Önce, “Anayasayı bekleme odasına aldık” demişti. Sonra, “Rejimi fiilen değiştirdik” dedi. Son olarak da, kaymakamları Saray’a toplayıp buyurdu: “Mevzuatı bir kenara koyun!” Nereden baksan hepsi suç. Sürekli suç işleyen, anayasaya, hukuka boş veren bir Cumhurbaşkanı var bu memleketin. Geçen gün Murat Belge Taraf gazetesindeki köşesinde şu notları düşmüştü:
Cumhurbaşkanı muhtarları toplayıp bildiri imzalayan öğretim üyeleri hakkında alçaklar gibi kelimeler kullandığında, “Bir Cumhurbaşkanı böyle konuşmaz” diye yazmıştım. Ne var ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan her gün, kendi bir gün önceki rekorunu kıran bir performans sergiliyor. Bundan birkaç gün sonra, bu sefer kaymakamları toplayıp, “Mevzuatı bir kenara koyun,” dedi. Cumhurbaşkanı alçaklar diye konuşmaz. Ama “Böyle konuşmaz” diye yasa yapmak filan kimsenin aklından geçmemiştir. Çünkü Cumhurbaşkanı olan bir kişinin belirli bir basireti olacağı ve böyle konuşmayacağı varsayılmıştır. Kaymakamlara söylediği ise alenen suç. Bir ‘Cumhurbaşkanı’nın devlet memurlarını toplayıp onlara “mevzuatı boşverin” demesi görülmüş, işitilmiş bir şey değildir. Ve bir suçtur.
Sürekli suç işleyen, anayasaya, hukuka boş veren bir Cumhurbaşkanı var bu memleketin
Evet ‘suç’tur sevgili Murat. Ne yapacağız, söyler misin? Bu gibi soruları sana sorunca, biliyorum, yanıtın klasiktir: “Yazmaya devam edeceğiz” dersin, “Başka ne yapabiliriz ki?..” Ama o kadar çok suç işliyor ki. Bazen boğulur gibi oluyorum çaresizlikten... Yargı neredeyse onun elinde bir oyuncak hâline geldi. Düğmeye bastı mı, savcılar harekete geçiyor. Bu duruma, AKP’nin ‘kurucu babaları’ndan Bülent Arınç bile isyan etti:
Yargının içine düştüğü durum acıdır. Bundan yargının kurtarılması gerekir. Hukuk herkese lazım. Sadece Can Dündar ve Erdem Gül hakkında açılan davalar da değil, bugün paralelle mücadele kapsamında açılan o kadar davalar var ki, üstüme cübbeyi yeniden geçirmeyi arzu ediyorum. Bunlar, silahlı terör örgütü diye başlayan, öğrencilerinin önünden alınıp götürülen kadın öğretmenlerle, iki aydır cezaevinden tutulan kadınlar... Yargının kendi içinde problemleri giderek arttı. Hâkim ve savcıların adalet ve vicdandan başka birtakım korkularla hareket etmesi, bugün en büyük sorun... (Bülent Arınç'ın açıklamalarının tamamını buradan okuyabilirsiniz)
Bazen boğulur gibi oluyorum çaresizlikten... Yargı neredeyse onun elinde bir oyuncak hâline geldi. Bülent Arınç bile isyan etti
Sorun orta yerde, bütün çıplaklığıyla duruyor. Anayasa, hukukun üstünlüğü her Allah’ın günü delik deşik ediliyor. Erdoğan ve yandaşları ise bu hukuksuzluğa anayasal bir kılıf giydirmenin peşindeler. Böyle bir memlekette, yargı düzeni Saray tarafından boyunduruk altına alınmış bir memlekette, anayasa yapsan ne olur, yapmasan ne olur?.. Her şey Sultan’ın iki dudağının arasında. ‘Yeni anayasa’ymış?.. Yapmak istedikleri, yeni bir vesayet anayasası. Erdoğan’ın ‘sivil vesayeti’ni anayasaya bağlamak, bu başkan baba düzenini, bu despotluğu kendilerince meşrulaştırmak istiyorlar. Mesele bundan ibaret. Başına buyruk bir Sultan’a anayasal kılıf hazırlamanın peşindeler. Sultan’la Saray medyası bunun tezgâhını kuruyorlar, o kadar. Cizre’de yaşanmakta olan vahşet bodrumu gibi acılar da, beyaz bayrak çekmiş cenazelerini taşıyanlara açılan yaylım ateşi de onları ilgilendirmiyor. Meral Danış Beştaş: Cizre'deki 'vahşet bodrumu'nda devlet kudretini ispatlıyor!
Hasan Cemal: İzleyin bu videoları…
Umutsuz yaşanmaz ama... Vaziyetler hiç de parlak değil...
Hatta bu acıların devam etmesi, kan gölünün daha da büyümesi galiba işlerine bile geliyor. Bir dahaki seçimde -ya da ‘anayasa referandumu’nda- daha çok oy hesabı yaptıkları için öyle... Saray yönetiminin sandık hesabıyla 1 Kasım’da tutmuş olan ‘savaş stratejisi’ni sürdüreceği anlaşılıyor. Gören göz kılavuz istemez. Uzunca zamandır her tarafta aynı soru soruluyor: Ne olacak, nereye gidiyoruz? Bilemiyorum. Ağır basan karanlık... Ama bir nokta kesin: Kan ve gözyaşı durmayacak! Bu arada, Suriye’deki iç savaşın Türkiye’yi daha kanlı tuzaklara çekmemesini ve son Sultanahmet katliamına benzer terör eylemlerinin büyük kentlerimizi vurmamasını diliyorum. Umutsuz yaşanmaz ama... Vaziyetler hiç de parlak değil. Söyle sevgili Murat, ne yapalım yazmaktan başka, elimizden başka ne gelir?..