Ukrayna'daki savaş derinleşerek devam ederken, bir yandan da savaşa son verebilmek için diplomatik girişimler, Türkiye'nin kolaylaştırıcılığında sürüyor. Taraflar, bazen yüz yüze, bazen de video konferans yöntemiyle bir araya geliyorlar. Görüşmelerin içeriği hakkında doyurucu bilgi verilmediği için henüz ortak bir metin ortaya çıkıp çıkmadığı belli değil. Ne olup ne bittiğinin en doğrusunu sadece Oligark Abromovich biliyor. İngiliz Financial Times gazetesinde geçtiğimiz ay ortalarında yer alan bir habere göre, 16 maddelik bir plan üzerinde çalışılıyormuş. Ele alınan konulardan birinin de Ukrayna'nın NATO üyeliğinden vazgeçerek tarafsız bir statüye geçirilmesi, silahlı kuvvetlerinde sınırlandırmalara gidilmesi olduğu anlaşılıyor. Tarafsızlıktan söz edince ilk olarak akla Avusturya, Finlandiya ,İsviçre, İsveç, İrlanda ve Türkmenistan gibi ülkeler geliyor. Tarafsızlık statüsünün temelleri ve uygulamada yorumlanması ülkeden ülkeye değişebiliyor. Bazıları uluslararası bir antlaşmayla (İsviçre), bazıları yasal bir düzenlemeyle (Avusturya), bazıları da tek taraflı irade beyanıyla (Türkmenistan) tarafsızlığı kabul etmişler. İsviçre ve Avusturya'ya Rusya tarafından empoze edilirken, İrlanda ve İsveç kendi tercihleriyle tarafsız olmuşlar. Ukrayna için en fazla öne çıkan ise Avusturya modeli. Gelin Avusturya modeline biraz daha yakından bakalım.
Avusturya'nın silahlanmasına getirilen kısıtlamalar, 15 Mayıs 1955 tarihinde, Müttefik devletler Sovyetler Birliği, ABD, İngiltere ve Fransa ile Avusturya arasında imzalanan Avusturya'nın Kurucu Devlet Antlaşmasına dayanır. Tam adı da, "Demokratik Ve Bağımsız Avusturya'nın Yeniden Tesis Edilmesi Antlaşması". Viyana'daki Türk Büyükelçiliğinin tam karşısına düşen Belvedere Sarayı'nda imzalanan bu antlaşmaya daha sonra komşu Yugoslavya Federal Cumhuriyeti da katılmış. 27 Temmuz 1955 tarihinde yürürlüğe giren Antlaşma, 9 bölüm ve 38 maddeden oluşuyor. Antlaşma'nın ruhunu, Avusturya'daki Almanya izlerini silmek ve Avusturya'nın bir daha Almanya ile birleşmesine (Anchluss) engel olmak olduğu görülüyor. Hatta dördüncü maddede Avusturya'nın bir daha Almanya ile siyasi veya ekonomik açıdan birleşmesinin yasaklandığı kayda geçirilmiş.
Avusturya'nın silahlanmasına getirilen kısıtlamalar ikinci bölümde düzenlenmiş. Asıl can alıcı unsurlar ise 13. maddede yer alıyor. Bu maddeye göre Avusturya'nın nükleer bomba, kitle imha silahları, her türlü kendinden motorlu veya güdümlü füze, denizaltı, deniz mayını, özel olarak geliştirilmiş savaş uçağı, menzili 30 km'yi geçen toplara sahip olması, geliştirmesi veya denemesi yasaklanıyor. Aynı maddenin ikinci paragrafında da müttefiklerin ileride geliştirilebilecek yeni silahlardan istediklerini yasak listesine dahil etme hakkını saklı tuttukları belirtiliyor. Bu bölümdeki diğer maddelerde Avusturya ordusunda daha önce Alman silahlı kuvvetlerinde görev almış subayların, nazilerin istihdam edilmemesine, alman kökenli savaş malzemesinin imha edilmesine ve askeri mezarlıklara ilişkin hükümler var.
Avusturya Kurucu Devlet Antlaşması'nda tarafsızlıkla ilgili bir hüküm yok. Aynı şekilde, toprak bütünlüğünün herhangi bir devlet tarafından garanti edilmesi de söz konusu değil. Ancak Sovyetler Birliği'nin Antlaşmayı Avusturya'nın tarafsızlık statüsünü kabul etmesi koşuluyla imzaladığı biliniyor. Avusturya Parlamentosu 26 Ekim 1955 tarihinde kabul ettiği bir yasa ile ülkenin daimi tarafsızlığını ilan etti. Aynı kanunla Avusturya, ileride de askeri ittifaklara katılmamayı ve toprakları üzerinde yabancı ülkelere ait üsler kurulmasını kabul etmeyeceğini taahhüt ediyor. Bu yasanın bir özelliği de anayasal mevzuat tahtında onaylandığı için Avusturya Anayasasının bir parçası haline gelmiş olması. Tarafsızlık yasasının kabul edilmesiyle kızıl ordu da Avusturya'dan tamamen çekildi.
Avusturya dış politikasında tarafsızlık politikasını izlemeye özel bir önem gösteriyor. Ülkenin Avrupa Birliğine girmesi 1995 yılında kamuoyunda uzun tartışmalardan sonra gerçekleşti. Tarafsızlık statüsü sayesinde en çetrefilli toplantılar Viyana'da yapılıyor. Çatışma bölgelerindeki Birleşmiş Milletler Barış gücü misyonlarına en fazla asker katkısı bulunan devletlerin başında Avusturya geliyor. Zelensky'nin Avusturya Parlamentosuna hitap etmek talebi de tarafsızlık gerekçesiyle bugüne kadar kabul görmedi.
Avusturya halkı tarafsızlıktan memnun. Ukrayna krizinin patlak vermesinden sonra yapılan güncel bir kamuoyu yoklamasında, halkın yüzde 82'si tarafsızlık statüsünün devamını isterken, sadece yüzde 18'i NATO'ya girilmesinden yana tavır almış.
Avusturya'nın Kurucu Devlet Antlaşması'nın Türkiye ile de özel bir bağlantısı var. Antlaşma'nın imzaları, halen Viyana Büyükelçiliğimiz envanterinde bulunan bir halının üzerinde atılmış. 48 metrekarelik 200 yıllık tarihi uşak halısının hikâyesi de şöyle:
Antlaşmanın imzalandığı tarihte savaştan yeni çıkan Avusturya'da Belvedere sarayının tören salonunu kaplayacak büyüklükte bir halı bulunamamış. O dönemdeki Türk Büyükelçisi'nin yakın dostu olan Avusturya Dışişleri Bakanı Protokol Şefi'nin ricasıyla bizim uşak halısı Saraya ödünç verilmiş. Bir anlamda bugünkü Avusturya'nın temelleri bir Türk halısının üzerinde atılmış.
Viyana'da büyükelçi olduğum 2015 yılında, Antlaşmanın 60. yıl dönümü kutlandı. Belvedere Sarayı Müdiresi, nisan ayı başında ziyaretime gelerek yapılacak törende 60 yıl öncesini mümkün olduğu ölçüde yeniden canlandırmak istediklerini ifadeyle bir günlüğüne yeniden halımızı ödünç almak istediklerini söyledi. Bakanlığın talimatıyla bu talebe olumlu cevap verdim. Ancak 24 Nisan'da Avusturya Parlamentosu 1915 yılı olaylarını soykırım olarak tanıyınca ben istişareler için Ankara'ya çağrıldım. Halıyı da vermedik. Herhalde Avusturyalıların da ısrarcı olmaya yüzleri tutmadı.
Üç yıllık büyükelçiliğim sırasında bugün paha biçilemeyen halıya gözüm gibi baktım. Balo salonunda serili halıyı resmi törenlerde ve resepsiyonlarda bir kenara toplattırarak üstüne bastırmadım. Umarım haleflerim de aynı titizliği gösteriyorlardır.