10. Kürt Konferansı için Brüksel'deyim. Salih Müslim, en ilgi çeken figürlerden biri. Şaşırtıcı değil. Çünkü Müslim, tarih sahnesindeki Suriye Kürtleri'nin en güçlü örgütü PYD'nin lideri. Türkçesi de çok iyi. İstanbul’da geçirdiği yılları anlatıyor. Ama artık istediği gibi dolaşamamaktan dert yanıyor. Ayrıca başka şeylerden de...
Salih Müslim noktası virgülü yerinde Türkçesiyle anlatıyor. Ankara ve Barzani'ye yönelik eleştirileri ne? PKK ile PYD ilişkisi için ne diyor? Lozan Antlaşması'nı Kürtler için nasıl okuyor? Amerika'nın vize vermemesini ne kadar önemsiyor? Cevaplar, Salih Müslim’le sohbette edindiğim izlenimlerle birlikte aşağıda...
BRÜKSEL
Avrupa Parlamentosu çatısı altında bu yıl onuncusu yapılan Kürt Konferansı’nda konuşmaları, tartışmaları izliyorum.
“Türkiye, Kürtler ve İmralı Barış Süreci” başlığını taşıyor konferans.
Dikkatimi çekiyor.
1990’larda Irak Kürtleri'ydi uluslararası sahneye çıkan.
2000’lerde Türkiye Kürtleri, adı resmen konmamış olsa da PKK ile birlikte uluslararası platformlarda yerini aldı.
Anlaşılan o ki, şimdi de tarih sahnesine çıkma sırası Suriye Kürtleri'ne gelmiş durumda. Bunun içindir ki Salih Müslim, PYD lideri, konferansın en ilgi çeken figürlerinden biri.
Şaşırtıcı değil.
Suriye’deki kanlı iç savaşla birlikte 3 milyon Kürt'ün yaşamakta olduğu Rojava gerçeği, yani Suriye Kürdistanı da, bölgeye dönük stratejik hesaplarda yerini almış durumda. Rojava’yı yok sayarak, bölgede barış ve istikrar artık çok zor...
Böylece Salih Müslim, Rojava’nın en güçlü, toplumsal tabanı en geniş örgütü olan PYD’nin (Demokratik Birlik Partisi'nin) lideri olarak ağır ağır sahneye çıkıyor.
Türkçesi çok iyi.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Kimya bölümünden mezun. Tane tane, noktası virgülü yerinde konuşuyor.
İstanbul’da, Beşiktaş’ta geçirdiği yılları anlatmaktan keyif alıyor Salih Müslim. Ama artık İstanbul’a geldiği zaman ‘güvenlik’ ya da ‘takip’ gibi nedenlerle istediği gibi dolaşamadığından dert yanıyor.
İki yakınma konusu daha var Suriyeli Kürt liderin. Biri Mesud Barzani, diğeri Ankara.
Salih Müslim, her iki odağın da Rojava’daki ‘PYD gerçeği’nden rahatsız olduklarını, bu nedenle PYD’yi ya etkisiz ya da kendilerine tabi kılmak istediklerini söylüyor.
Ayrıntılara fazla girmiyor.
Ama Kürdistan’ın öteki parçalarında Kürtlerin tarih sahnesine çıkması nasıl önlenemediyse, Suriye Kürtleri için de böyle olacağını, ‘Rojava gerçeği’ ile onun içindeki ‘PYD gerçeği’nin kaçınılmaz olarak kabullenileceğini söylüyor.
Bu konuda kendinden emin.
Çünkü, PKK gibi PYD’nin de halkın içinde olduğunu, Suriye Kürtleri'nin içinde kök saldığını belirtiyor.
‘Esad güçleri’nin geri çekilmesiyle birlikte doğan boşluğun anarşiye dönüşmesini PYD’nin önlediğini, nizamı PYD’nin sağladığını, bu yüzden de halkta kendilerine dönük güven duygusunun büyüdüğünü söylüyor.
PKK saflarındaki Suriyeli Kürtler'in bilinen varlığı nedeniyle, PKK ile PYD arasında örülen bağları da elbette inkâr etmiyor.
Yılların ötesinden gelen bu bağların Barzani’yle Ankara’da yarattığı rahatsızlığı yerli yerine oturtuyor.
Ama hayatın gerçeği olan bu durumu değiştirmenin mümkün olamayacağını, çok açık olmasa da belirtmekten geri kalmıyor.
Salih Müslim’le çarşamba akşamı sohbet ederken, edindiğim bazı izlenimleri şöyle özetleyebilirim:
1. PYD, Mesut Barzani’nin evet efendimcisi olmak istemiyor ve Rojava’da Irak Kürdistanı’ndakine benzer yüzde 50 - yüzde 50 paylaşıma da taraftar değil.
2. PYD, kendisine karşı Barzani’nin Ankara’yla işbirliğinden rahatsız. Barzani’nin “Arkamda Türkiye var, arkamda Amerika var, param da var!” diyerek kendi liderliğini Suriye Kürdistanı’nda da empoze etme tavrından da hazzetmiyor.
3. PYD, Ankara’nın ‘Rojava gerçeği’ni tıpkı Suriye politikasındaki hatalarında yaptığı gibi yerli yerine oturtamadığına inanıyor.
4. PYD, Ankara’nın aşırı İslamcı, Selefi gruplara dönük desteğinin, onların Türk sınırından girmelerine yeşil ışık yakmasının barışa hizmet etmediğini söylüyor.
Bu dördüncü noktayı Salih Müslim özellikle vurguluyor.
Ve beş çocuğundan biri olan, 21 yaşındaki en küçük oğlunun, Şarvan’ın, bu yakınlarda Selefi gruplardan birinin açtığı ateş sonucu nasıl öldüğünü kendisinden dinliyorum.
Hiç hissileşmeden anlatıyor büyük acısını...
Suriye’de, Esad’ın ‘Muhaberatı’nın elinde kendi yaşadığı işkenceleri, karısının yaşadığı işkenceleri dinliyorum.
Yaşanan acıların, tıpkı PKK gibi PYD’yi de güçlendirip kitle tabanını genişlettiğini düşünüyor.
Nasıl yeni bir Orta Doğu kurulmaktaysa, nasıl Irak artık eski Irak olamayacaksa, Suriye’nin de eski Suriye olamayacağını, bu nedenle Suriye Kürtleri'nin de kendi haklarına, kendi statülerine şimdiden sahip çıkmaları ve bu konuda yazılı güvence elde etmeleri gerektiğini belirtiyor Salih Müslim.
Bu çerçevede, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş döneminde Lozan Barış Antlaşması yapılırken, Kürtler'in Türkiye, Irak ve Suriye arasında nasıl bölündüklerine ve temel haklarından nasıl yoksun kılındıklarına işaret ettikten sonra şöyle diyor:
“Kürtlerin tarihinde ‘ikinci bir Lozan’ yaşamak istemiyoruz!”
PYD lideri Salih Müslim’in Barzani’yle, Ankara’yla iyi ilişkilerden yana olduğu konusunda herhangi bir kuşku yok.
Bir başka dikkati de, Washington’a dönük PYD liderinin. Henüz Amerika’dan vize almış değil. Bunu da haklı olarak önemsediği anlaşılıyor.
Değerli meslektaşım Amberin Zaman, bu vize meselesini iyi Kürtler - kötü Kürtler çerçevesinde eleştirip sözü, kürsüde yanında oturan ve konuşma sırasını bekleyen PYD Lideri Salih Müslim’e getirince salonda büyük bir alkış kopuyor.
Salih Müslim de, "Savaş değil, barış ve özgürlüğümüzü istiyoruz. Biz demokrasiden yanayız. Lozan'dan bu yana geçen bir yüzyılda bir milyon Kürt öldü. Artık barış istiyoruz. Bizi yalnız bırakmayın, Rojava'yı yalnız bırakmayın" diyor. Bütün salonda büyük bir alkış daha kopuyor.
Son söz:
Suriye Kürdistanı’nda savaş varken, Türkiye’de barış, Türkler'le Kürtler arasında barış kapımızı çalamaz.
Brüksel’deki iki günlük Kürt Konferansı’ndan üçüncü yazı yarına...
Twitter: @HSNCML