Oh be! Nihayet yeniden bir umut var geleceğe dair! Bir gecede doğdu. Hem de hiç beklenmedik yerden, hiç beklemediğimiz anda aydınlattı bizi.
Dünya artık sırtındaki yükleri atmak için silkelenen bir kurt gibi adeta. Ona en çok zarar vereni yani insanı üstünden atmak için uğraşıyor. Yangınlar, seller, depremler, kasırgalar, değişen mevsimler, kapıdaki kuraklık, eriyen buzullar… Dünya bizi istemiyor arkadaşlar. Ve maalesef "durdurun dünyayı inecek var" deme lüksümüz yok.
Yaşam sürelerimiz ne kadar uzamış olursa olsun, hala daha ölüme çözüm yok. Yani biz de bizden önceki nesiller gibi bu dünyadan eninde sonunda gideceğiz! Ve bu yaşlı dünyayı mis gibi yeni nesillere bırakacağız.
Susmayan çocuklara, korkularını evlere kapatmayan, okyanuslara açılan kızlara, köklerine sahip çıkan oğlanlara, hakkını arayan "insan"lara bırakıyoruz dünyayı.
Arada kalmışlığımızla, analog kalplerimize taktığımız dijital beyinlerimizle eleştirdiğimiz sosyal medya sayesinde daha bilinçli, daha bir, daha insan bir nesil geliyor.
Susan, susturulan, "aman bana bir şey olmasın", "bu da geçer yahu", "bana ne" nesillerinden sonra gelen SUSMAYAN bir nesil var önümüzde.
Biraz kibirli, biraz büyümüş de küçülmüş ve hepimize haddimizi bildirebilecek kadar cevval çocuklar, Playstation turnuvaları değil protestolar düzenliyorlar. Makyajlarını da yapıyorlar, yaşıtlarını iklim değişikliğine karşı sokağa da döküyorlar.
Hiç öyle 23 Nisan'da çıkıp şiir okuyanlardan değil; ne kadar eleştirirsek eleştirelim (evet eleştirilebilecek bir çoğunluk da mevcut) düşüncelerini bangır bangır bağıran, cayır cayır çocuklar bunlar.
Ünlüleri, "toplumu etkileyicileri" de korkak değil. Öyle kendi programına bağlanan öğretmen "Çocuklar ölmesin" dediği için tutuklandığında tek yaptığı susmak olan hatta asıl suçlulardan özür dileyen ünlülerden değil onların ünlüleri! Tepki veren, ses çıkartan, en önde duran ünlülerin soyundan geliyorlar.
Şu an 35 yaş üstü olan herkes, her birimiz dünyanın geldiği durumdan sorumlu. İklim değişiminde, dünyanın en zararsız hayvanlarının midelerinden çıkan plastiklerde, okyanusları yok eden çöplerde, grip gibi olağan bir hale gelen kanser hücrelerinin çoğalmasında, susuz kalma riskiyle karşı karşıya olan bu dünyada hepimizin payı var.
Ve bu ülkede, ölen her kadında, her çocukta, aç doğan her bebekte, yaşanan her haksızlıkta hepimizin parmağı var.
İşte tam da bu nedenle elini taşın altına koyan, "iyi bir dünyada yaşama" hakkını arayan gençlerin, çocukların hareketini desteklemek boynumuzun borcu.
Bizim neslin Körfez Savaşı'ndan hatırlayacağı petrole batan ve bu nedenle uçamayan ördek görüntüsü, Billie Eilish'in klibinde yeniden canlanıyor ve acı verici bir gerçeği, o günden bu yana nasıl da çamura (petrole) battığımızı ve arada nasıl da hiçbir şey yapmadığımızı gösteriyor.
Eillish, bu kliple yetinmedi, tüm takipçilerini (Instagram'da 37 milyon takipçisi var) Global Action Summit öncesinde 20 ve 27 Eylül'de sokağa çıkmaya davet ederek Instagram'da şunları yazdı: "Şu anda dünyanın her yerinde liderlerimizin dikkatini çekmek için yalvarıyor. Dünyamız önlenemez derecelerde ısınıyor, buzullar eriyor, okyanuslar yükseliyor, vahşi hayat zehirleniyor, ormanlarımız yanıyor. 23 Eylül'de BM Climate Action Summit düzenliyor ve dünya sorunlarını nasıl ele alacaklarını konuşacaklar. Saat işliyor. 20 Eylül Cuma günü ve 27 Eylül Cuma günü sesinizi duyurun. Sesinizi sokaklara taşıyın. #climatestrike"
Pek sevdiğimiz 1975 grubu da son iki şarkısında Trump'tan, dünyanın halinden bahsederek yeni gençliğin simgesi olan Greta Thunberg'in konuşmasını kullandı.
Çok da genç sayılmasa da ucundan o nesli yakalayan Childish Gambino kadar cesur olamaz çoğu insan. Ama bir şarkı ile herkesin nasıl sarsılabileceğini göstermişti o da. Müziğin eğlence aracı olmak dışında da kullanılabileceğini hatırlatmıştı.
Bunlar sadece 3 örnek…
Greta Thunberg, Türkiye'den Atlas Sarrafoğlu (Atlas hakkında ustamız Tayfun Atay'ın yazısını okumadıysanız muhakkak okuyun derim), Elyse Fox, Bana Amaled, Sophie Cruz, Jazz Jennings, Malala Yousafzai, Desmond Napoles, Xiuhtezcatl Martinez…
Tüm bu isimler "aktivist" gençlerin, dünyayla bir derdi olan ve susmayan gençlerin sadece bir kısmı.
Memleket özelinde ise biz genelde rakı masasında dünyayı kurtarmaktan öteye gidemeyen, popüler olduğu zaman hashtaglere ancak özlü sözlerle eşlik eden insanlar olmaktan kurtulamıyoruz.
Kurtulamıyorduk.
Ama bir anda yeniden ışık doğdu.
Yüzümüze tokat gibi çarptı gençler. Suskunluğumuzu, boşluğumuzu, çaresizliğimizi, ikiyüzlülüğümüzü yüzümüze vurdu ve bunu da eski protesto yöntemleri ile değil; en iyi yöntemle; birlik olarak, müzikle yaptılar.
"Günler koşuşturmakla geçip giderken, neden var olduğunun farkında değilsin. Neden olduğun sorunlarınsa farkında değilsin. Gülmek, eğlenmek istiyorsun. Hayat zaten çok zor. O yüzden müzik seni eğlendirsin, gerçeklerden uzaklaştırsın istiyorsun. Ama biz müziğin bir şeyler değiştirebileceğine inanıyoruz. Bizimle gel. Başlayalım mı?"
Diye başlıyor 17 müzisyenin birlikte hazırladıkları 14 dakika 55 saniyelik "#SUSAMAM şarkısının klibi. Şanışer'in önderliğinde 17 müzisyenin bir araya gelip yaptığı şarkıyla ilgili çok konuşuldu, yazıldı o nedenle detaylara girmeye gerek yok.
Ama bu şarkının sözlerinden ve değindiği konulardan öte önemli yanları var:
Aynı gece Ezhel ve Ceza'nın da birer kliplerinin yayınlanması tamamen tesadüf olsa bile sosyal medyada "6 Eylül rap darbesi" olarak adlandırıldı.
Ezhel'in şarkısı "Olay", Berkant Akarcan'ın yaptığı klip ile sadece bir kez izlenecek değil; defalarca izlenip her seferinde gözleri dolduracak cinsten. Ezhel şarkısında İsteseler biter ama sanma kimse çıkar "Yine bi' tecavüz, taciz / Magazin olay ister/Ünlüler olur havadis / Herkes yalnız, herkes birine düşman/Nereye baksam kavga/Nereye gitsem olay" diyor. Ezhel'e burada itiraz ediyorum. "Herkes yalnız, herkes birine düşman" olmak zorunda değil. 17 müzisyen bir araya gelerek her yaştan insanın kalbini köpüklendirebiliyorsa; senin şarkılarınla farklı mahallelerden binlerce çocuk aynı hisleri hissedebiliyorsa yalnız değilsiniz. Yalnız değiliz. "Tüm bu canlar sana bana emanet" ve senin gibi güzel çocuklar varken düşmanlar mağaralarına kaçar, hiç korkma.
Canan Kaftancıoğlu'nun 9 yıl 8 ay 10 günlük cezaya çarptırıldığı aynı gün yaptığı konuşmasında söylediği gibi: "Biz yepyeni bir mevsime girdik artık. Ayrımsız bir ‘biz mevsimi' başladı."
Türkçe rap dünyasında önünde ceket ilikleyebilecek kadar çok sevdiğimiz ismi Ceza da aynı gece Komedi v Dram adlı şarkısının klibini yayınladı. Şarkı enfes! Klip de öyle. Ancak sözlerindeki anlamlar ne kadar Ceza'nın her şarkısı gibi alkışlanacak şekilde olsa da önceki iki şarkı kadar sosyal anlamda coşturan bir şarkı değil.
Yine de bir gecede çıkan bu 3 şarkı ile "3 doğru bir yanlışı götürür" diyebiliriz.
İçimizde bir umut, çocukların arkasına sığınıp biz de susmamayı, işe yaramayı, birlik olmayı öğrenebiliriz şimdi.
Bu uzun yazıyı bitirirken utanarak mırıldanıyorum:
"Bi' gece haksızca alsalar içeri seni
Bunu haber yapıcak gazeteci bile bulamazsın
Dünyada sadece kötü şeyler olmuyor! Haftanın Mutlu Haberler'i burada!
Instagram, daha doğrusu sosyal medya, rakun gibi bazı hayvanların evde beslenmesine, doğal hayattan koparılmasına, para karşılığı doğal ortamlarından kopartılıp yüklü paralara satılmasına yol açıyor. Özellikle Asya ülkelerinde egzotik hayvanların evde beslenmesi ve videolarının çok izlenmesi bu durumun en büyük müsebbibi. Aynı şekilde hayvan yetimhanelerinde, safarilerde hayvanlarla fotoğraf çektirme çılgınlığı, hayvanlar üzerinde travmalara sebep oluyor. Ancak bu durumdan kendilerine olumlu sonuç çıkartan hayvanlar da var! Yüzlerindeki muzip gülümseme ile "dünyanın en mutlu hayvanı" olarak bilinen Avustralyalı ve nesli tehlike altında olan quokkalar! Avustralya'nın Rottnest Adası'nda bulunan yaklaşık 12 bin quokka, ünlülerin de onlarla selfie çektirmelerinden sonra kendi araştırma masraflarını karşılamaya başladı. Geçtiğimiz seneden beri adaya gelen turist sayısı yüzde 15 artınca adanın geliri de arttı. Haliyle quokkaların bakımı için gelir de arttı ve bu sayede nesilleri de tehlikeden kurtuluyor. Belki de güzel bir gülümseme ve selfie o kadar da kötü bir şey değildir!
Günlük küçük iyiliklere büyük markalar dahil olunca olay biraz reklama da dönüyor ama reklam da olacaksa böyle olsun! Amerika'nın Michigan eyaletinde, 17 yıl önce eşine kanser teşhisi koyulan Wesley Ryan, eşinin kemoterapi masraflarını karşılamak için çok sevdiği Ford Mustang GT'sini satmış. Bunu hiç unutamayan çocukları ise geçen sene babalarının çok sevdiği bu otomobili bulup geri almak için uğraşmışlar ve nihayet bulmuşlar. Ancak daha güzeli, bu olaydan sosyal medya aracılığı ile haberdar olan Ford, aracı ücretsiz olarak yenilemeyi teklif etmiş. "Christine" isimli araç şimdi motorundan boyasına yepyeni ve ilk ailesi ile birlikte yollarda. Karma bu olsa gerek!
Markaların el attığı güzel hareketlere bir örnek de Türkiye'den: Levi's Deniz Temiz Derneği/TURMEPA ile birlikte kıyı temizliği etkinliği gerçekleştirdi. Sürdürülebilirliği markanın odak noktasına konumlandıran Levi's ve Serbest Dalış Dünya Rekortmeni Milli Sporcu Şahika Ercümen ev sahipliğinde Kınalıada kıyıları temizlendi. Adaların en güzellerinden olan ve plajları yüzmeye en müsait olan Kınalıada, maalesef fazla turist yüzünden eski güzelliğini kaybetmek üzere. Adayı bilinçsiz ve duyarsız turistlerden arındıramıyorsak, en azından çöplerden arındığını görmek de güzel!
Hareketsizliğin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerine karşı gündelik hayatta bisiklet kullanımını bir yaşam biçimine dönüştürmeyi amaçlayan "Eti Sarı Bisiklet Sosyal Sorumluluk Projesi" altıncı yılına girdi ve bisiklet kullanımının büyük şehirlerde de artmasına katkı sağladı. 2017 yılında yaptırdığı araştırma ile Türkiye'de 2 milyon atıl bisikletin olduğunu ortaya koyan Eti ve Aktif Yaşam Derneği, kullanılmayan bisikletlerin geri dönüşümle yeniden hayata kazandırılması ve daha fazla çocuğun bisiklete binmesini sağlamak için 2 yıl önce hayata geçirdiği Geri Dönüşüm Kampanyası'nı Türkiye geneline yaygınlaştırıyor. Bunun için de Türkiye'nin en başarılı sosyal sorumluluk işlerinden biri olan İhtiyaç Haritası ile işbirliği yaptı. saribisiklet.ihtiyacharitasi.org adresi üzerinden işleyecek olan çalışmanın merkez üsleri bu sene Ankara, Antalya ve Samsun olacak. Bu 3 şehirde toplanacak bisikletlerin bakım ve onarımlarını gerçekleştirerek İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri'nin adres göstereceği ilkokullara hediye edilecek. Bravo Eti!
Birleşmiş Milletler'in çalışmalarına göre, plastik atıkların her yıl 1 milyon kanatlı hayvanı ve 100 bin deniz canlısını öldürdüğü söyleniyor. Bilim adamları, okyanus plastiklerinin ağırlığının 2050 yılına kadar denizlerdeki tüm balıkların toplam ağırlığını geçeceğini tahmin ediyor. Kısa video uygulaması TikTok, uluslarası bir çevre koruma örgütü olan Conservation International'la birlikte bir kampanya başlattı.#DenizleriKoruyalım etiketiyle düzenlenen kampanya, yaratıcı kısa videolar aracılığıyla okyanusların dünya ekosistemindeki önemine ve gelecek nesiller için korunması gerektiğine dikkat çekiyor. Yarın sona erecek kampanyada TikTok kullanıcıları uygulamada hazırladıkları videolarda deniz ve okyanuslardan plastikleri temizleyen bir efekt kullanabiliyor. Etiketle yüklenen her video için TikTok, Conservation International örgütüne 2 dolar bağış yapacak. Ortalama 3 bin kilometrekarelik alanın korunmasına yardım için yapılacak bağışların, toplamda 100 bin Amerikan Doları'na ulaşması bekleniyor.