8 yıl aradan sonra, geçtiğimiz hafta, süper güç ABD, Vaşington'da Afrika-ABD zirvelerinin ikincisini düzenleyerek beklenen doğru adımı attı. Başkan Obama döneminden sonra, neredeyse rafa kaldırılan Afrika ile ilişkileri, tekrar güçlendirmeye kararlı olduğu yönündeki mesajlarını, bu zirve üzerinden tüm uluslararası camiaya duyurmuş oldu. Sene sonlarında, "Afrika'da bu yıl Neler Oldu?" başlıklarıyla yaptığımız yıllık değerlendirmelere (T24) göz attığınız takdirde, tamamında, Afrika rekabetinde, Çin'in yarışı önde götürdüğünü vurguladığımız görülecektir. Yönetime geri geldikten sonra, Trump döneminde tamamen ihmal edilen Afrika'yı, Çin ve Rusya'nın tekelinden kurtarmak amacıyla, Demokratların etkili bir dış politika izlediğine şahit oluyoruz. Afrika'ya yönelik bu ilgi 2022 yılında artarak devam etti. Antony Blinken sorunlu bölgelerden Sudan ve Etiyopyayı 2021 Kasım'ında, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC), Ruanda ve Güney Afrika'yı, 2022 ağustos ayında ziyaret etti. Sudan, Etiyopya ve KDC'de yaşanan siyasi/askeri krizlere çözüm bulunması amacıyla ABD'nin ağırlığını koyduğunu yıl boyunca izledik.
Afrika Zirvelerinin, kıtaya ilgi yarışında, sembolik bir önem taşır hale geldiği gözleniyor. 2021 Kasım ayında, Çin-Afrika zirvelerinin sekizincisinin Dakar'da düzenlendiği dikkate alındığında, Afrika rekabetinde, Çin'in hayli öne çıktığı kabul edilecektir. Bu vesileyle, Avrupa Birliği-Afrika zirvelerinin altıncısının bu sene şubat ayında Brüksel'de düzenlendiğini, Türkiye-Afrika üçüncü zirvesinin 2021 yılı sonunda İstanbul'da yapıldığını, ilk Rusya-Afrika zirvesinin 2019 yılında Soçi'de gerçekleştirildiğini hatırlatalım. Rusya'nın ikinci zirveyi 2022 yazında yapmayı öngördüğünü, ancak Ukrayna savaşından ötürü ertelemek zorunda kaldığını biliyoruz. Batı'nın, bu zirvenin gerçekleşmesini engellemek üzere, Afrika kıtasında yoğun kulis yapmasını beklemek gerekir.
Vaşington'da düzenlenen zirveye büyük ilgi gösterildi. 54 devlet arasından 49'u iştirak ettiler. Askeri darbeler nedeniyle Afrika Birliği üyeliği askıya alınan, Mali, Burkina Faso, Sudan ve Gine (Konakri) davet edilmediler. Çad'a yine iltimas geçildi. ABD'nin yaptırım uyguladığı Eritre'de zirveye çağrılmadı. Fas, Cezayir, Güney Afrika ve Zimbabve, başbakan veya dışişleri bakanı düzeyinde temsil edildiler (Zimbabwe başbakanı da yaptırıma tabi olanlar listesinde), kalan 45 ülkeden, devlet veya hükümet başkanları, kalabalık heyetler halinde Vaşington'daydılar. Bizim zirvelerde, adettendir, cumhurbaşkanımız neredeyse tüm Afrikalı meslektaşlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirir. Yaşlı Biden'ın 45 lider ile ikili görüşmeler yapmasının pek zor olacağını düşünmeden edemedim. Hassas işi aşmak üzere nasıl bir formül bulunacağını merak ettim : Başkan Biden, sadece 2023 yılında seçim düzenleyecek altı Afrika ülkesinin (KDC, Gabon, Liberya, Madagaskar, Nijerya ve SierraLeone) liderleri ile özel bir toplantı yapmış ve resmi akşam yemeği vesilesiyle liderler ile bir araya gelmiş, bunların dışında ikili bir görüşme gerçekleştirilmemiş. İkili görüşmede ısrarcı olan liderlerin ise, dışişleri bakanı Antony Blinken ve Senato dış ilişkiler komisyonu başkanı Bob Menendez ile yetinmek zorunda kaldıkları anlaşılıyor.
Zirvenin başarılı geçmesini teminen, askeri/siyasi gerginlik konusu veya hassasiyet yaratan mevzulardan uzak durulmasının tercih edildiği, ticaret ve yatırımların arttırılmasına öncelik verildiği, kıtanın tamamını kucaklamak üzere özel çaba sarf edildiği dikkat çekmektedir. Demokrasi ve iyi yönetişim (Good governance) ilkelerinin unutulmadığını da ilave edelim. Zirvenin birinci gününün sivil topluma ayrıldığını, ikinci günün iş forumuna tahsis edildiğini görüyoruz. ABD iş çevrelerinin kıta ile ekonomik ortaklıklar geliştirmesinin zirvenin temel hedefi olduğunu söylersek abartmış olmayız.
Afrika'daki Çin-ABD çekişmesine iktisadi açıdan bakıldığında, Çin'in hayli ileride olduğu görülür. Trump yıllarında, Vaşington'un Afrika'ya sırtını döndüğü dönemde, Çin'in hızlı adımlarla ilerleyerek arayı açtığı bilinmektedir. Özellikle, ulaştırma ve alt yapı yatırımlarında (Yol ve kuşak projesi 2013) Çin'in, ABD dahil tüm ülkeleri arkada bıraktığı sır değildir. 2021 yılı rakamlarına göre, Çin-Afrika dış ticaret hacmi 250 milyar dolara yükselmiş iken, ABD-Afrika ticaretinin 65 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesi, Afrika'daki ABD yatırımlarının son 8 yıl içinde, 70 milyar dolardan 50 milyar dolar düzeyine düşmesi, süper devlet açısından dikkat çeken olumsuz gelişmelerdir. Öte yandan, Afrika'nın, Çin ile dış ticaretinde açık verirken, ABD ile dış ticaretinde fazla vermesi, istihdam itibariyle büyük önem taşımaktadır. Nitekim Afrika ülkelerinin, zirve sırasında, Vaşington'dan öncelikle, ABD'ne daha fazla ihracat yapılmasını teşvik edecek biçimde AGOA (African Growth and Opportunity Act) anlaşmasının süresinin uzatılmasını ve içeriğinin zenginleştirilmesini talep ettikleri basına yansımıştır. Çin-ABD rekabetinde son olarak, 2021 kasım ayında Dakar'da düzenlenen 8. Çin-Afrika zirvesi sırasında Çin yönetimi 2022-24 yılları için Afrika'ya 40 milyar dolar taahhüt ederken, başkan Biden'ın, son zirvede, 2023-25 dönemi için, Afrika'ya 55 milyar dolar tutarında bir taahhütte bulunması, Vaşington'un iktisadi alanda meydanı Çin'e bırakmayacağının göstergesi mahiyetindedir.
Netice itibariyle ikinci Afrika zirvesinin, özellikle ekonomik ilişkiler ve kalkınma yardımı itibariyle, ABD'nin kıtaya geri dönüş iradesini kuvvetli biçimde ilan ettiğini söyleyebiliriz. Trump'ın 4 yıl içinde kıtayı hiç ziyaret etmemiş olması ve kıtayı "lağım çukuru"na benzeten laflar etmesinin yarattığı gücenmeyi de dikkate alan başkan Biden'ın, 2023 yılında hem kendisinin, hem de yardımcısı Kamala Harris'in, Afrika'yı ziyaret edeceklerini açıklayarak, taraflar arasındaki buzları eritmeye çalışması takdir görmüştür. ABD ve batının, Çin dışında, Afrika'daki diğer önemli rahatsızlığının Putin Rusya'sı olduğu malumdur. 2017 yılı sonunda Merkezi Afrika Cumhuriyeti üzerinden Afrika'ya geri dönen Rusya, geçtiğimiz yıl Mali'ye yerleşmiş, bu yıl ise Burkina Faso'yu gözüne kestirmiştir (zirve sırasında Gana cumhurbaşkanı Rus unsurların Burkina'da bulunduklarını ileri sürmüştür). Rus Wagner mensuplarının yerleştiği her iki ülkeden de, Fransız (eski sömürgeci) askerlerinin çekilmek zorunda kalması, tehdidin ve meydan okumanın ciddiyetini ve boyutlarını ortaya koymaktadır. ABD, iktisadi alanda Çin ile rekabetinde ne kadar başarılı olur bilemiyoruz, ancak siyasi/askeri alanda, kıtada, ibreyi, sömürgeci geçmişi olmayan Rusya'nın aleyhine çevirmesi hayli müşküldür. Ukrayna saldırısından ötürü, mart ayı başlarında, Rusya'yı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oturumunda kınamaktan kaçınan 47 ülkenin yarısının Afrika ülkeleri olduğunu unutmayalım. Ukrayna konusunda Rusya aleyhine işbirliği yapmayan Afrika ülkelerinin cezalandırılmasını öngören ABD yasasının da, uzlaşmazlık çerçevesinde tarafsız kalmayı tercih eden kıtada tepkiyle karşılandığını, nitekim bu tepkinin, Afrika Birliği Dönem Başkanı Cumhurbaşkanı Macky Sall tarafından, Vaşington'da zirve sırasında açıklıkla dile getirildiğini bu vesileyle kaydedelim.
Hasan Servet Öktem kimdir? Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce’de doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında “meslek memuru” olarak Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana’da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu. Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı’ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24’te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor. |