Pandemi dolayısıyla yaşanan karantina ile birlikte getirilen kısıtlamalardan etkilenen sektörlerden biri de eğitim sektörü. Aslında karantina dönemi, eğitim sisteminin yaşayacağı değişimi hızlandırmış, öne almış oldu. Zira son 5-6 yıldır tüm dünyada uzaktan eğitim sisteminin denemeleri yapılmaktaydı.
Türk eğitim sistemi bu geçiş dönemine hazırlıksız yakalandı. Ülkede uygulanmakta olan uzaktan eğitim sistemi, Anadolu Üniversitesi'nin yürüttüğü Açık Öğretim sisteminden ibaretti. Diğer eğitim kurumlarının bu konuda hiçbir tecrübesi yoktu.
Başarılı bir uzaktan eğitim, hem online (internet vasıtasıyla) hem de offline (TV kanalı) araçlar kullanılarak yürütülebilir. İnternet altyapısı zayıf olan ve bilgisayar donanımı yeterli olmayan ülkelerde uzaktan eğitim online ve offline sistemlerin birlikte kullanımı ile gerçekleştirilir.
Türkiye'de de bu yöntem kullanılmakta. Ancak gerek altyapı yetersizliği, gerekse planlama eksikliği nedeniyle uygulamanın başarılı olduğunu söylememiz kolay değil.
Önce altyapı açısından sorunu inceleyelim; Türkiye'de internet kullanımı oranının 2020 yılında yüzde 89,9'a ulaştığı söylenmektedir. Bu rakam doğrudur. Fakat bu oran hem mobil geniş bant hem de sabit geniş bant kullanıcılarını kapsamaktadır. Oysa ders amaçlı internet kullanımı, genel olarak ADSL, Kablo, Fiber optik gibi sabit internet araçları ile gerçekleşmektedir. Türkiye'de sabit internet kullanım oranı ise yüzde 50,8'dir.[1]
Her ne kadar mobil telefonları modem olarak kullanıp, diğer cihazlarla internete bağlanmak mümkün olsa da hanelerdeki bilişim teknolojileri donanım sahipliliği de yeterli gözükmemektedir. Ders amaçlı kullanılabilecek masaüstü bilgisayar, dizüstü bilgisayar ve tablet sayıları da uzaktan eğitim ihtiyacını karşılayacak düzeyde değildir.
Tablo 1'e baktığımızda hane halkının yüzde 16,7'sinde masaüstü bilgisayarı, yüzde 36,4'ünde taşınabilir (laptop) bilgisayar, yüzde 22'sinde ise tablet bulunmaktadır. Bazı hanelerde hem bilgisayar hem de tablet mevcuttur. Ancak sonuçta toplam hanelerin yüzde 50,8'i sabit geniş bant ile internete girdiğinden, sadece her iki öğrenciden birinin uzaktan eğitime katılabildiğini söyleyebiliriz.
Uzaktan eğitim için gerekli olan internet hızını ise burada tartışmayı bile gereksiz buluyorum. Zira ülkemizde hane halkının bağlanabileceği en yüksek hız sınırı 100 Mbps'dir. Oysa Avrupa Birliği eğitim için bu hızı, tüm Avrupa Birliği ülkelerinde Gigabyte seviyelerine çekmeye başladı bile.
Uzaktan eğitim geleceğin eğitim sistemi olacak. Bu sistemi yaygınlaştırmanın yolu internete erişimi ve internet hızını artırmaktan geçmektedir. Eğitimde fırsat eşitliği ilkesi dahilinde devletin tüm öğrencilerine hızlı internet erişimi sağlaması gerekmektedir.
Ülkemizde sabit internet erişimi olan hane halkı sayısının az ve de kullanılan internet hızının düşük olduğunu söyledik. Bu durumda devletin, uzaktan eğitimi, diğer gerekli koşulları sağlayana kadar, TV kanalları üzerinden yürütmesi gerekir.
TV kanalları üzerinden yapılan eğitimin birçok sakıncaları vardır; ders interaktif değildir. Öğrencilerin anlamadığı konular hakkında soru sorma imkanı yoktur. Eğitim tek merkezden yapılacağı için tekdüzeleşir. Bu gibi sakıncalar sebebiyle EBA TV vasıtasıyla yürütülen dersler yetersizdir.
Milli Eğitim Bakanlığının hazırladığı müfredata baktığımızda 12. sınıflar hariç tüm sınıflarda haftalık toplam ders saati 40 saattir. On ikinci sınıfta ise haftalık toplam ders saati 35 saattir. Yani ortalama bir günde toplam sekiz saatlik bir ders planı hazırlanmıştır. EBA TV günlük ders programlarına baktığımızda ise her bir sınıf için 30'ar dakikalık iki ders yayını yapılmakta, bu iki dersin aynı gün tekrarı yapılmaktadır. Dolayısıyla geriye kalan 7 saatlik dersin internet üzerinden yapılması istenmektedir.
Öğretmelerin internet erişiminde de sıkıntılar yaşanmaktadır. Yazımın başında paylaştığım istatistikler hatırlandığında, öğretmenlerin yüzde 50'sinin de ders işleyebileceği sabit internet erişimi olmama olasılığının yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Devlet öğretmenlere, internet kullanımı için maddi bir destek sağlamadığı gibi internet üzerinden yaptıkları online ek dersler için de ücret ödememektedir.
Online eğitimin tüm eğitim sistemini kısmen paralı eğitime çevirdiğini, eğitimdeki fırsat eşitsizliğini daha da artırdığını söyleyebiliriz. Bilgisayarı ve evinde sabit internet erişimi olmayan öğrencilerin bilgi edinme hakları ellerinden alınmıştır. Devletin 2010 yılında başlattığı 'Fatih Projesi' ise ayrı bir başarısızlık öyküsüdür. Bu konuyu Yalçın Doğan T24'te detayıyla yazdığı için ben tekrar etmeyeceğim.[2]
Bu konuda devletin acil harekete geçip, tüm öğrencilere gerekli donanımı ve ücretsiz internet erişimini sağlaması gerekmektedir. Bu koşullarla eğitim sistemimizin Endüstri 4.0 çağını yakalaması hayal olur.
[1] TUİK İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması 1.Düzey'e göre evden genişbant bağlantı ile İnternet erişimi olan hanelerin oranı, 2011-2020
[2] Yalçın Doğan, Tablet Müjdesi de Sizlere Ömür, T24 08 Eylül 2020, https://t24.com.tr/yazarlar/yalcin-dogan/tablet-mujdesi-de-sizlere-omur,27933