Sokaklarda bir 23 Nisan heyecanı var. Tıpkı Halit Kıvanç’ın sunduğu uluslararası 23 Nisan günlerinin heyecanı…
Amcalar “Her şey çok güzel olacak” yazılı t-shirtler giyiyor. Duvarlara umuda dair sözler yazılıyor. Teyzeler bileklerinde “Her şey çok güzel olacak” yazılı bilekliklerle yürüteçlerini ittiriyor.
Her yaştan insan hangi okulda görevli olduğunu söylüyor birbirine. Sabah 5’te sandıklarının olduğu okullara gidip 13 saat aralıksız sandık başında beklemekten şikayet etmiyor. Şikayet ne kelime? Gurur duyuyorlar bununla!
“Ya olmazsa” düşüncesini düşünmek bile istemiyor İstanbul.
Senelerce kendi oylarıyla, kendi vergileriyle haklarından vazgeçen insanlar nihayet (yeniden) bir umut taşıyor geleceğe dair.
Ya olmazsa? Olmazsa enseyi karartmak yok! Çünkü yeniden “birlik” olmayı hatırladık. Umut etmeyi, insan yerine konmayı, muhatap alınmayı hatırladık. “Her şey çok güzel olacak” dediğimizde sesimizin duyulduğunu gördük. Bir daha eskiye döner miyiz hiç?
İşte bu yüzden her şey çok güzel olacak!
İnsan gibi bir başkan
Başkan seçilecek kişiden beklentilerimizin içinde öğrencilere 10 GB ücretsiz internet, ücretsiz su ve sütten öte detaylar var.
Küçük, ince detaylar… Hayata ve insan olmaya dair incelikler.
Mesela seçim propagandası afişlerinde önde durup halkı arkasına alan değil; afişte ve işleyişte halkı önde tutacak bir başkan gerekli bize.
Annelerin, yaşlıların, engellilerin, elinde valiziyle, yüküyle bir yerden bir yere gidenlerin araçlara inip binmesini kolaylaştıracak düzenlemeler yapacak bir başkan.
Sallanan, dik, sağlam insanı bile zorlayacak motora binen pusetli anneyle de, metroda güvenliği sağlayacak görevli ile de empati yapabilecek bir başkan.
Hiç durmayan kornalar yüzünden çıkan kavgaları, atan sinirleri, uyanan bebekleri, korkan yaşlıları düşünerek çalışacak bir başkan.
Koltuğu sayesinde halkı zor durumda bırakacak, yolları kapatacak, trafiği aksatacak kibirde değil; “halktan bana zarar gelmez” iç huzuruna sahip olacak bir başkan.
Belediye gelirleri ile yaptırdığı, sağı solu kirleten, görüntü kirliliği yaptığı kadar doğaya da zararlı maddelerle üretilen broşürler, pankartlar, flamalarla değil; yaptığı işlerle kendini gösterecek bir başkan.
Sadece lale zamanı değil; her mevsimde Dolmabahçe’yi temiz ve özenli tutacak, müzeleri, tarihi alanları halka daha yakın kılacak bir başkan.
Sanatı ve sanatçıyı sadece kendi zevkleri ve ideolojileri doğrultusunda değil; sanatçı olduğu için, halkı birleştirdiği için destekleyecek bir başkan.
Tek bir millete değil; tüm milletlere hitap edecek turistik yapıları sağlayacak, turizm için kendimizden, kendi kültürümüzden vazgeçmemizi önleyecek, turizmin kendini koruyan, değişmeyen şehirlerde geliştiğini anlayabilen bir başkan.
Çocukların can güvenliği ile, korkusuzca sokağa çıkmalarını garantileyecek bir başkan.
Geri dönüşüm faaliyetlerini artıracak, halkı geri dönüşüme teşvik edecek ve bu sayede hem ülkeye hem belediyesine gelir sağlayacak (harcamamak ya da geri dönüştürmek de bir gelirdir) bir başkan.
Sokaklarda çöp değil mutlu hikayeler biriktirecek bir başkan.
Tarımın, çiftçinin kıymetini bilecebir başkan. Soframıza gelen domatesi yerli üreticiden, taze taze almamızı sağlayacak, İstanbul’un 150 köyünde tarımı destekleyecek, kadınlara daha çok istihdam sağlayacak, kadının emeğinin kıymetini bilecek bir başkan.
Hayvanları korumaya çalışırken popülist hareketler yaparak daha çok zarar veren değil; ciddi denetimlerle hayvanlara kötü muameleyi engelleyecek, kedi ve köpeklerin sokaklara, ormanlara düşmesinin önüne geçecek bir başkan.
Ağaçları kesmeyecek aksine ağaç dikecek bir başkan.
Yaradana yaratandan ötürü dini, dili, yönelimi, seçimi, düşüncesi ne olursa olsun saygı duyacak bir başkan.
Esnafın, zanaatkarın, tarihi değer niteliğinde olan iş yerlerinin kepenk kapatmak zorunda kalmasına asla izin vermeyecek bir başkan.
İnsan olan bir başkan.
Bu liste uzar gider. Siz de biliyorsunuz.
15 milyonun tamamını hiç kimse memnun edemez. 15 milyon liste çıkar ortaya. Ama ince detaylara dikkat edecek, insanlara kendini kıymetli ve insan gibi hissettirecek bir başkan herkesi mutlu eder. Her şeyin güzel olacağına inancı sağlamlaştırır.
Öte yandan...
Ege ve Akdeniz bölgelerinde turizm seçimden dolayı donmuş durumda. Yabancı turist sayısı bu sene artmış gibi görünse de asıl dertli olan seçimi ya da başka şeyleri bahane eden; gerçek gerekçesi ekonomik durumlar olan yerli turist bekleyen işletmeler bu durumdan çok şikayetçi.
“İstanbullular seçimi bekliyor, tatile gitmediler.” Bu haberi duymak kocaman gururlu bir gülümseme oluşturuyor yüzümüzde. Orası öyle de; seçimden sonra turizmciler için de, ülke ekonomisinin ip üstünde yürüyor olmasından dolayı tatile gidemeyen insanlar için de her şey çok güzel olacak mı?
Not: Seçim sonrası tatile gidebilecekler için bu senenin trendlerini eğlence sektörünün en bilge ve deneyimli isimlerinden Ergun Yıldız’a sordum: “Bu sene trendler insanların kendini özel hissetmesi üzerine kurulu” dedi. “Tıkış tıkış olmayan, iyi hizmet alabileceği plajlar ve mekanlar olacak” dedi. Yani aslında şehirde isteklerimiz neyse tatilde de aynı!
Mutlu haberler