23 Haziran 2021, edebiyatımızın seçkin adı Ahmet Hamdi Tanpınar'ın doğumunun 120. yılının günüydü. Oğuz Demiralp, Prof. Dr. Mehmet Tekin, Prof. Dr. Nurullah Ulutaş ve Doç. Dr. Canan Sevinç ile beraber, moderatörlüğünü İsmail Şimşek öğretmenimizin yapacağı canlı yayın (YouTube) programımızı o günün akşamında (21.00) sunacaktık. Tanpınar için mütevazı program çalışmalarımızın sonlarına gelmiş sayılırdık. Andığım günün sabahının aydınlık saatlerinde Yıldız Ecevit'in veda haberini okuduğumda içim burkuldu, canlı yayın programımızın önüne siyah bir perde gerilmiş gibi geldi bana. Hüzünle karışık bir heyecanla Tanpınar programını sunarken selamladık benim üç kitabıyla buluştuğum Yıldız Ecevit hocayı.
Sınavlı-puanlı öğrencisi değil de bir okuru olarak Yıldız Ecevit adıyla 1990'lı yılların başlarında, Gürsel Aytaç'ın yönetiminde yayımlanan "Gündoğan Edebiyat" dergisinde karşılaşmıştım. Nedendir bilemem, Yıldız Ecevit orada Gürsel Aytaç'ın bir öğrencisi gibi gelirdi bana. Andığım dergi ve başka bazı dergiler ile gazetelerde yayımlanan yazılarından seçilenlerle oluşan Kurmaca Bir Dünyadan (Nisan 1992) kitabını 1993'te edinmişim hocanın. Çoklukla Batı/Alman edebiyatı odaklı yazıları içeren kitapta çeviri, eleştiri benzeri konular yanında Oğuz Atay ve Ferid Edgü adlarıyla ilgili yazıları önceleyerek okumuştum o yıllarda. Sonraki yıllarımda Körleşme (Elias Canetti) ve Malina (Ingeborg Bachmann) romanlarıyla ilgili yazılarım için de yararlanmıştım kitaptan.
Yayımlanışından birkaç yıl sonra edinebildiğim Türk Romanında Postmodernist Açılımlar (2001), bizde 1990'lı yıllarda adından çokça söz edilen ancak yeterince bilinmeyen edebiyattaki "postmodernizm" kavramı için aydınlatıcı bir kitaptı ve benim o yıllarda işime yaramıştı doğrusu. Kitabın, benim gibi başka okurları da konu hakkında kuramsal türde bilgilenmekle kalmamış, Tehlikeli Oyunlar (Oğuz Atay), Benim Adım Kırmızı (Orhan Pamuk), Bin Hüzünlü Haz (Hasan Ali Toptaş) ve Fındık Sekiz (Metin Kaçan) romanlarıyla ilgili yazıları bir tür 'örnek inceleme' çalışması olarak okumuştuk. Yolda kaldıkça yine dönüyorum o yol açıcı yazılara elbette.
1989'da yayımlanan ne yazık ki benim edinip okuyamadığım Oğuz Atay'da Aydın Olgusu adlı ilk kitabından on beş yıl sonra yeniden Tutunamayanlar yazarına yoğunlaşan Yıldız Ecevit, "araştırma ve yazı aşamalarıyla dört yıla yakın süren" bir çalışmanın ardından "Ben Buradayım…" Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası (2005) ile Oğuz Atay okurları olarak bizlere bilinmedik kapıları açtı. Bu kitap, Oğuz Atay okurlarının işini ne ölçüde kolaylaştırdıysa belki ondan fazlası olarak Oğuz Atay kitabı yazacakların işini güçleştirdi diyebilirim. Sanal ortamda da yayımlanan "Oğuz Atay'a Mektup / Demiryolu Hikâyecileri: Hikâyeci Olmak Bir Rüya mı?" (Üç Duraklı Yolculuk, 2021) başlıklı yazımın "Bundan böyle biyografinizi yazacakların, hayli yüksekte duran Yıldız Ecevit çıtasına takılacaklarını söylemek bile fazla." cümlesini bu gerekçeyle kurmuştum. Andığım kitabın, bundan böyle Oğuz Atay ile yan yana anılacağından kuşkum yok.
2021 yılının ilk çeyreğinde Yıldız Ecevit'in Kozmik Komedya adlı romanı yayımlanınca durumu biraz garipsedim açıkçası, vaktiyle aynı yola çıkanların menzile varanları olduğu gibi yolda kalanları da vardı çünkü. Eleştiri yazılarıyla bildiğimiz akademisyen Yıldız Ecevit, bundan sonra romancı olabilir miydi diye düşündüm, muhtemelen benim gibi başka kaygılananlar da olmuştu. Bu kaygımı, akademisyen bir dostun canlı yayın (YouTube / kültür ve edebiyatımızdan, 26 Mayıs 2021) programında dile getirmiştim. Akademisyen hocaya Oğuz Atay ilgisinin esin kaynağı olduğunu düşündüğüm ve henüz okuyamadığım romanın yayımlandığı ilk günlerde "din değiştiren papaz" fıkrasını anımsadım. Bu yazımı, yazılarından yararlandığım Yıldız Ecevit veda etmeden yazmış olsaydım fıkrayı anlatacaktım, şimdi onun bizdeki sevgisiyle yine anlatmak istiyorum. Derler ki papazın biri ömrünün sonlarına gelmişken din değiştirip "müslüman" olmaya karar verir. Çevresindekilerin ona söylediğine göre bu işin kişisel bir seçimle hemencecik olamayacağı, bu kararın bir topluluk huzurunda açıklanması ve onaylanması gerektiğidir. Yapılacak olan, bir imamın olduğu toplulukta imamdan sonra "kelime-i şahadet" sözlerini eksizsiz söylemektir. Her iki dinden temsilcilerin bulunduğu bir ortamda imamın söylediği "kelime-i şahadet" sözlerini tekrarlamaya çalışan papazın, "Eşhedü en la ilahe illallah" dediği anda canı çıkar. Ortam dramatik bir vaziyet alınca papazın yakınlarından biri, "Talihsizliğe bakın ki adam İsa'dan oldu, Muhammed'e de yetişemedi" der. Eleştiriden kurmacaya geçiş de tamı tamına böyle midir bilemem ancak "roman" yazan Yıldız Ecevit, edebiyat okurlarını bilgilendiren yazılar yazmayı sürdürecekti derim.
Rilke, 1903'te yayımlanan "Sanat Yapıtları" (Sanat Üstüne, 2000) başlıklı yazısında, "Sanat yapıtlarının bütün öbür yapıtlardan ayrıldığı nokta, adeta geleceğin ürünleri, zamanları henüz gelmemiş ürünler olmalarıdır" diyor ya bu, tartışmasız böyle yaşanmıştır edebiyat ortamlarında. Neyse ki yazarı yok aramızda Kozmik Komedya romanını görebilmek için bir öncelik sağlayabilir bu durum. Tedavisi bir süredir devam eden "roman" yazarı Yıldız Ecevit'in artık yaşamadığını, bırakıp gittiğini 23 Haziran 2021 Çarşamba günü öğrendiğimde öykücü Sait Faik'i anımsadım bir an. 1954 yılının başlarında Alemdağ'da Var Bir Yılan kitabı yayımlanan Sait Faik de öykücülüğünde ve öykücülüğümüzde "yenilik" olan kitabının yankılarını göremeden 11 Mayıs 1954'te veda etmişti.
Kadın, akademisyen, eleştirmen ve romancı Yıldız Ecevit! Yazdıklarını okudukça seni aramızda daha çok göreceğiz. Kitapların, edebiyatın "Ben buradayım" diyebilen iyi okurlarına armağan olsun.
Yıldız Ecevit Hoca şimdi, yazımın başlangıcına döneyim ve senin ölümünü adıyla andığım Tanpınar'ın, bir öykü kişisinin sözüyle bitireyim: "Hayat, ölümün şerefine yazılmış bir kasideden başka bir şey değildir."