Şu aralar tüm dünya olmasa da (Çok şükür!) ülke halleri üstümüze üstümüze geliyor. Yasakların kalkması bir taraftan nefes aldırırken diğer taraftan endişeleri, anksiyeteleri, çekmecelerde naftalinli kalmış korkuları ve ülkeye güvensizliği kalbimize boca ediyor. Neyse ki yaz, gidebiliyorsak Ege'de, Akdeniz'de kendimizi denize atarak hafifleyebiliriz. Ama gidemiyorsak ya da Marmara'da müsilaj ile yaşarken, İstanbul'un felaket bakımsız şehir plajlarında karınca duası boyutunda yazılmış Eschericia Coli (Koli basili) uyarılarını görmeden kıyafetleriyle yüzenleri izleyip içiniz mahvolan ülkeye kan ağlıyorsa İdil Meşe'nin duru sesi size çok iyi gelecek.
Çok sevdiğimiz Ocean vs. Orientalis ile yaptığı çalışma ile radarımıza giren ama sonra her işini tekrar tekrar dinlediğimiz İdil Meşe, yeni teklisi "Yabani Otlar" ile aradığımız dinginliği ve "her şeye rağmen" umudu kulağımıza bir büyü gibi fısıldıyor.
Zaten son senelerin en güzel yanı genç kadınların alternatif müzik sahnesindeki güçlü sesleri, renkleri! İyi ki varlar, sesleri hiç kısılmasın, şarkıları hiç susmasın!
"Pandemi öncesinde kendini küçük tanrılar sanan insanların, pandemi sırasında aslında ne kadar kırılgan olduğunu gördük" diyen İdil Meşe ile sohbetimize buyurun...
Sorduğun için teşekkürler Heja. Ruh halim bugünlerde dingin demek isterdim ama her sabah güne gazeteleri okuyarak başlıyorum ve bu aralar sahiden içim karardı. Doğa ve insan katliamlarına şahit oldukça içimdeki öfke deniz gibi kabarıyor. Bu yüzden dengemi korumak için ayrıca bir çaba göstermem gerekiyor.
Pandemide stüdyolar geç açıldığı için birçok şarkımın kayıt ve düzenleme aşaması gecikti. 2020'de, 2019'da yazdığım şarkıların yapım sürecini tamamlamam ve yayınlamam gerekti. Bu süre içerisinde şarkım iyice demlendi, güzelleşti. Şarkımı, bahçemde yabani otlar büyük bir şevkle uzarken, oturup tek başıma, tek bir gitarla, folk müzik misali yazıp söylemiştim. 2020'de de Umut Çetin'in Verirdim Kalbimi Sana teklisi çıkmıştı ve büyük hayranlık duyarak dinlemiştim. Instagram'dan mesaj atarak Umut'a ulaştım, tanışmak istediğimi söyledim. Bir araya geldik, iyi anlaştık ve Yabani Otlar'ın düzenlemesini birlikte yapmaya karar verdik. Umut'un prodüktörlüğünde şarkı hayal edebileceğimin ötesinde bir düzenlemeye kavuştu. Ekip arkadaşlarım, Özgür Çıtır, Zeynep Ayşe Hatipoğlu, Velican Sağun, tabii ki Umut ve Jesper Poelke bu esere müzikaliteleri ve ruhlarını kattılar. Nil İpek tam şarkıya uygun bir kapak illüstrasyonu yaptı. Sevan Bedan ve Caner Çetiner'le pandemi şartlarında akıllı telefon ile güzel bir klip çektik. Ve şarkım birçok türler arasında gezinen, hem işitsel hem görsel dünyasıyla bütün bir hale kavuştu.
Doğanın direnci ve gücünü, insanın küçüklüğünü anlatıyor. Pandemi öncesinde kendini küçük tanrılar sanan insanların, pandemi sırasında aslında ne kadar kırılgan olduğunu gördük. Doğa ile uyumlanmadıkça felaketlerin peşimizi bırakmayacağına inanıyorum.
İlk başlarda bu gerçek, beni kaygılandırıyordu. Yaşamı ve hayatımdaki insanları çok seviyorum. Bunları yitirme düşüncesinin yarattığı hüzün duygusu hep içimde. Ancak her şeyin her an bitebileceği bilgisi, bir yandan bana bu güzel yaşamı istediğim gibi ve değerlerim ile uyumlu yaşama konusunda özgür olabileceğimi hatırlatıyor. Bu dünyada kaç haftam kaldı bilmiyorum ama sürenin kısıtlı olması bende bu kısıtlı süreyi değecek şekilde yaşama arzusu uyandırıyor. Yapmak istediğim müziği yapmak, materyal gereksizliklere takılmamak, sadece temel ihtiyacım olan şeyleri satın almak ve daha fazlasını satın almak için mutsuz olacağım işlerde çalışmamak, anımsadığımda yüzümü gülümseten kişilerle gülümseten anılar yaşamış olmak. Şefkatli, duyarlı ve olabildiğince özgür bir insan olarak yaşamak.
Zaman gösterecek. Umuyorum ki anlamı birçok insana ulaşır, dönüşür, şifa dağıtır.
Bir süreliğine dondurdu. Yaşadığım şaşkınlık ve üzüntüden dolayı bir süre şarkı yazamadım. Canlı konserlerimin de hepsi iptal oldu ve livestream çalmak da içimden gelmedi. Tekrar şarkı yazabilmeye başlayabilmek benim için en heyecan verici aşama oldu. Kendimi hiç şarkı ve sosyal medya içeriği üretmeye zorlamadım. Kendime ve bu süreci çok zor geçiren, düzenlemede ve enstrüman performanslarındaki arkadaşlarıma şefkatli olarak ve sabır göstererek geçirdim. Stüdyolar tekrar açıldığında kafamı biraz toplayabilmiştim ve aşama aşama şarkıları tamamladım. Bazen sanatçıların sürekli üretme yarışında ve kaygısında olduğunu görüyorum. Kendimi böyle bir baskı altında hissetmiyorum ve beni olduğum şekilde kabul eden bir plak şirketiyle de çalıştığım için şanslıyım.
Dijitalleşme ne yakınlaştırdı ne de uzaklaştırdı. Belki dinleyicilerim hayatımı ve müziğimi dijital olarak takip ettikleri için beni daha iyi tanıyormuş gibi hissedebilirler. Ama gerçek yakınlık yüz yüze olabilir. Ben sahnedeyken şarkılarıma eşlik ederken, dans ederken, sahnede ve sonrasında sohbet ederken. İşte orada birbirimizi tanıyoruz. Onun için konserlerin başlamasını sabırsızlıkla bekliyorum.
Rain Lab'i canlı performans ağırlıklı bir projemiz olarak görüyorum. Asıl aurası konserde anlaşılıyor. Dinamik, duygusal ve eklektik bir yapısı var. Da Poet ile kafamıza estikçe şarkı yazıyoruz, kaydediyoruz. Pandemide de dostumuz Kayra'yla şarkımız Kış Uykusu çıktı. 2-3 yeni şarkı da yolda. Canımız istediğinde salarız. Bizi özleyenler konserler başlar başlamaz konserimize gelsin. Yeni şarkıları da çalarız.
Birlikte üretmek büyük bir haz. Tek başına şarkı yazmak oldukça kırılgan ve yalnız bir süreç. Başka bir müzik bakış açısına ya da görsel vizyona sahip insanlarla birlikte harika akışta olan bir üretim sürecine girince, kafamın içinde havai fişekler patlıyor. Bayram günüymüş gibi hissediyorum.
Çok teşekkürler. Evet senaryoya dahil oluyorum. Mesela Kendini Sev'in klibinin konusu ve nasıl olacağı aşağı yukarı aklımdaydı. Klipte doğa ile yaralarını iyileştiren ve gitgide doğa anaya dönüşen bir kadın olmak istiyordum. Gülinler ile bir araya gelip senaryo üzerine düşünüp yazınca herşey daha iyi oturdu. Vizyonumuzu Caner Çetiner'e anlatınca verdiği destek ve bakış açısı en son haline kavuşmamızı sağladı.
Tahmin etmek çok zor. Bağımsız müzik şirketleri ve bağımsız müzisyenler büyük darbe aldı. Umuyorum ki, müzik müdavimleri pandemi korkularını ve tehlikesini atlatınca, bağımsız müzik etkinlikleri ve festivallere gitmek isteyecektir. Belki daha az kişili daha özel etkinliklere katılım talepleri yüksek olabilir. Seyircinin kendini dinletinin etkin bir parçası hissettiği, adeta başka bir diyara götüren etkinlikler. Bence sahne ve performans sanatçıları, mekanlardan, seyirciden, sponsorlardan ve umarız ki belediyeler ve devletten nefes alacak kadar destek alabilse, hemen sahneye dönerler. Çünkü bu sadece bir meslek değil, tutku.
Müziğin hayatımızda ne kadar önemli bir yeri olduğunun anlaşılmasını sağlayarak. Müzik ve sanat sevgisini erken yaştan aşılayarak. Enstrüman vergilerini düşürerek, okullarda ve aile içinde enstrüman çalma teşvik edilerek. Müziğin iyileştirici gücünün farkedilmesi için zemin oluşturarak. Müzisyenlerin ve sektör çalışanlarının bir meslek grubu olduğunu kabul edip, onların sağlık, emeklilik sigortaları alabilmesi, vize kolaylığı sağlanması konusunda çalışmalar yaparak. Yurtdışında ülkece müziğimizin temsil edilmesi için bir kültür ofisi kurulmasını talep ederek. Kamuya açık alanların ve her yaştan insanın bir araya gelerek müzik dinleyebileceği alanların çoğalmasını sağlayarak. Mahallelerde ücretsiz müzik eğitim merkezleri açarak. Müzik mekanlarına ses izolasyonu konusunda maddi destek sağlayarak.
Bir sürü çözüm bulunabilir aslında destek olursa.
Evet. Ada Müzik'ten yeni şarkılarım çıkacak. Rain Lab ile Nuhado Records'dan da.... Ve yurtdışı bazlı çalıştığım projeler var, onlar da bir seneye çıkar gibi.
Çok teşekkürler! Kulakları ve kalbi iyiliğe açık herkese ulaşmasını isterim.