidar değil. Sanki medyayı biat medyası haline getiren bu iktidar değil. Sanki zindanları gazetecilerle dolduran bu saray iktidarı değil. Şimdi de karşımıza geçmişler, aklımızla, zekamızla alay eder gibi demokrasi nutukları atabiliyorlar. Hadi oradan, başka kapıya... Siz önce hukuk, insan hakları ve özgürlüklere vurduğunuz ölümcül darbelerin hesabını verin, sonra demokrasi nutukları atın.