Bir hafta önce, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bir grup ülkede, sosyal medya takipçileri, Sırbistan ile Kosova arasında silahlı çatışma yaşanacağı endişesine kapıldılar. Binlerce tweet atıldı. Abartılmış haberlerin telaşesi resmi mercilere de sirayet etti. Ankara'da alarm zilleri çaldı. Televizyonlardan aşina olduğumuz uluslararası ilişkiler uzmanları, yeni bir Kosova savaşı yaşanıp yaşanmayacağına dair görüşler beyan ettiler: Bu defaki Priştine-Belgrad gerginliğinin arkasında Ukrayna savaşının etkisi var mı? Putin'in parmağı olabilir mi? Bu hususlar öne çıktı. Neyse ki, "ihtiyar cadı" Nancy Pelosi'nin, tarihe geçen medyatik Tayvan ziyareti sayesinde, rutin Balkan gerginliği kenara itiliverdi, böylece Kosova dosyası bir süre için tekrar rafa kaldırılmış oldu.
Kosova konusunu 2003 yılı başından itibaren Belgrad tayinim vesilesiyle izlemeye başladım. Görevli olduğum dönemde (2003-2008) yakınlık kurduğum tüm Sırp yetkililer ve dostlar, özel sohbetlerimizde, bana Sırbistan'ın Kosova'yı kaybettiğini hep itiraf ettiler; ama hiç bir Sırp yetkilinin bu hususu mikrofon önünde beyan edemeyeceğini de dile getirdiler. "Sırbistan Kosova'yı kaybetmiştir" cümlesinin, Sırp siyasetçi bakımından, siyasi intihar manasına geldiğini vurguladılar. Aradan 20 yıl geçti, Kosova'nın bağımsızlığı 100 kadar devlet tarafından tanındı, ama yukarıdaki kural bir türlü değişmedi.
Temmuz sonunda yaşanan gerginliğin temel sebebi, Kosova sınırları içinde yaşayan 50 bin civarındaki Sırbistan vatandaşının, Belgrad'ın destek ve teşvikiyle, 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden Kosova Cumhuriyetini ve kurumlarını yok saymaları. Sanki 1992 yılında lağvedilen Yugoslav Sosyalist Federal Cumhuriyeti içindeki otonom bölge Kosova'da yaşamaya devam ediyormuş gibi davranmayı sürdürüyorlar. Belgrad Kosova Cumhuriyetini tanımadığı müddetçe bu şekilde davranmaya devam edecekleri anlaşılıyor. Kosova Cumhuriyeti plakalı araçlar Sırbistan'a geçince geçici bir plaka takmak zorundalar. Buna mukabil sınıra bitişik Kosova toprağı Mitrovica'da ikamet eden Sırplar, araçlarına yaşadıkları ülkenin plakasını takmayı reddediyorlar. Sırbistan'a ait plakalarıyla sınırın iki tarafında araç kullanmaya devam ediyorlar. Öte yandan, Sırp azınlık, tabiatıyla, Kosova Cumhuriyeti kimliği almayı da uygun görmüyor, bu kimliği küçümsüyor! Araç plakaları sorununun 10 yıldır çözülemediğini biliyoruz. Avrupa Birliği önderliğinde yürütülen Belgrad-Priştine diyaloğu bünyesinde gerçekleştirilen görüşmelere ve varılan seyahat serbestisi mutabakatına (2011) rağmen, iki taraf, bir türlü, makul bir uygulama zemininde buluşamıyor. Kosova makamları, mütekabiliyet prensibini öne çıkararak, Kosova Cumhuriyeti plakalı araçlara Sırbistan tarafında ne muamele yapılırsa, aynısını Kosova topraklarına geçen Sırp plakalı araçlara yapmak isteyince kıyamet kopuyor. Kuzey Mitrovica'da yaşayan Sırp militanlar derhal barikatlar kurarak iki ülke arasındaki ana geçiş noktalarını (Jarinje ve Bernak) trafiğe kapatıyorlar. Kolluk kuvvetlerinin müdahalesi tansiyonu daha da artırıyor, Belgrad ve Priştine'den yapılan karşılıklı suçlamalarla ortam daha da geriliyor. Sosyal medyada savaş mı çıkıyor tweetleri boy gösteriyor.
Araç plakalarına benzer bir sorun, Sırpların yoğun olduğu belediyelerde, senelerdir ödenmeyen elektrik faturaları. Kosova'da yaşayan Sırplar, NATO'nun 1999 yılındaki askeri müdahalesi neticesinde, Sırbistan askerlerinin bölgeden geri çekilmelerinden bugüne, elektrik paralarını ödemiyorlar. Bu sivil itaatsizliğin bedeli Kosova yönetimine yıllık 12 milyon Euro'ya mâl oluyor. Ödenmeyen elektrik meselesi , AB önderliğinde yürüyen Belgrad-Priştine diyaloğu bünyesinde yıllardır müzakere edilen devasa bir dosya. Brüksel'de uzlaşma sağlanıyor, mutabakat imzalanıyor, AB yetkilileri sorunun aşıldığına dair açıklamalar yapıyorlar, ama nihai aşamada bir yerlerden itirazlar yükseliyor ve mutabakat uygulamaya konulamıyor. Son defa geçtiğimiz haziran ayında , Sırbistan elektrik kurumuna bağlı bir şirketin, Kosova Enerji Kuruluşunun muvafakatıyla, Sırp çoğunluklu dört belediye bölgesi için, tedarik, dağıtım ve tahsilat işlerini üsleneceği duyurulmuştu. Kosova tarafının bu son anlaşmayı benimseyeceğini ve engel çıkarmayacağını ümit ediyorum. Kosova'da elektrik dağıtım işi Türk firması Limak'ın sorumluluğunda. İki tarafı uzlaştırmak üzere Limak'ın da gayret gösterdiği biliniyor.
AB adına Sırbistan ve Kosova yetkililerini uzlaştırma görevi, Slovak diplomat Miroslav Lajcak'ın omuzlarında. Miroslav'ı Belgrad yıllarımdan tanırım.
O dönemde ülkesini Belgrad'da temsil ediyordu. Aramızdaki en genç büyükelçi oydu. Ardından, Karadağ'ın bağımsızlık sürecini yönetti. Bosna-Hersek'de yüksek temsilci oldu. Dışişleri bakanı olarak atandı, BM Genel Kurul başkanlığını yürüttü. Şimdi de Belgrad ve Priştine arasındaki sorunların çözülmesi ve her ikisinin de AB üyesi olmaları için ter döküyor eski tenis arkadaşım.
Son 10 yıl içinde, Kosova'da ikide bir ortaya çıkan gerilim ve protestolar nedeniyle, iki ülke arasında silahlı çatışma yaşanması ihtimali var mı? Hayır yok. Bu çatışmaların topyekûn bir savaşa dönüşme olasılığı hiç yok. Sırp ulusu yeni bir Miloseviç'in arkasında saf tutmadığı müddetçe, böylesi bir ihtimal akla getirilmemeli. 3 bin 770 askerden müteşekkil NATO gücü Kosova'da mevcudiyetini muhafaza ettiği sürece savaş olasılığını gündeme getirmek aşırı görüşlerin değirmenine su taşımak manasına gelecektir. Öte yandan, son dönemde Sırp halkı içinde AB desteğinin azaldığı (yüzde 35) AB karşıtı olanların arttığı (yüzde 44) dikkat çekmektedir. Ukrayna savaşının Belgrad-Brüksel ilişkilerini daha hassas ve gergin hale getirdiğini nihayet kavrayan AB liderlerinin, Sırbistan halkı nezdinde daha fazla hayal kırıklığı yaratmamak gerektiğini ve batı Balkan ülkelerinin AB üyeliği süreçlerinin hızlandırılması icap ettiğini beyan etmeye başlamaları doğru yönde adımlardır.
Kosova'da yaşayan Sırpların hayali, Mitrovica'nın içinden geçen İbar nehrinin kuzeyinin Sırbistan'a ilhak etmesidir. Bosna-Hersek vatandaşı ( Republika Sırpska) Sırpların da, Sırbistan'a dahil olmayı arzu ettikleri sır değildir. Belgrad yönetiminin, milliyetçi duyguların hakim olduğu siyaset zemininden uzaklaşarak, iki komşu ülkede yaşayan Sırplara, "gözlerinizi Belgrad'a değil, Brüksel'e, Priştine'ye ve Saray-Bosna'ya çevirin" demesi, günümüz koşullarında sahadaki gerçeklere aykırı düşmektedir. Sırbistan'ın, 15 yıldır reddettiği Priştine yönetimiyle kısa/orta vadede yakınlaşarak, birkaç yıl içinde Kosova'yı tanıması tahayyül ötesidir. Peki, tanınma rafa kaldırılmak suretiyle, ilişkilerin geliştirilmesi, ticaretin arttırılması, karşılıklı seyahatlerin teşvik edilmesi mümkün değil midir? Belgrad ve Priştine'de milliyetçi tabandan oy alan, çatışmacı tutumlardan beslenen, gerginlik sayesinde iktidarı muhafaza eden yönetimler mevcut olduğu sürece, bu tür güven arttırıcı faaliyetler maalesef uygulamaya sokulamamaktadır. Rağbet gören milliyetçi söylem nedeniyle, iki komşu ülke arasında, araç plakaları, nüfus cüzdanları, elektrik faturaları gibi basit meseleler çözülememekte ve gündemden düşmemektedir. Belgrad ve Priştine'de siyaset sorunları çözmek üzere değil, oy kazanmak veya kaybetmemek üzere yapılmaktadır.
2008 yılı şubat ayında bağımsızlığını ilan eden Kosova'yı, ilk 3-5 yıl içinde tanıyan ülkelerin sayısı 100 civarına yaklaşmış, sonraki yıllarda sayı 120 seviyelerine yükselse de, Rusya ve Sırbistan'ın karşı ataklarıyla, sayı günümüzde 100 seviyelerinde sabitlenmiştir. Beş AB ülkesi Priştine'yi tanımamakta ısrarlıdır. Rusya ve Çin ikilisi, Kosova'nın BM üyeliğini engellemeyi sürdüreceklerine göre, ülkenin önümüzdeki dönemlerde uluslararası teşkilatlara dahil olma ihtimali de sıfıra yakındır. Priştine yöneticilerinin, bağımsızlığını kazanan, ancak bu sıfatı dünyanın yarısı tarafından teslim edilmeyen bir ülke oldukları gerçeğini kabul edip, artık memleketin sorunlarını çözmeye konsantre olmaları icap etmektedir. Mütekabiliyet prensibi çerçevesinde Belgrad ile itişmenin Kosova'yı ileriye taşımadığını görmeyen kaldı mı? Enerjinizi ve zamanınızı, ülkenin kalkınmasına, yolsuzlukların sonlandırılmasına, demokrasi ve hukukun güçlendirilmesine yöneltmeniz daha isabetli olmaz mı? Bu yolda başarılı olunursa, Sırp azınlık yüzünü Priştine'ye çevirir. Yıllardır engellenen "Sırp Belediyeler Birliğinin" kurulmasına onay verilmesi, Priştine'yi zayıflatmaz, bilakis güçlendirir. Kosova'daki tarihi Sırp kiliseleri, ülkenin zengin ortak kültür mirasıdır, tecrit edilmeleri değil, kazanılmaları icap eder.
AB Batı Balkanlar Özel Temsilcisi değerli dostum Miroslav Lajçak'a, bu çok zor görevinde başarılar diliyorum. Davul ve bas gitarda Kosovalı Sırpların olduğu, Mamuşalı bir Türk solist eşliğinde, karma bir Kosova müzik gurubu, Eurovision yarışmasına katılıp dereceye girse, güzel olmaz mı? Ümitleri yeşertmez mi? Ne dersin sevgili Miroslav?
Hasan Servet Öktem kimdir? Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce’de doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında “meslek memuru” olarak Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana’da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu. Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı’ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24’te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor. |