Seçim sonrası edebiyatımız devam ediyor, 'Osmanlı tokadı', 'Halkın tercihi', ''Şimdi ileriye bakalım', 'Yeni bir sayfa açalım...' İyi güzel. Peki, dünü nasıl unutacağız? Dün bitti mi? ‘Halkın sandıktaki tercihi’, dünün üstüne sünger mi çekti? ‘Halkın sandıktaki tercihi budur!’ diye yaşananları içimize mi sindireceğiz? Görmezden mi geleceğiz?
Bizim memleketin hiç değişmeyen bir seçim sonrası edebiyatı vardır.
Sandıktan açık ara çıkan bir taraf varsa, çığlık çığlığadır manşetler:
Osmanlı tokadı!
Milletin tokadı!
Halkın tercihi!
Ve arkasından iş dünyasının klasik temennileri gelir:
- Şimdi ileriye bakalım.
- Yeni bir sayfa açalım.
- Gerginlikler geride kalsın.
Kimileri de yazılarına: - Artık yeni şeyler söyleme zamanı, diye oturaklı ya da akil adam üslubuyla başlar.
Bu kez de farklı değil.
Seçim sonrası edebiyatımız devam ediyor.
İyi güzel.
Peki, dünü unutacak mıyız?
Nasıl unutacağız?
Dün bitti mi?
‘Halkın sandıktaki tercihi’, dünün üstüne sünger mi çekti?
‘Halkın sandıktaki tercihi budur!’ diye yaşananları içimize mi sindireceğiz?
Görmezden mi geleceğiz?
Twitter’ın, YouTube’un yasaklanmış olduğu bir ülkede yaşadığımız gerçeğini unutacak mıyız?
Başbakan’ın bir telefonuyla haberlerin atıldığı, yazarların kovulduğu, televizyon programlarının sansürlendiği bir ülkede yaşadığımızı unutacak mıyız?
Başbakan’ın bir telefonuyla mahkeme kararlarının değiştirilmek istendiği, Danıştay başkanları ya da üniversite rektörlerinin belirlendiği bir ülkede yaşadığımızı unutacak mıyız?
Başbakan’ın bir telefonuyla, ihalelerin el değiştirdiği bir ülkede yaşadığımızı unutacak mıyız?
‘Halkın seçim sandığındaki tercihi budur!’ diye artık yargı bağımsızlığı umurumuzda olmayacak mı?
Hukukun üstünlüğü umurumuzda olmayacak mı?
Özgür, bağımsız medya umurumuzda olmayacak mı?
Devletin en yüksek bürokratının, Başbakanlık Müsteşarı’nın, “O gazeteciyi evinin kapısını kırın ve içeri atın! Savcı arama izni mi vermiyor, savcıyı da alın içeri!” diye vermiş olduğu buyruk unutulacak mı?
Ya yolsuzluk, rüşvet dosyaları...
Ayakkabı kutularından ortalığa saçılan milyonlarca dolar...
‘Baba-oğul hattı’ndaki para sıfırlama konuşmaları...
Halkın sandıktaki tercihi diye bunlar da unutulacak mı?
Hayır hayır.
Bunların hiçbiri unutulmayacak.
‘Halkın tercihi budur!’ diye, yolsuzluk ve hırsızlıkların hesabının sorulmasından da vazgeçilmeyecek.
‘Halkın tercihi budur’ diye özgürlüklerden de vazgeçilmeyecek.
Hukukun üstünlüğü de savunulacak.
Yargı bağımsızlığı da savunulacak.
Yargının yürütme tarafından teslim alınmasına karşı durulacak ve demokrasinin özü olan ‘kuvvetler ayrılığı’na da sahip çıkılacak.
Medya özgürlüğü de, ifade özgürlüğü de savunulacak.
‘Farklı sesler’in bastırılmasına karşı da mücadele edilecek.
‘Farklı hayat tarzları’nın bastırılmasına karşı da mücadele edilecek.
Farkı görüşlerin vatan hainliği diye bastırılmasına da karşı çıkılacak.
Halkın sandıktaki tercihi budur diye demokrasiyi demokrasi yapan bütün bu değerlerin savunulmasından vazgeçilmeyecek.
Demokrasiyi neredeyse yalnızca ‘başörtüsü özgürlüğü’ne indirgemeye kalkışan, sadece kendine demokrat zihniyetin demokrasiye aykırı özü de sergilenmeye devam edecek.
Tekrar ediyorum:
Bütün bunlar unutularak, bütün bunlardan vazgeçilerek bu memlekete barış da gelmez, huzur da gelmez, istikrar da gelmez.
Hayal kurmayın.
Gerçek barış ve istikrarın yolu demokrasi ve hukuk düzeninden geçer.
Hayal aleminde yaşamayın.
Bu ülkede birinci sınıf demokrasi olmadan, birinci sınıf hukuk devleti olmadan, birinci sınıf ekonomi de olamaz.
Bunlar, soyut temenniler değildir.
Bunlar, dün değildir.
Bütün bunların üstüne, ‘halkın sandıktaki tercihi budur!’ diye sünger çekilecek değildir.
Bir kez daha altını çiziyorum:
Demokrasi kleptokrasi, yani hırsızlar rejimi değildir; seçim sandığından çıkan çoğunluk diktası hiç değildir.
Ve şu da hiç akıldan çıkarılmasın:
Bu memlekette de demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve özgürlükler düzenini, tüm olumsuzluklara, tüm güçlüklere rağmen savunmaya devam edecek insanlar her zaman olacaktır.
Twitter: @HSNCML