"Tez yükselen, tez düşer" diye bir söz vardır. Hak etmediği halde, başka desteklerle kısa zamanda yüksek makamlara gelenler, bu makamlardan yine kısa zamanda inerler anlamında kullanılıyor. Bu söz adeta tam da eski Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz'un siyasi yaşamını tanımlamak için söylenmiş. 2013 yılında 27 yaşında Avrupa'nın en genç dışişleri bakanı, 31 yaşında da Avrupa'nın en genç başbakanı olan Avusturya'nın 'harika çocuğu' Sebastian Kurz, geçen yıl bu aylarda hakkındaki yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkınca önce başbakanlıktan, sonra da mensubu olduğu Halk Partisi'nden istifa etmek zorunda kaldı. Son bir yıldır da adı sanı duyulmuyor.
Kurz, siyasi yaşamına entegrasyondan sorumlu devlet sekreteri olarak başlamış olmasına rağmen, bakan olunca tam tersine asimilasyondan yana ve göçmen karşıtı politikalar izledi. Müslümanların büyük tepkisine yol açan İslam Yasası yine bu dönemde çıkarıldı. Kurz'un yıldızı Türkiye ile de hiç barışmadı. Başbakanlık yaptığı dört yıl içerisinde Türkiye'ye adımını atmadı. Sosyal medyadan sürekli Türkiye karşıtı paylaşımlarda bulundu.
Tarihin cilvesine bakın ki yıldızının parlamasında en önemli rolü oynayan medya, aynı zamanda Kurz'un sonunun gelmesine de vesile oldu. Kurz'a yöneltilen suçlamaların temelinde , devletin parasıyla kendisine yakınlığıyla bilinen bir medya grubuna bağlı gazetelere kamuoyu anketleri yaptırmak, rüşvetle anket sonuçlarını değiştirterek halkı yanlış yönlendirmek iddiaları yatıyor. Bu iddialar belirli bir temele dayanınca, istifasından üç gün önce, başbakan koltuğunda oturduğu sırada savcılığın talebiyle polis Kurz'un Başbakanlık'taki ofisinde, Maliye Bakanlığ'ında ve iktidardaki Halk Partisinin genel merkezinde geniş çaplı bir arama yaptı. Demokrasinin ayrılmaz parçalarından biri sayılan kuvvetler ayrımı ve yargı bağımsızlığı denilen ilke de herhalde bu olmalı.
"Kurz şimdi ne yapıyor?" diye soracak olursanız, siyaseti bıraktığını açıkladıktan sonra yılbaşından bu yana, Amerika'nın Silicon Vadisi'nde bir bilgi teknolojileri şirketinde yönetici olduğu söyleniyor. Lise mezunu Kurz'un sosyal medyayı kullanmaktaki becerisi Amerika'da bu işi bulmasında mutlaka etkili olmuştur.
Avusturya'da geçtiğimiz ekim ayı başında cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Avusturya, parlamenter demokrasiyle yönetilmesine rağmen cumhurbaşkanları halk tarafından seçiliyor, ama yetkileri sınırlı. Kimse de cumhurbaşkanı halk oyuyla seçildiği için cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi lazım demiyor.
9 Ekim'deki seçimleri Yeşiller Partisi'nin adayı olarak 2017 yılında Cumhurbaşkanlığı'na seçilen Van der Belen yeniden kazandı. Avusturya'nın iki büyük partisi Sosyal Demokratlar ve Halk Partisi, başarılı bir cumhurbaşkanı bir dönem daha görevine devam etmek istediği takdirde, kendisine karşı aday çıkarmanın parti geleneklerine uymadığı gerekçesiyle aday göstermediler.
Bu Avusturyalılar değişik bir millet. Alman olarak bilinen Adolf Hitler aslında halen Avusturya hudutları içerisinde yer alan ülkenin kuzeyindeki Baunau am Inn kasabasında doğmuş. Buna karşılık Avusturya'nın ünlü bestecileri listesinde gösterilen Gustav Mahler ve Franz List, Çekya ve Macaristan'da dünyaya gelmişler.
Hitler'i ağızlarına almasalar da Avusturyalılar yakın tarihte sıkça ırkçılık tartışmalarıyla gündeme geldi. 2000'li yılların başında görüşleri Avrupa Birliği'nin değerlerine uymadığı için AB'nin ambargolarına maruz kalan Haidar'ın ve kısa bir süre öncesine kadar Kurz'un yardımcılığını yapan Strache'nin aşırı sağcı Özgürlük Partisi yakın geçmişte iki kez iktidar ortağı oldu.
Bu yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en büyük sürprizi oyların yaklaşık yüzde 10'nu alarak üçüncü sırada yer alan Bira Partisinin lideri Dominik Wlazny yaptı. Bira Partisi 2015 yılında kurulmuş, henüz ülke genelinde örgütlenebilmiş değil. Avusturya seçim kanuna göre cumhurbaşkanı adaylarının en az 35 yaşında olmaları gerekiyor. Dominik Wlazny tam da 35 yaşında. Bu yönüyle Avusturya'nın tarihteki en genç cumhurbaşkanı adayı niteliğini de taşıyor. Wlazny Seçim kampanyasında Viyana'da sadece 9 yerde büyük boy afiş astırabilmiş.Kampanyasını bütünüyle sosyal medya üzerinden ve gençlere yönelik olarak sürdürmüş. Seçim vaatleri arasında "Yeni fikirler Bakanlığı" kurmak da var.
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek içermiş derler. Ama Avusturyalılar Kurz vakasından hiçbir ders çıkarmamış. Gelecek seçimlerde yeni bir harika çocuk yaratırlarsa hiç şaşırmayın.
Hasan Göğüş kimdir?Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor. |