Bu kitabı yazmak için bilgisayarın başına otururken,benim hayatımda galiba geçmiş muhasebesi olmadanolmuyor dedimkendi kendime.İçimde tuhaf duygular,soru işaretleri uyandı.Acaba böyle bir kitabı yazmakbenim açımdan‘oportünistlik’ya da ‘kahramanlık taslamak’sayılabilir miydi? Kimileri hakkımdaböyle düşünebilir miydi? Veyahut her yıl belirli tarihlerde hüzünlü yüz ifadeleriyle Agos’un koridorlarında boy göstermek,19 Ocak’larda Hrant Dink'i anma törenlerine,yürüyüşlerine katılmak...Ermeniler acaba“Cemal Paşa’nın torunu”ylakendi acılarını paylaşmak istiyorlar mıydı, isterler miydi?Bilemedim.Ama sonra, Erivan’dagüneşin etrafı kızıla boyayarak sisler içinde doğduğu o sabah vaktini anımsadım. Ermeni Soykırımı Anıtı’naüç beyaz karanfil bırakırken kendi başımamırıldanmıştım:“Sevgili Hrant, beni burayasenin acıların getirdi;senin ve atalarının o acılarını anlamaya, yüreğimde hissetmeye çalışıyor vepaylaşıyorum.Rahat uyu kardeşim.”
2008’in Eylül ayındakio Erivan sabahını unutamıyorum.Günün ilk aydınlığı içindeArarat’ın,Ağrı Dağı’nın zarif doruğu sislerin içinde bir beliriyor,bir yitiyordu."Tarihin eli” diye not almıştım o sabah, “Görmek isteyene doğru yolu gösterir.”1919’da, Britanya’nın sömürge ordusu, Hindistan’dahalkın üstüne ateş açarak insanlığa karşı bir suç işlemiş, Amritsar Katliamını yapmıştı.1997 yılındaBritanya Kraliçesi II. Elizabeth, Hindistan halkındanözür dilerken"Amritsar’da yaşananlar felaketti ama tarihi değiştirmekolanaksız,” demişti.Tarihi elbette değiştiremeyizama tarihle yüzleşmek elimizde. Geçmişin acı gerçekleriyleyüzleşmeden, hesaplaşmadangeleceğe nasıl ilerleyeceğiz ki? Acılara sessiz kalınamaz! Geçmişin bugünü teslim almasına izin veremeyiz. Ayrıca 1915 acısı maziye değil,bugüne ait bir mesele.Tarihle -ama bizimki gibi‘icat edilmiş tarih’le, tahrif edilmiş tarihle değil- gerçek tarihle barış yaparak ve de tarihi istismar illetindenkurtularak huzura erebilir, barışı yakalayabiliriz.Gerçek barış ve demokrasi ne yazık ki hep tarifsiz acıların içinden geçerek, Hrant Dink örneğindeolduğu gibi ancak büyük bedeller ödenerek gelebiliyor.Anlaşılan o ki, toplumların hayatında bazı taşlar bir bedel ödemeden yerinden oynamıyor ya da yerli yerine oturmuyor.Paul Auster romanında, “İş işten geçmeden konuş şimdive söyleyecekhiçbir şey kalmayıncaya kadar dakonuşabilmek umudunu taşı.Ne de olsa zaman azalıyor” der. Ben de oturdum kitabımı yazmaya başladım, ‘kayıp tarihimiz’in izinde...
Hasan Cemal,İstanbul, 25 Şubat 2012.
2012 yılı Eylül ayında çıkan bu kitabım, 1915: Ermeni Soykırımı adını taşır.