Koca bir soru işaretinin altında yazıyor:
BURADA OLABİLİR Mİ?
Burası dediği Amerika. Amerika'da ne olabilir mi? Faşizm... Otoriter rejim... Bir başka deyişle: Amerika, Başkan Trump'ın açtığı yoldan ufak ufak demokrasiye veda edebilir mi? Bu yıl Amerika'da çıkan bir kitap bu konuyu tartışıyor. İngilizcesi:
Can It Happen Here, Authoritarianism in America
Amerika'nın önde gelen akademisyenleri, entelektüelleri yazdıkları makalelerle demokrasi açısından Amerika'yla birlikte dünyadaki örnekleri tartışıyorlar. Tayyip Erdoğan adı epeyce sık geçiyor kitapta. Erdoğan'ın özellikle 15 Temmuz'ı fırsat bilerek kendi 'darbesi'ni derinleştirme ve 'tek adamlığı'nı sağlama alma yolundaki adımlarından söz ediliyor. Ve Amerika'da faşizmin yükselişi yaşanabilir mi, sorusuna neden olmasın yanıtı su yüzüne vuruyor. Bu açıdan Başkan Trump'ın eğilimleri, yaptıkları şöyle özetleniyor:
1. Toplumu dost-düşman diye kutuplaştırması... 2. Bağımsız ve özgür medyadan nefret etmesi... 3. Gazetecileri şeytanlaştırması... 4. Yargı bağımsızlığı denince tüylerinin diken diken olması... 5. Yasama organı olarak Kongre'yi devre dışı bırakmak için elinden geleni yapması... 6. Bağımsız bürokratik kurumlara sürekli saldırması... 7. Parti sistemini ayak bağı olarak görmesi... 8. Sivil toplum deyince fena olması ya da vücut kimyasının bozulması... 9. Muhaliflerini sindirmek için kitleleri seferber etme eğilimi... 10. Güçlü yerel yönetimlerden duyduğu rahatsızlık...
Yasaması, yargısı, medyası biat kurumları olmadığı için, Amerika'da demokrasi ve hukuk devleti varlığını 'şimdilik' korumaya devam ediyor
Kitaptan özetlediğim bu on nokta, Başkan Trump'ın demokrasiyi demokrasi yapan değerlerden, kurumlardan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Ama yalnız Trump değil tabii. Erdoğan da öyle değil mi? Üstelik Erdoğan bu on noktada Trump'tan daha da ileriye gitmiş durumda. Çünkü Trump konuşuyor, Erdoğan yapıyor. Kitaptaki makaleleri okuyorum. Amerika'da yargı bağımsız. Medya özgür ve bağımsız. Gazeteci milleti Trump'tan korkmuyor, çatır çatır sorusunu da soruyor, yorumunu da yapıyor. Yasama, Trump yönetimini kontrol altında tutabiliyor. Yasamasıyla, yargısıyla, medyasıyla güçler ayrılığı takır takır işliyor. Bir başka deyişle: Yasaması, yargısı, medyası biat kurumları olmadığı için, denge ve kontrol mekanizmaları çalıştığı için Amerika'da demokrasi ve hukuk devleti varlığını -yarın ne olur bilinmez ama- şimdilik korumaya devam ediyor. Türkiye'de ise öyle değil. Bizde tersi yaşanıyor. Bütün bu saydığım kurumlar Erdoğan tarafından biat kurumları haline getirildiği içindir ki, Türkiye demokrasi ve hukuk sularından çoktan beri uzaklaşmış durumda. Erdoğan Türkiye'si kitapta, demokrasiye veda etmekte olan, otoriterizm yolunda hızla mesafe alan Macaristan ve Polonya'yla, Venezuela ve Bolivya'yla birlikte geçiyor, fotoğrafları Putin Rusya'sı ile yan yana konuyor.
Başkan Trump, dünyayı barış açısından, özgürlükler açısından, refah açısından çok tehlikeli sulara çekiyor; biz de benzer bir yoldayız...
Kitabı okuyunca, demokrasi açısından dünyanın gitgide tehlikeli bir dünya haline geldiği apaçık ortaya çıkıyor. Başkan Trump, Amerika'yı kolay kolay demokrasiden koparamayacak olsa da, dünyayı her geçen gün daha tehlikeli hale getirmeyi başarıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasının Batı ittifakı, Avrupa'yla demokrasi ittifakı umurunda değil. Avrupa'dan uzaklaşıyor. Avrupa Birliği'nin, NATO'nun Putin Rusya'sı tarafından altlarının oyulması umurunda değil. Avrupa Birliği'ne, Çin'e, Kanada'ya, Japonya'ya karşı dünyada ticaret savaşı başlatabilecek adımları tek taraflı atmayı sürdürüyor. Dünya İklim Antlaşması'ndan pat diye çıkıyor. İran'la nükleer anlaşmayı tek taraflı bozuyor. İsrail ve Suudi Arabistan'la İran'a bir askeri müdahalenin zeminini oluşturabileceğine dair sinyaller gönderiyor. Amerikan Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyarak Ortadoğu'da yangına körükle gidiyor. Kısacası: Başkan Trump'ın seçtiği kendi başına buyruk yollar dünyayı barış açısından, özgürlükler açısından, refah açısından çok tehlikeli sulara çekiyor. Biz de benzer bir yoldayız. Erdoğan da Türkiye'yi kendi başına buyruk politikalarla kaç zamandır barış, özgürlük, demokrasi ve refah açısından tehlikeli sulara çekmiş durumda.... Trump'a pek bir şey yapamayız ama Erdoğan'a dur diyebiliriz 24 Haziran'da...