Hepimizi büyük acılara boğan, bazı bilim adamlarının deyişiyle “ikiz depremin” üzerinden tam 10 gün geçti. Tablo her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Benim yazıyı kaleme aldığım 9. gün sırasında, resmi rakamlara göre can kaybımız 31 bin 643. Yıkılan, ağır hasarlı ve oturulamaz raporu verilen bina sayısı 41 bin 741.Hala enkaz altında yatan binlerce insan olduğu söyleniyor. Bu tablonun nasıl sonuçlanacağını henüz kimse kestiremiyor.
Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor. Bu ay başında İstanbul’daki başkonsoloslukların kapatılmasını konuşuyorduk. Bu kere gündemi doğa değiştirdi. ”Bir gece ansızın gelebiliriz” derken, bir gece ansızın deprem geldi. Bir haftadır haklı olarak sadece deprem felaketiyle yatıp kalkıyoruz.
Bazı ülkeler, Avrupa’da yaşanan çirkin Kuran yakma olaylarına misilleme olarak Hristiyan hedeflerine yönelik bir terör eylemi gerçekleştirilebilir endişesiyle, ocak ayının son günlerinde, İstanbul'daki konsolosluk hizmetlerini durdurdular. Türkiye, sert tepki gösterdi. Önce 9 ülkenin büyükelçileri Dışişleri Bakanlığı’na çağırıldı. Ertesi gün bir bakanımız zamanlamaya dikkat çekerek Türkiye’ye operasyon çekildiğini ileri sürdü. Yetmedi, bir ülkenin büyükelçisini hedef alarak "kirli ellerini ülkemizden çekmesini" istedi.
Aslında konsolosluk kapatma ve deprem felaketinin arka arkaya gelmesi bize bazı dersler de veriyor. Bir hafta önce fırça çekmek için bakanlığa çağrılan büyükelçilerin kapısı, şimdi ihtiyaç listeleriyle yardım için çalınmaya başlanıldı. Başkonsoloslukların kapatılmasının turizmi baltalamak için dış mihraklarca planlandığı ileri sürülürken, maalesef bu yılki turizm beklentilerimize asıl büyük zararı deprem görüntüleri verecek.
Dünya, bu kere Türkiye’yi yalnız bırakmadı. Dört bir yandan arama kurtarma ekipleri, yardım konvoyları birbiri ardından geliyor. Dışişleri Bakanlığı’ndan açıklandığına göre, 13 Şubat tarihi itibariyle 77 ülkeden 9 bin 401 arama kurtarma görevlisi deprem bölgesinde. Vietnam tarihinde ilk kez ülke dışına ekip göndermiş. Yunanistan’ın Yorgo’ları, Ermenistan’ın Sarkis’leri tekbir sesleri arasında, enkazdan can kurtarıyor. İsrail’in Moritz’leri Musevi inancına göre, parmakların bile oynatılmadığı “Şabat” gününde harıl harıl çalışıyor.
Almanya’da bir sivil toplum kuruluşu, sadece bir günde 2.5 milyon Euro yardım topladı. Hollanda’da depremzedeler için yapılan bağışlar, 20 milyon Euro'yu aşmış. Haluk Levent’in Ahbap derneğine gönderilenler ise, 1 milyar TL’yi geçmiş. İnsanlık sınır tanımıyor.
ABD 85 milyon dolarla yardımlarda başı çekiyor. Dünya Bankası, Türkiye için 1.8 milyar dolar tahsis edeceğini açıkladı. Dünya Bankası içerisinde ABD’nin ağırlığını söylemeye gerek yok. Başta ABD ve AB olmak üzere uluslararası camianın Türkiye ile sergilediği dayanışmanın bazı malum çevreleri rahatsız ettiği anlaşılıyor. Dış güçler teorisi fena halde tehlikede. Amerika’yı sevmemek için bir sürü haklı nedeniniz olabilir. Bir NATO müttefikinin terör eylemleri gerçekleştiren PKK ve uzantılarıyla işbirliği yapmasını affetmeyebilirsiniz. FETÖ’ye kucak açmasından rahatsız olabilirsiniz. Türkiye ile Yunanistan arasındaki dengede ipin ucunu kaçırmasını eleştirebilirsiniz. Ama 2002 yılında gerçekleştirilen bir tatbikatın senaryosundan yola çıkarak, depremden sonra 96 saat içerisinde ABD’nin Türkiye’yi işgal edeceğini savunmanın, depremin Boğaz'da demirleyen ABD savaş gemisi USS Nitze tarafından tetiklendiğini öne sürmenin akılla mantıkla bağdaşır bir tarafı yok. Anlaşılan bu tür çevreler karar alma süreçlerinde hala etkili olabiliyor. Pentagon’un, İskenderun’a uçak gemisi gönderme teklifine sıcak bakmamışız. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu,” ABD’den böyle bir talep gelmediğini, gelse de buna gerek olmadığını, izin verilmeyeceğini” açıkladı. İskenderun Limanı yangından sonra felç olmuş durumda. Bu tür gemiler liman hizmeti de verebiliyor. Deprem bölgelerinden Türkiye’nin dört bir yanına yaralılar gönderiliyor. Amerikan uçak gemilerinde her türlü tıbbi imkanların bulunduğu gelişmiş hastahaneler var. Ayrıca İspanyol donanmasına ait iki amfibi hücum botu, bir tanker, bir fırkateyn birkaç gün önce İskenderun’a giriş yaptı. Avusturya, İsrail ve İspanya ekiplerinde üniformalı askerler var. Çifte standartta sınır tanımıyoruz.
Depremin en büyük kahramanları şüphesiz hayatlarını tehlikeye atarak enkaz altına giren, tırnaklarıyla betonları delen, yorulmak dinlenmek nedir bilmeden canla başla çalışan arama kurtarma ekipleri. Bir de unutulan isimsiz kahramanlar var. Bazı uzmanlara göre iyi eğitilmiş köpekler, ses tespit eden cihazlardan, termal kameralardan daha hassas yönlendirmelerde bulunabiliyor. ”Çakıl “ve “ Rüzgar” Kahramanmaraş’ta enkaz altında 28 depremzedeyi tespit etmişler. ”Sıla” Malatya’da 10 insanın hayatına dokunmuş. Yabancı ekiplerle gelen köpek sayısı geçen hafta 289 olarak biliniyordu. Maalesef bunlardan Meksikalıların “Proteo”su enkaz altında kalarak hayatını kaybetmiş. Görev şehidi olmuş.
Can dostlarımızın canları daima sağ olsun.