28 Haziran’da Finlandiya ve İsveç’e NATO üyeliğinin yolunu açan Türkiye-İsveç-Finlandiya arasındaki üçlü mutabakatın imzalanmasının üzerinden neredeyse dört ay geçti. Türkiye’nin itirazını geri çekmesiyle bir gün sonra da İsveç ve Finlandiya NATO ile katılım anlaşmalarını imzalamışlardı.
28 Haziran akşamı imza töreninden gelen fotoğraflarda yüzlerdeki endişe ifadelerinden bu işin henüz Madrid’de bitmediği anlaşılıyordu. ABD Başkanı Biden üçlü mutabakatın imzalanmasına ilişkin yaptığı açıklamada, her üç ülkeyi de tebrik ettikten sonra Finlandiya ve İsveç’in süratle NATO’ya dahil olmasını sağlamak için Genel Sekreter Stoltenberg, müttefikler ve Kongre üyeleriyle birlikte çalışmaya hazır olduğunu söylemişti. Belli ki Başkan Biden bu arada iyi çalışmış. Dört ay gibi kısa bir sürede NATO üyesi 30 ülkeden 28’i, İsveç ve Finlandiya’nın katılım anlaşmalarını onayladılar. Bugün itibarıyla onay işlemlerini tamamlamayan iki ülke kaldı. Türkiye ve Macaristan. Nedense son zamanlarda ezeli akrabamız Macaristan’la içtiğimiz su ayrı gitmiyor. Anca beraber kanca beraber. Macaristan’ın İsveç ve Finlandiya ile bir derdi yok. Son seçimlerde birleşik muhalefeti devirerek iktidarını sürdüren Başbakan Orban’ın katılım anlaşmalarını parlamentodan geçirmekte bir sorun yaşayacağını tahmin etmiyorum. Olsa olsa Avrupa Birliği'yle bilmediğimiz bir pazarlığın içerisindedir. Pek yakında onay sürecini tamamlayıp Türkiye’yi NATO ile baş başa bırakacaktır.
Üçlü mutabakat tam bir uzlaşı metniydi. Zor konular diplomaside “yapıcı belirsizlik” dediğimiz yöntemle aşılmıştı. Ancak bu yöntem genellikle anlık uzlaşılar sağlasa da sorunlara kalıcı çözümler getiremiyor, ertelemekle yetiniyor. Son tahlilde üçlü mutabakatla Türkiye bazı kazanımlar elde etmedi değil. Bunların başında İsveç’in belirli savunma sanayii ürünlerinde Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosunu kaldırması geliyor. İsveç ayrıca terörle mücadele yasasında bazı değişiklikler gerçekleştirdi. Mutabakatın 8. maddesinde kayıtlı daimi ortak izleme mekanizması ilk toplantısını, 26 Ağustos’ta Helsinki’de yaptı.5-6 Ekim tarihlerinde sırf Türkiye’nin iadesini istediği kişiler konusunu ele almak amacıyla İsveç’ten teknik bir heyet Adalet Bakanlığı Temsilcileriyle Ankara’da bir araya geldi.
Üçlü mutabakatta Finlandiya ve İsveç’in uygulamakta zorlanacakları, hatta hiç uygulayamayacakları iki madde baştan belliydi. PKK ve iltisaklı kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi ve Türkiye’nin iadesini istediği kişilerin verilmesi. İsveç’te PKK’nın Türkiye aleyhinde örgütün sembol ve flamalarıyla yaptığı gösteriler devam ediyor. PKK’nın terör örgütü olarak tanınmasında bir sorun yok. PKK zaten AB’nin terör örgütleri listesinde. Ancak terör örgütlerince gerçekleştirilse bile, gösteri yapma hakkının ve ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasının özellikle Nordik ülkelerinde kamu oylarınca kabul edilmesi o kadar kolay değil.
Türkiye, İsveç’e bilindiği kadarıyla iadesini talep ettiği 29 kişilik bir liste vermiş. İsveç bugüne kadar nazar boncuğu olarak sadece tek bir kişiyi iade etti. O da adi bir suçtan aranıyordu. Bu listedekilerden çok büyük bir bölümü esasen İsveç vatandaşlığına alındığından iade talepleri daha önce rededilmişti. Üçlü mutabakatta atıfta bulunulan suçluların iadesine dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi uyarınca iadeleri mümkün olamıyor. 5-6 iade dosyasının ise halen İsveç yüksek mahkemesince incelenmesi devam ediyor.
Geçen hafta içerisinde çevrimiçi olarak düzenlenen bir toplantıya katılan İsveç Dışişleri Bakanlığı'nın üst düzey bir yetkilisi bu iki konuda Türkiye’nin beklentilerini karşılayamayacaklarını teyit etti. İsveç’teki yeni sağ koalisyon hükümetinin çiçeği burnundaki başbakanı Kristersson İsveç hükümetinin üçlü mutabakata bağlı olduğunu, üstlendikleri yükümlülükleri yerine getirebilmek için ellerinden gelen gayreti göstereceklerini belirtirken, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise halen Türkiye’nin beklentilerinin karşılanmadığını söylüyor. Üçlü mutabakatın taraflarca farklı okunduğu ortada.
1 Ekim'de yeni yasama dönemine başlayan TBMM’nin gündeminde henüz İsveç ve Finlandiya’nın katılım anlaşmaları görünmüyor. Akla gelen seçeneklerden biri vakit kazanmak için iki anlaşmanın ayrı ayrı ele alınarak sadece Finlandiya’nın katılımının onaylanması. Finlandiya bu tür bir hareket tarzını kabul etmeyeceklerini açıkladı. Nordik dayanışması her zaman için NATO dayanışmasından güçlü olmuştur. Zaten bu seçeneği Amerika’nın da kabul etmeyeceği başından belli.
Görünen o ki tarafların üçlü mutabakatın uygulanması üzerindeki görüş ayrılıkları nedeniyle bir noktadan sonra müzakerelerin ABD ile Türkiye arasında sürdürülmesi gerekecek. Bu hafta içerisinde gerçekleştirilen iki ülkenin Savunma Bakanları Akar/Austin telefon görüşmesinden sonra Milli Savunma Bakanlığı'nca yapılan açıklamada, NATO ile ilgili konuların da ele alındığının belirtilmesi bu sürecin esasen başlamış olabileceğini de akla getiriyor.
ABD ile ilişkiler uzun bir süredir sorunlar yumağı. Şimdi bunlara bir yenisi ekleniyor. F-16 modernizasyonu ile İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini her iki taraf da ellerinde bir koz olarak görüyor. Nitekim Kongre'de F-16’ların üçlü mutabakatın onaylanması koşuluna bağlanmasını talep eden bir kesim var. Türkiye ise İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine nihai yeşil ışığı yakmadan F-16’ları sağlama almak istiyor. Pazarlık yumurta ve tavuk hikayesine de dönüşebilir.
Sonuçta bu işin karakolda bitmemesi için sanki ufukta bir Biden-Erdoğan görüşmesi gözüküyor. Artık Telefonla mı olur? Yüz yüze mi görüşürler? Orasını bilemem.