Avrupa'ya kara yolundan giden vatandaşlarımızın ve TIR şoförlerimizin transit geçtikleri yemyeşil iki ülkedir Sırbistan ve Macaristan. Tuna nehri, her ikisinin de başkentlerine renk ve ihtişam kazandırdıktan sonra Romanya'ya doğru uzanır, sınır çizer ve sonunda geniş bir deltadan Karadeniz'e dökülür. Geçtiğimiz hafta bu iki komşu ülkede seçimler düzenlendi. Macaristan seçimleri Sırbistan'dakileri gölgede bıraktı dersek gerçeği yansıtmış oluruz. Zira Avrupa Birliği'nin hırçın çocuğu Macaristan'ın çok eleştirilen başbakanı Viktor Orban'ı koltuğundan indirmek amacıyla karşısına dikilen 6 siyasi partinin oluşturduğu muhalefet ittifakının seçim performansı, Türkiye dahil birçok merkezde merak konusu idi. Buna karşın, 2012 yılından itibaren Sırbistan'da dizginleri elinde tutan Sırbistan İlerleme partisinin seçimleri kazanacağı hususunda bir tereddüt mevcut değildi. 3 Nisan seçimlerinin bir başka ortak noktasını da Ukrayna krizi oluşturdu. Rusya'nın şubat sonlarında Ukrayna'ya saldırması neticesinde ortaya çıkan siyasi-askeri gelişmeler, Macaristan'da, muhalefet ittifakının seçim stratejisini ve planlarını alt üst ederek, yenilgiye zemin hazırladı. Kriz, Rusların Avrupa'da en çok rağbet gördükleri ülke olan Sırbistan'da ise, mevcut cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic'in pek çetin olmayan işini daha da kolaylaştırdı.
Aleksandar Vucic'i Belgrad yıllarımdan (2003-2008) hatırlıyorum. O dönemde Sırp seçmeni iki ayrı kutuba bölünmüş durumdaydı. Ülkenin yarısı, "Sırp Kasabı Miloseviç" in etnik Sırp milliyetçisi ve saldırgan siyasetinden ötürü, Yugoslavya'nın parçalandığını, Kosova'nın kaybedildiğini, Sırbistan'ın dışlandığını ve tecrit edildiğini düşünüyor, yönünü batıya çevirmiş, demokratik ve liberal bir Sırbistan'ın yegane çıkış olduğunu savunuyordu. Ülkenin diğer yarısı ise, kapitalist batının önce başarı timsali Yugoslavya'yı parçaladığına inanıyor, ardından Kosova'nın koparıldığını, savaşın tüm suçunun Sırplara yüklendiğini, Sırpların yegane suçlu ve mahkum ulus haline dönüştürülmek istendiğini ileri sürüyordu. Batı karşıtlığını (özellikle ABD ve NATO) bayrak haline getiren bu kesimin görüşleri, Miloseviç'in Sırbistan Sosyalist Partisi ve aşırı milliyetçi Vojislav Şeşelj'in kurduğu ve yükselttiği Sırbistan Radikal Partisi üzerinden savunuluyordu. Bugünkü Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, o yıllarda batı karşıtı Sırp milliyetçisi cephenin tanınmış isimleri arasındaydı. Bir dönem Miloseviç'in partisinde enformasyon bakanı koltuğunda oturdu. Sonra Radikal Partiye transfer oldu. Şeşelj'in Lahey'e, Uluslararası Ceza Mahkemesine teslim olmasının ardından Tomislav Nikoliç'e emanet edilen partinin iki numaralı ismi haline geldi. Vucic-Nikoliç ikilisi, 2008 yılında, kötü şöhrete sahip Radikal partiden ayrıldılar. Ilımlı üyeleri yanlarına alarak Sırp İlerleme Partisi'ni (Serbian Progressive Party - SNS) kurdular. Yeni partiyi merkez sağa taşıdılar. Avrupa Birliği üyeliği hedefini benimsediler, Brüksel aracılığında Kosova konusunda masaya oturmayı kabul ederek, siyasi yelpazedeki büyük boşluğu başarılı biçimde doldurdular. 2012 yılı seçimlerinde Tomislav Nikoliç, reformcu, demokrat, batı yanlısı cumhurbaşkanı Boris Tadiç'i ikinci turda cüzi oy farkıyla mağlup ederek partisini iktidara taşıdı. Sırp İlerleme Partisi o tarihten günümüze, açık arayla, ülkenin birinci partisi konumunu muhafaza ediyor. Nikoliç'i 2017 yılında tasfiye eden Vucic ise, partisinin başında, başarıdan başarıya koşmaya devam ediyor.
3 Nisan 2022 seçimlerinde, cumhurbaşkanlığı, parlamento ve mahalli seçimler bir arada gerçekleştirildi. Önceki parlamento seçimleri 2020 yılında yapılmış, ancak muhalefet özgür ve adil seçim koşullarının bulunmadığını ileri sürerek seçimleri boykot etmişti; katılım böylece yüzde 50 nin altında kalmıştı. Vucic'in kararıyla, 250 kişilik Sırbistan parlamentosu, 2 yıl sonra yenilenmiş oldu. Sırp seçmeni cumhurbaşkanı seçmek üzere oy kullanırken Vucic' e büyük rağbet gösterdi (yüzde 60), ancak milletvekili seçimlerinde partisi SNS'e teveccühü biraz daha düşük kaldı (yüzde 43-120 sandalye). Vucic, 2012 yılından itibaren, kurduğu ittifaklarla, parlamento çoğunluğunu elde etmek açısından, hiç bir sıkıntı yaşamadı. Bu defa Mecliste 32 milletvekili ile temsil edilecek geleneksel ortağı Sırbistan Sosyalist Partisi koalisyon için hazır bekliyor. Sadece Macar azınlık partisini (6 milletvekili) yanına alması bile Vucic için yeterli olacak.
Cumhurbaşkanlığı yarışında ikinci gelen muhalif lider Zdravko Ponos, yüzde 18,5 düzeyinde oy toplayabildi. Ponos emekli bir general, Boris Tadiç'in cumhurbaşkanı olduğu dönemde Milli Savunma Bakanlığı yaptı. NATO ile ilişkilerin geliştirilmesi ve orduda reform çalışmaları ile hatırlanıyor. Tadiç ekibinden koptuktan sonra eski dışişleri bakanlarından ve Birleşmiş Milletler Genel Kurul başkanlığı yapan Vuk Jeremic ile birlikte çalıştı; onun partisinden seçimlere katıldı. 2022 seçim sonuçları, muhalefet partilerinin Aleksandar Vucic karşısında ne kadar zayıf kaldıklarını gözler önüne serdi. Bu derece dağınık ve zayıf bir muhalefetin Vucic karşıtı Sırp seçmene ümit vermesi mümkün değil. Muhalefetin, Vucic yönetiminin medyayı kontrol altında tuttuğu, muhalefete baskı yapıldığı, sosyal yardımlarla oy satın alındığı, bazı sandıklarda oyların çalındığı iddiaları gerçekleri kısmen yansıtsa da Vucic'in kazandığı seçim zaferine gölge düşürmüyor.
Sırbistan parlamentosuna her dönem Yeni Pazar civarında yaşayan Boşnakların oylarıyla 4-5 milletvekili girmesi adettendir. Bu defa da, Rasim Layic, Süleyman Uglanin ve Müftü Zukorliç'in partileri üzerinden 7 boşnak temsilcinin Parlamentoda yerlerini alacakları anlaşılıyor.
Başkent Belgrad'ın Belediye Meclisinde çoğunluğu iktidara yakın partiler kazanmış görünüyor, ancak muhalefetin itirazları çerçevesinde bazı sandıklarda seçimlerin yenilenmesi kararlaştırılmış. Bakalım ne olur? Belgrad Belediye Başkanlığının muhalefete geçmesi dengeleri kısmen değiştirebilir.
2022 Sırbistan seçimleri, Vucic'in ikinci, partisinin ise üçüncü seçim zaferi oldu. Sırp seçmeni ülkede istikrarı onun sağlayacağına samimiyetle inanıyor. Batıyla iyi ilişkileri muhafaza ederken, Rusya ve Çin ile yakın dostluğunu ve işbirliğini sürdürmesi seçmen tarafından takdir görüyor. AB üyeliği için gayret sarf ederken NATO üyeliğine soğuk durması, Sırbistan'ın tarihi tercihlerine uygun düşüyor. Öte yandan, Vucic önderliğindeki ülkede ekonomik durumun da giderek düzeldiği bir gerçek. Vucic'e duyulan güven sayesinde Sırbistan'a yabancı sermaye girişi devam ediyor. Belgrad -Budapeşte hızlı tren hattı inşaatının aksamadan devam ettiğini görüyoruz. Muhalefetin aşırı dağınıklığı ve Ukrayna krizinin katkılarını da ilave ettiğimizde, Vucic'in seçim zaferinin arka planını rahatlıkla görmüş ve anlamış oluyoruz.