Afrika'nın lider ülkesi hangisidir sorusunun cevabı karmaşıktır. Kıtayı öğrenmeye başladığım 2009 yılından itibaren, 3 ülkenin lider olduklarını ileri sürdüklerini izliyorum: Nijerya, Güney Afrika ve Mısır. Mısır'ı lider listesinden dışlamak üzere, diğer iki aday ülke arasında fiili bir anlayış birliğinin mevcudiyetine defalarca şahit oldum. Aynı klişeyi kullanırlar. "Mısır aslında Afrika ülkesi bile değildir; Mısır halkı kendisini Afrikalı kabul etmez, Orta Doğulu olduğunu savunur" sözleriyle izah ederler yaklaşımlarını; pek haksız oldukları da söylenemez
Lider olduğu hususunda iddialı ve yaygaracı olan ise Nijerya'dır. 200 milyonu aşan nüfusuyla kıtanın en kalabalık ülkesi sıfatını taşıyan Nijerya, günlük 2 milyon varil civarındaki petrol üretimi sayesinde bu sektörde de kıta çapında bir numaradır. Ülkeyi kıtanın olası lideri vasfına taşıyan diğer önemli bir husus ise, siyasi, askeri ve ekonomik açılardan bölgesi için kilit istikrar unsuru oluşturmasıdır. Başka bir deyişle batı Afrika'nın istikrarı Nijerya'dan geçmektedir. Abuja kaosa yöneldiği takdirde tüm bölgeyi peşinden sürükleyeceği kanati güçlüdür. Kabaca, kuzeyi müslüman, güneyi hristiyan diyebileceğimiz bu çok kalabalık ülkede, yüzlerce farklı etnik topluluk yaşadığını, onlarca yerel dil konuşulduğunu, etnik topluluklar arasında sürekli gerilimler ve çatışmalar yaşandığını ve geçtiğimiz yüzyılda iktidarın 30 yıl boyunca askerlerin tekelinde bulunduğunu dikkate aldığımızda, iç barışın ve siyasi istikrarın hüküm sürdüğü bir Nijerya'nın, hem batı Afrika, hem de tüm kıta için, hayati bir nitelik arz ettiğini rahatlıkla kavrayabiliriz.
Nijerya'da askeri darbeler dönemi 1999 yılında sona ermiştir. O tarihten günümüze 4 yılda bir seçimler yapılmakta ve iktidar halkın oylarıyla belirlenmektedir. Darbelerden gerekli dersi öğrenen Nijerya, günümüzde, gerek bölgesinde, gerek kıtada, sıklıkla rastlanılan askeri darbelere karşı, en kuvvetli tepkiyi gösteren ülkelerin başında gelir. Söz konusu tutumu Batı Afrika ülkelerini bir araya getiren bölgesel kuruluş ECOWAS içinde de sergilemeyi sürdürür. Bölgede ve ülkede meydana gelen çatışmalarda, Nijerya siyasetinden isimler arabuluculuk görevleri üstlenirler. Geçen yıl Mali'de askerlerin darbe yapmasının ardından, önceki cumhurbaşkanlarından Goodluck Jonathan, ECOWAS adına, Malili darbecilerle masaya oturmuş, geçiş yönetiminde sivillerin ağırlığı ve seçimlerin en geç 18 ay içinde düzenlenmesi açılarından askeri yönetimi zorlamış ve bölgenin demokrasi çıtasını korumuştur. Geçtiğimiz kasım ayında Etiyopya lideri Abiy Ahmed, yöneticilerini cezalandırmak üzere Tigray eyaletine askeri harekat başlatınca, Nijerya eski liderlerinden Olusegun Obasanjo'nun arabulucu olacağı haberleri yayılmış ancak Addis Ababadan yeşil ışık gelmemiştir.
Nijerya, geçtiğimiz yıllarda, Afrika'da meydana gelen çatışma ve iç savaşlar nedeniyle, Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği önderliğinde düzenlenen barış güçlerine de ciddi katkılar yapmıştır. Günümüzde Nijerya'nın bu alanda, Gana ve Ruanda gibi ülkelere kıyasla gerilerde kaldığı izlenmektedir. Ancak, ülke içinde, Boko Haram ve silahlı çetelerin yarattığı kaos nedeniyle, başı iyice dertte olan Nijerya ordusundan, bu dönemde barış gücü katkısı beklemek doğru olmayacaktır.
Afrika kıtasının lider ülkesi olduğunu iddia eden Nijerya'dan çeşitli insan manzaralarına baktığımızda liderlik vasfına hiç yakışmayan çok sayıda tablo ile karşı karşıya geliriz: Allah göstermesin, bu kalabalık ülkede Koronavirüs'ün yayılması halinde, tam bir katliam manzarasıyla karşı karşıya kalabiliriz. Zira ülkede, evlerin sadece yarısında elektrik mevcuttur. Şehirlerde yaşayan nüfusun yarısı hijyen imkanlarından yoksun gecekondularda barınır. Pandeminin, bir kısım insanların sokaklarda yaşadığı, nüfusu 20 milyonu aşan eski başkent Lagos'da yayılma ihtimali ise (Hindistan gibi), aklımıza maalesef kabus senaryolarını getirmektedir.
Söz konusu geri kalmışlık dışında günümüz Nijerya'sı iki büyük sorunla karşı karşıyadır.
1) Ülkenin temel gelir kaynağını oluşturan petrol zenginliğinin sebebiyet verdiği yolsuzluklar.
2) Özellikle ülkenin kuzeyinde, fakirlik ve işsizlikten kaynaklanan silahlı çetelerin sebep olduğu güvenlik ve asayiş sorunları ile Boko Haram terörü.
Bu iki temel sorunu aşmadan Nijerya'nın liderlik taslaması ne derece uygun düşer bilemiyorum. Söz konusu sorunların bugünden yarına çözülemeyeceğini ve sadece askeri tedbirlere dayalı çözümlerin sonuç vermediğini biliyoruz.
Ülkemizde, Nijerya'nın güvenlik ve asayiş sorunlarının büyük ölçüde, 2002 yılında kurulup 2009'da saldırılara başlayan, 2014 yılında Borno eyaletinde Chibok kız orta okulundan 270 kadar öğrenciyi kaçırması ile dünyada adını duyuran Boko Haram ve diğer cihatçı örgütlerden kaynaklandığı yönünde yanlış bir algı mevcuttur. Halbuki, Nijerya'nın kuzey batısında İslami ideolojilerle hiçbir bağlantısı olmayan yüzlerce silahlı gurup, sadece parasal sebeplerle, çeşitli saldırılar gerçekleştirmekte, insanları, öğrencileri kaçırmakta, asayiş ve güvenlik sorunları açısından cihatçı gruplardan hiç de geri kalmamaktadır. Geçtiğimiz yıl ülkenin kuzeydoğusunda Boko Haram tarafından öldürülenlerin sayısı 1508 iken, kuzey-batıda çeteler tarafından öldürülenlerin sayısı 1527 olmuştur. 2021 yılının ilk 5 ayı içerisinde, çeteler vasıtasıyla, fidye amacıyla kaçırılan öğrenci ve çocuk sayısı 700 civarındadır. Artık devlete başkaldırı düzeyine yaklaşan bu haydutluk faaliyetleri nedeniyle, bazı kuzey eyaletlerinde binlerce insan evlerini terk etmekte, topraklarını ekememekte ve okullar kapanmaktadır. 10 milyonu aşkın çocuğun bu çerçevede, okula gidemediği bilinmektedir. Öte Yandan, Nijeryalı haydutlar, faaliyetlerini komşu ülkelere ve denizlere de genişletmiştir. Gine körfezinde, Nijerya açıklarında, her yıl ortalama yüz kadar gemiye saldırı yapılmakta, korsanlar, rehin aldıkları yabancı gemiciler üzerinden, ailelerden fidye talep etmektedir. Geçtiğimiz ocak ayında, Gine körfezinde, Türk konteyner gemisine yönelik saldırıyı hatırlayacaksınız. Bu korsanlık eylemi üzerine, Abuja'da görev yapmış meslektaşım emekli büyükelçi Hakan Okçal'ın Gazete Duvar'da kaleme aldığı 1 şubat tarihli ayrıntılı Nijerya analizini, Afrika'ya ilgi duyan okurlara hararetle tavsiye ederim.
Nijerya yönetiminin, sadece askeri yöntemlerle çözmeye gayret ettiği, asayiş, güvenlik ve terör meselelerinde yıllardır netice alamadığı dikkate alındığında, artık sivil ve askeri çözümlerin birlikte uygulanmalarına ihtiyaç duyulduğu kabul edilecektir. Fakirlik ve işsizlik problemlerine el atılmadığı müddetçe, sorunların devam edeceği ve hatta daha da ağırlaşacağı apaçık ortadadır. Öte yandan "Uluslararası Kriz Gurubu" Nijerya güvenlik güçlerinin teröristler ve çetelere karşı mücadelesinde başarılı olabilmeleri için yeterli teçhizata ve kadrolara sahip olmadığına, "teçhizat, istihbarat, muhaberat ve lojistik" açılardan desteklenmeleri gerektiğine, polis ve asker sayısının arttırılması icap ettiğine dikkat çekmekte, Sahel bölgesindeki cihatçı grupların kuzey sınırlarından Nijerya'ya sızmalarına karşı gerekli teknik altyapının tedarik edilmesine yardımcı olunmasını tavsiye etmektedir. 24 milyon nüfuslu Nijer eyaletinde görevli polis sayısının 4 bin kadar olduğu, 30 bin civarı çete mensubunun cirit attığı Zamfara eyaletinin güvenlik mensubu sayısının ise 5 bin civarında bulunduğu, anılan eyalet valileri tarafından serzeniş konusu yapılmakta ve merkezi yönetimden katkı beklenmektedir (Bir fikir vermek üzere Türkiye'de polis sayısının 300 bin civarında olduğunu kaydedelim).
Afrika'nın lider ülkesinde aksayan hususlara değinirken kaydedilen başarılar unutulursa yazının dengesi bozulur. Bu vesileyle ülkede özel sektör yatırımlarının bir çok alanda kıtaya örnek teşkil edecek başarılı sonuçlar aldıklarına da işaret etmek gerekiyor. Nijeryalı iş adamı Aliko Dangote'nin kurduğu çimento fabrikaları sayesinde Afrika'nın en zengini hale geldiğini, tarım alanındaki yatırımlarıyla (un, şeker vs) ülkesinin gıda ithalatını kısarak kendisini besler seviyeye ulaşmasını amaç edindiğini, diğer Afrika ülkelerinde de tarımsal yatırımlara yöneldiğini, son defa bu amaçla Sudan hükümeti ile görüşmelere başladığını memnuniyetle izliyoruz.
İngilizceyi resmi dil kabul eden 200 milyon nüfuslu Nijerya bir de Nobel Edebiyat Ödüllü yazar çıkararak itibarını yukarılara çekmeyi becerebilmiştir. 1986 yılında Nobel kazanan yazar Wole Soyinka'dan bahsediyorum. Sosyal sorunlar ve insan hakları konularındaki duruşuyla saygınlığını perçinleyen Soyinka'yı tanımak isterseniz, Elif Şafak ile birlikte dinleyiciler önünde 2019 yılı sonlarında yaptıkları toplumsal söyleşi-tartışmayı internetten araştırarak izlemenizi tavsiye edeceğim.