Mısır, kültürel etkinliklerinde ve ülke tanıtımında tarihsel mirasını en iyi kullanan ülkelerin başında gelmektedir. Müslüman bir ülke olmasına rağmen, hatta siyasal İslam'ın zaman zaman iktidarı ele geçirmesine rağmen, çok tanrılı dinin temsilcileri olan Firavunları ve Antik Mısır dönemini uluslararası tanıtım faaliyetlerinde kullanmaktan çekinmiyorlar.
Doksanlı yılların sonlarına doğru Christian Jacq adlı yazara ısmarlama olarak yazdırılan Ramses adlı roman dizisi tüm dünyada "En Çok Okunanlar" listelerinde üst sıralarda yer almıştı. Turizm şirketleri, romanda geçen mekânları kapsayan turlar düzenlenmiş ve bu sayede Mısır'a milyonlarca turist gelmişti.
Mısır, benzer içerikli ama daha görkemli bir tanıtım faaliyetini geçtiğimiz hafta gerçekleştirdi.
Mısır firavunlarının mumyaları ve değerli eşyaları ile söz konusu döneme ait antik eserler, başta Tahrir meydanındaki Mısır Müzesi olmak üzere pek çok değişik müzede sergilenmekteydi. Mısır hükümeti tüm bu zenginlikleri tek bir çatı altında toplayıp, daha derli toplu bir sergileme yapabilmek için, Nil kıyısında çok büyük bir müze inşa etti. Mısır Medeniyetleri Ulusal Müzesi, 3 Nisan 2021 tarihinde, Cumhurbaşkanı Sisi'nin katılımı ile resmen açıldı.
Pek çok uluslararası TV kanalının naklen yayınladığı bu açılış töreni, tüm dünya ülkelerinde hayranlıkla izlendi. Açılış töreni her açıdan mükemmel planlanmıştı. Ancak bu mükemmel tören, ülkenin kültürel ve turistik tanıtımının ötesinde, tüm dünyaya subliminal siyasal mesajlar da vermiştir. Şimdi değişik açılardan bu muhteşem gösteriyi inceleyelim.
Gösterinin amacı, izleyenleri günümüzden 3500-4000 yıl öncesine götürüp, birkaç saatliğine de olsa, o atmosferi yaşatmaktı. Bunda da son derece başarılı olundu.[1]
Gösteri baştan sona kadar Mısırlı küratörler ve sanatçılar tarafından hazırlanmıştır. Ekipte pek çok kadın sanatçının olması bu güzel etkinliğe ayrı bir anlam katmıştır. Gösterinin yayınında da kadın sanatçıların sürekli ön plana çıkartılması, Mısır'ın kadın hakları konusundaki hassasiyetini dünyaya göstermek için kullanılmış güzel bir iletişim hamlesi idi.
Gösteride kullanılan giysiler, aksesuarlar, araç ve gereçler tamamen asıllarına uygun olarak üretilmişlerdir. Bu sürece pek çok Antik Mısır uzmanı sosyolog ve antropolog katılmıştır.
Müzenin açılışı, 'Firavunların Altın Geçit Töreni' olarak adlandırılan sokak gösterileri ile başlamış, antik dönemin dans ve konserleri ile devam etmiştir. Dans gösterilerine katılan dansçıların giydiği kıyafetler Antik Mısır'ın geleneksel kıyafetleri idi. Konserlerde kullanılan müzik aletleri ise yine Antik Mısır'da kullanılan aletlerin tıpkı yapımı idi. Konserde 150 müzisyen ve 100 şarkıcı performans gösterdi. Bu mükemmel dans gösterileri ve konser için aylardır hazırlık yapıldığı anlaşılmaktadır.
Antik Mısır'ı yönetmiş olan 18 firavun ve 4 firavun eşinin mumyalarının yeni müzeye nakil işlemi de son derece detaylı düşünülmüş ve planlanmış. Öncelikle bu nakil işleminde kullanılacak ve sarsıntının etkisini sıfıra indirecek özel araçlar imal edilmiş. Yürüyen aksamı yüksek teknoloji ürünü olan bu araçların dışı ise Antik Mısır'da kullanılan saltanat sandallarının görünümünde üretilmiş.
Mumyaların oksijenle temas edip, bozulma ihtimalini ortadan kaldırmak için nakil esnasında nitrojen tüpleri kullanılmış. Bu tüplere yerleştirilen mumyalar güvenle yeni mekânlarına nakledilmişler. Geçit esnasında 150 at kullanılmış.
Firavunların ve eşlerinin mumyalarının nakli etkinliği, Mısır Devlet Töreni statüsünde yapılmış, Mısır'ın eski yöneticileri Mısır bayrağına sarılı tabutlar ile 21 pare top atışı eşliğinde yeni müzeye getirilmişlerdir.
Törenler, yakın geçmişte kanlı olaylara sahne olan Tahrir meydanından başladı. Pandemi ve güvenlik nedeniyle halkın bu etkinliği sokaktan izlemeleri engellenmiş ve halka etkinliği evlerinde, TV karşısında seyretmeleri tavsiye edilmiş.
Devlet Başkanı Sisi ve üst düzey devlet görevlileri de törenlere maske ile katılmış, konser sırasında bile maskelerini çıkartmamışlardır.
Gerek Devlet Başkanının bu hassasiyeti, gerekse halkın kalabalık ortam yaratmasının engellenmesi dünyaya Mısır'ın pandemi koşullarını ne kadar ciddiye aldığını gösteren bir mesaj olmuştur. Elbette bu mesajın ödülünü yakın zamanda turist sayısındaki artışla alacaklardır.
Biz ise bu konuda dünyaya son derece olumsuz mesajlar vermeye devam ediyoruz. Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılması törenlerine ülkenin her yerinden insanların getirilip, o meydana doldurulması, 'lebalep' doldurulan parti kongrelerinin görüntülerinin basına servis edilmesi, siyasi parti liderlerinin hemen hiçbir yerde maske ile gezmemeleri, Covid-19 virüsü ile mücadeleyi çok fazla ciddiye almadığımız izlenimini doğurmaktadır.
Bu önemli etkinliğin gerek organizasyonunda gerekse performansında kadın sanatçıların ön plana çıkartılması, kadın-erkek eşitliği konusunun ciddiye alındığı mesajının dünyaya iletilmesidir. Bu yazının amacı Mısır ile Türkiye'yi karşılaştırmak değildir, ancak, ister istemez insanın aklına, ülkemizin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin dünyada yarattığı olumsuz imaj geliyor.
2011 ve 2014 yıllarında siyasal İslamcıların müzelere yaptığı saldırılar Mısır'ın turizmine büyük darbe vurmuştu. Çok tanrılı bir dinin krallarının mumyalarının devlet töreni ile nakledilmiş olması ise dünyaya başlı başına bir siyasi mesaj olmuştur. Bu tören, Mısır'da siyasal İslam'ın artık bitirildiği, Mısır'ın laik ve güvenli bir ülke olduğu mesajını dünyaya vermektedir. Bu siyasi mesaj, söz konusu törenlerle dünyaya verilmek istenen kültür ve turizm mesajlarını da son derece güçlendirmiştir.
Mısır'ın turizm gelirleri, ülkede yaşanan siyasal kaos ve Covid-19 pandemi koşulları nedeniyle oldukça düşmüştü. 2019 yılında 13.1 milyon turistin ziyaret ettiği ülkeye 2020 yılında sadece 3.5 milyon ziyaret gerçekleşti. Söz konusu törenlerin ülke turizmine katkısının büyük olacağı tartışma götürmez. Siyasal kazanımların ise turizmden çok daha fazla olacağını gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.
(Bu yazıya sağladığı desteklerinden dolayı Aynur Koç'a çok teşekkür ediyorum.)