Savaş mı, barış mı?Totalitarizm mi, demokrasi mi?Avrupa savaşın eşiğinde.1989 Berlin Duvarı'nın yıkılmasından berien ağır krizini yaşıyor yaşlı kıta...Putin, Biden'ın dediği gibi, Ukrayna işgali içindüğmeye basmak üzere mi?Yoksa Kremlin'den gece yarısıyapılan açıklamaya göre,Washington'un savaş iddiaları provokasyon mu?Kulakları fena halde tırmalayan savaş tamtamları bir süredir çalıyor. Moskova, 190 bin Rus askerini Ukrayna sınırına yığmış durumda...Putin'in nükleer manevra yaptırdığına dair haberler de var.Silah yerine diplomasi son anda devreye girebilir mi? Barışçı çözüm kapısı aralanabilir mi?
Aklı başında herkesin dileği bu yönde...Şu noktayı vurgulamakta yarar var:Barışçı çözüm, yazın bir kenara, bir tarafın öteki tarafa kendi koşullarını dikte ettirmesinden geçmiyor.Kalıcı ve adil bir barışın yolu,Amerikan Dışişleri Bakanlarından Kissinger'indediği gibi, yalnız tek tarafın değil, ilgili tüm tarafların temel çıkarlarının korunmasından geçiyor. (Kissinger'in Kırım işgali sırasındaWashington Post'ta yazdığı 5 Mart 2014 tarihli makale).Ancak unutmayın.Avrupa'yı bugün savaşın eşiğine getirensadece Putin Rusya'sı değildir.Evet, Rusya 2014'de Kırım yarımadasınıişgal ve ilhak ederek uluslararası hukukuve Ukrayna'nın egemenliğini hiçe saymıştır.Peki, Avrupa'nın bugün böylesinebüyük savaş tehdidiyle karşı karşıya kalmasının tek suçlusu Putin midir?Hayır.Sadece Rusya ve Putin suçlanamaz.Bu noktaya gelinmesinde,ABD ile AB'nin -ya da Batı'nın-Berlin Duvarı'nın 1989'da yıkılmasındansonra izlemiş olduğu kendini fazla beğenmiş politikaların da rolü büyüktür.Bu konuda, Harvard Üniversitesiuluslararası ilişkiler alanındakihocalarından olan Prof. Stephen Walt'un bir makalesinde(Kissinger'in "reelpolitika okulu"ndan- HC)şu bakış açısının altı çizilebilir:
Prof. Walt, Ukrayna krizini değerlendirirken temel sorunu, Soğuk Savaş’ınsona ermesinden sonra, özellikle ABD ve Avrupalı müttefiklerin gerçekçilikten ayrılıp "Kibir, hüsnü kuruntu ve liberal idealizme teslim olmaları"nda görüyor.Ona göre bu yola girmek yerine,gerçekçi bir şekilde hareket edilmiş olsaydı,Rusya Kırım’ı hiçbir zaman işgal etmeyecekve Ukrayna bugün çok daha güvenli birülke olacaktı. ABD’li profesör,en büyük hatalardan birinin deNATO’nun Avrupa’daki genişlemepolitikasında yapıldığını belirtiyor. Berlin Duvarı 1989 yılı Kasım ayındaçöktüğü zaman 16 üyeli olan NATObugün 30 üye ülkeye sahiptir. (Sedat Ergin'in Hürriyet'teki 15 Şubat 2022 tarihli makalesinden).
Bir başka deyişle:Bundan böyle barış aranırken,Rusya’nın güvenliğine ilişkin kaygıve görüşlere de artık kulak verilmelidir.Bu bakımdan şu nokta vurgulanabilir:NATO’nun Avrupa’da doğuya doğrugenişleme stratejisinde, özellikle ABD’ninciddi bir değerlendirme hatası yaptığı bugün daha çok kabul görmeye başlamıştır. Diplomatik dilin incelikleri bir yana bırakılırsa...Ukrayna anlaşmazlığı, Kırım 2014'de Rusya tarafından ilhak edildiğinde sonuçlanmıştı denilebilir.O gün uluslararası hukukun bu açık ihlaline karşı ciddi ve kararlı tutum sergilemeyen ABD'nin,Batı İttifakı'nın bugün verdiği görüntü iç açıcı değil. Aslında işin kökeninde demokrasileringeri çekilmesi yatıyor. Ukrayna ihtilafı belki de demokrasi ile totalitarizmin,Batı ile Çin-Rusya'nın sıcak çatışmasınadoğru gidiyor. Avrupa Birliği içinden çatırdıyor. Irkçı, saldırgan milliyetçi, reddiyeci akımlargiderek siyasetin ana damarına yerleşiyor. Amerika'da da demokrasinin temelini kemiren Trumpizm'in ayak sesleri hâlâ kulaklara çalınmakta... Kısacası:Bir yanda otokratik despotlar...Diğer yanda demokratik değerleri savunanlar...Amerika'sıyla Avrupa'sıyla Batı,Ukrayna konusunda Putin Rusya'sına karşı ayağını yere ne kadar sağlam basarsa, dünyadademokrasi cephesi o kadar toparlanır güçlenir.Son olarak:
1. Putin elini savaş düğmesindenderhal çekmelidir.2. İki tarafın da temel çıkarlarını gözeten-ve iki tarafı da sonunda- tam memnun etmeyecek bir barışçı çözüm için diplomasi kapısı hiç zaman kaybetmeden açılmalıdır.