Öylesine bir dönemden geçiyoruz ki, bazen yazıya yetişmek mümkün olmuyor. Hele biraz da ara verdin mi, konular kayıp gidiyor gözünün önünden... Oysa, hepsini yazmak istiyorum. Yazamayınca vicdan azabı kapıyı çalıyor çünkü... Hapisteki, sürgündeki arkadaşlara haksızlık eder gibi bir duygu uyanıyor içimde... Son bir hafta yazıdan uzak kalınca, konular biriktikçe birikti. Mavi Lorin bunlardan biri. Daha üç haftalık bir bebek. Sabahın köründe önce silahlı, sonra sivil polisler evi basınca uykusundan uyanıyor. Ağlamaya başlıyor. Yunus Nadi Öykü Ödülü sahibi ve öğretmen olan babası Murat Özyaşar’ı alıp götürüyor. Evdeki gürültü patırdı bitince, Mavi tekrar mışıl mışıl uykuya dalıyor. Romancı ve K24 yöneticisi olan annesi Sibel Oral’i nezarette beklerken buluyorum.Murat’ı Diyarbakır’a götüreceklerini söyledikten sonra ekliyor: “Bizi yıldıramazlar!” Ben de ona, “Bir yazar olarak belki de şanslısın, yeni romanının giriş bölümünü yakaladın bile” diyorum. Değerli meslektaşım Murat Aksoy da hapiste, ‘FETÖ soruşturması’ndan yatıyor. Geçen gün doğum günüydü. Eşi Şehriban Aksoy, hapishaneye bir bir sap gül götürmüş Murat’a ama içeri alınmamış... Babamız nerde diye soran çocuklarına ise şöyle diyormuş: “Babanız sevdiklerinden ayrı kalma cezası aldı." Gözaltı sabahını şöyle anlatıyor: “Sabahın dördü, beşiydi... Bir gümbürtü, bir patırtı... Bir taraftan zile basıyor, bir taraftan kapıyı tekmeliyorlar. Polise ‘Biraz sessiz olabilir misiniz, çocuklar uyuyor’ diyorum. Çocuklar ağlamaya başlıyor.” Sevgili Ahmet Altan’a gelince... O da iki haftadır hapiste. FETÖ örgütü üyeliği ve ‘darbecilik’ten yatıyor. Şimdi de hakkında, ‘Saray yargısı’yla ‘Saray medyası’nın ortaklaşa başlattıkları çirkin bir algı operasyonu yürütülüyor. Deniyor ki: “Ahmet Altan’ın FETÖ’deki ‘abisi’ Alaaddin Kaya çıktı!’’ Akıl alır gibi değil. Ahmet Altan’dan darbeci çıkardılar. FETÖ’cü yaptılar. Şimdi de ona FETÖ’cü bir abi buldular. Ahlâk bunun neresinde? Hukuk bunun neresinde? Adalet bunun neresinde?
Demokratlık sadece 15 Temmuz’dakine değil, sonrasındaki ‘sivil darbe’ye de karşı çıkmaktır
Ahlâk ve hukukun bu kadar yerlerde süründüğü, adaletsizliğin kapkara bir heyula gibi etrafı sardığı bir ülkede, hiç kuşkunuz olmasın, barış ve huzur olmaz, olamaz. Böyle bir ülke eninde sonunda patlar çünkü... Erdoğan ve iktidarı -ya da Saray- Türkiye’nin ‘sinir uçları’yla oynamaya devam ediyor. Uyarılar umurunda bile değil. Lozan yutturmaca ilan ediliyor. Laiklik orasından burasından yırtılıyor. Laik cumhuriyeti oluşturan değerler sürekli aşağılanıyor. Kadın-erkek eşitliğine orada burada darbe vuruluyor. İçki, alkol yasaklanıyor. Aleviler rahatsız, bazı hakları hala hiçe sayılıyor. Kürtler dışlanıyor. Sonuncusu dün İMC olmak üzere Kürt haber kanalları kapatılıyor. Belediyelerine devlet el koyuyor. Milletvekilerinin dokunulmazlığı kaldırılıp hapishanesi kapıları açılıyor.
Türkiye koskocaman bir hapishane haline geliyor, gazetecilerle, yazarlarla, siyasetçilerle dolup taşıyor
Kısacası: Kürtlerin oyu, siyasal iradesi hiçe sayılıyor. Öte yandan, FETÖ’cü tabelası altında kabarmaya devam eden cadı avı öylesine korkunç boyutlara, öylesine adaletsizliklere ulaşıyor ki... Devlet el değiştiriyor! Aynı zamanda, toplumda sarılması çok uzun yıllar alacak derin yaralar açılıyor. Türkiye koskocaman bir hapishane haline geliyor, gazetecilerle, yazarlarla, siyasetçilerle dolup taşıyor. İfade özgürlüğü yerle bir ediliyor. Erdoğan’a eleştiri, darbecilik sayılabiliyor. Demokrasinin özünü oluşturan yargı bağımsızlığı, yargı tarafsızlığı, güçler ayrılığı her geçen gün bir yana itiliyor. Demokrasiyi demokrasi yapan tüm değerler tekme yiyor . Ve bu süreçte tüm iktidar ipleri Saray’da, Erdoğan’ın elinde toplanıyor. Bir başka deyişle: OHAL ve KHK rejimiyle bir sivil darbe derinleşiyor. Bu konulardaki tüm eleştirel ve muhalif sesler Yenikapı ruhu adına susturulmak, boğulmak isteniyor. Bir korku imparatorluğu gitgide havasız bırakıyor Türkiye’yi. Evet, 15 Temmuz’da askeri bir darbe girişiminin halkın katılımıyla yenilgiye uğratılması son derece önemli. Peki ama 15 Temmuz’u takip etmekte olan sivil darbe... Bu ne olacak? ‘Sivil darbe’ye de karşı çıkmak, bunu sergilemek de darbecilik mi, demokratlık mı olacak? Hangisi? Yazın bir kenara: Demokratlık sadece 15 Temmuz’dakine değil, sonrasındaki ‘sivil darbe’ye de karşı çıkmaktır. Gerisi ‘sivil darbe’nin aleti olmaktır, yani hikayedir.