Bayram hazırlıkları tamam. Herkes gideceği yere gitti, plajlara, aile sofralarına kuruldu, plajlara yayıldı. Çok şükür!
O zaman şimdi Türkiye için kirlenme vakti.
Hadi hiç düşünmeden pet şişeleri savuralım sağa sola. Ooooh! Stresimizi atalım. İzmaritler için kül tablası kirletmeyin canım ne olacak? Zaten bizim balıklar, carettalar çoktan izmaritleri sindirmeye yönelik bir enzim geliştirmişlerdir. Öyle evrimleşmiş olmasalardı denizlerde balık kalmazdı ki… Ah o 20 kuruş verdiğimiz için içimize oturan poşetler. Umarsızca savurun, otobanlarda uçsunlar, denizlerde coşsunlar. Bira şişelerini de kumlara karıştırıp fırlattık mı? Kapaklar da paslandı mı sularda? Oh be… Koy koy gezen teknelerde mazot kokuları eşliğinde çıstak üstü Ankara Havası ile coşup ses kirliliği de yaptık mı tamamdır!
İşte bu kadar, ellerimize sağlık!
Büyük şehirlerde kalıp trafiksizliğin tadını çıkartanlar, lütfen siz de çekirdeklerinizi hazırlayın. Parklar, bahçeler, banklar o çekirdek kabukları olmadan bir şeye benzemez…
Üç yanı denizlerle çevrili, iki kıtayı birleştiren Türkiye’nin dev bir çöplük olması için yüzyıllardır var gücümüzle çalışıyoruz zaten. Neden şimdi duralım ki? Neden elimizdeki çöpü çöpe atalım? Neden ekmek kazandığımız yerleri temiz tutalım? Görüntü kirliliği desen bizde, çevre kirliliği desen bizde, ses kirliliği desen bizde… Neden hep şikayet etmek yerine elimizi taşın altına koyalım?
Çünkü BİZ BU TOPRAKLARIN BAŞINA GELMİŞ EN BÜYÜK CEZAYIZ.
Vatan millet şiirleri okuyup, vatan için ölüme gideriz, marşlarla coşarız ama ağacımızı, toprağımızı, denizimizi, havamızı, kültürümüzü, tarihimizi korumayız.
Sahi, biz gerçekten bu ülkeyi seviyor muyuz?
Derdimizin sadece Türkiye toprakları ile de değil. Dünyayı da sevmiyoruz, bakmayın Instagram’da gezgin sayfalarının bolluğuna… Nereden bu kanıya vardığımı soracak olursanız; biraz gözlem derim. Dünyanın farklı yerlerinde yaşayanlara sorun (Özellikle Avrupa’da) herkes size bir “Buradan Türkiyeli geçmiş” hikayesi anlatabilir. Çünkü çekirdeksiz yaşayamadığımız için güzel manzaralı, sakin bir yerde muhakkak avuç avuç çekirdek kabuğu vardır. O ülkede yaşayan bir Türkiyeli nereye giderse gitsin ülkesini tanıtmanın haklı gururunu yaşamıştır.
Zürih’te yaşadığım 3 sene içinde her gün yürüdüğüm yolda, sadece 1 çöp gördüm, o da bir küçük pet su şişesiydi. Almak için uzandım ve ne göreyim? “Erikli” su etiketi elimde… Oradan bir Türkiyeli geçmiş! Ülkesinin tanıtımına da katkıda bulunmuş geçerken. İçimden tebrik ettim, gurur duydum halkımla…
Belki de diyorum hepimiz şahların, imparatorların, sultanların, vezirlerin torunları olduğumuzdan hizmetlilerle yaşamak genlerimizde var. O yüzden hep başkasından bekliyoruz her şeyi… Arkamızı toplamasını, bizi korumasını, yolları güzelleştirmesini, eğitim vermesini, bizi kurtarmasını bekliyoruz.
Ya da belki de aşırı korumacı annelerin evlatları olarak kirli tabağımızı makinaya koymaya bile zahmet etmediğimizden tüm bunlar. Kendi yatağını toplamayan gençler mi kurtaracak ülkeyi? Anneleri gelir, saçlarını süpürge eder, arkalarını temizler nasılsa…
Serenay Sarıkaya 15 Eylül Dünya Çöp Toplama Günü'nde head & Shoulders markasının organizasyonu ile çöp topladı
Neyse ki elini taşın altına koyanlar da var arada. Beren Saat gibi. Kadir Doğulu, Neslihan Atagül, Serenay Sarıkaya gibi… Geçen sene bu isimleri magazin sayfalarında aşk hikayeleri ile değil de ellerinde çöp torbaları ile görmek nasıl da güzeldi! Sevgili Işın Görmüş, yaptığı her güzel işle olduğu gibi bu konuda da örnek olmuştu mesela. Şebnem-Celal Çapa, Zeynep Bilgin, Mine Kalpakçıoğlu gibi isimlerle Balat sahilinden torba torba çöp toplamışlar #temiztürkiye hareketini başlatmışlardı. Selçuk Şirin şahane bir yazı yazmış; Türkiye’yi Temizleme Günü gibi bir güzellik katmıştı hayatımıza.
Kadir Doğulu ve Neslihan Atagül kamp yaptıkları alanı temizlerken
Tüm bunların devamını görmek, sadece yaz aylarında değil; kış aylarında da temizliğe devam etmek, bir günle sınırlamamak ne güzel olur.
Şebnem-Celal Çapa ve Işın Görmüş, Balat’ta çöp toplarken
Çünkü sadece sahiller değil çöplük olan. Ankara’nın göbeğindeki ODTÜ ormanları başkente yakışmayan kirlilikte… İstanbul’da parklar çöp dolu… Sakarya Nehri ağlanacak halde.
O yüzden de en güzeli Türkiye’yi evimize misafir gelecekmiş, annemiz gelecekmiş gibi temizlemek sonra da bununla gurur duymak olur.
Bob Geldof, Unkle, Sophie Hunger, Guts, Son Feci Bisiklet ve Mor ve Ötesi sahne alacak isimler. Ama Festtogether’ın güzellikleri bu kadarla da kalmıyor çünkü aldığımız her bilet başka bir organizasyona (ihtiyacharitası.org, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, ÇABA, TOG, TİDER) bağış olarak gidecek. Yani davetiye bulmak, isim yazdırmak için hiç uğraşmadan biletlerimizi şimdiden alalım, hayata katkı sağladığımızı bilerek gönül rahatlığıyla da eğlenelim. Festtogether ekibi daha önce de ok iyi işlere imza atan isimlerden oluştuğu için şimdiden 14 Temmuz’u iple çekiyorum!
Kuyruk - Oyuncular: Fatih Al, Elit Andaç Çam
Reklam filmleri ve müzik videolarının yanı sıra Contemporary Istanbul 2013’teki “Dışarıda/Outside” çalışmasıyla tanıdığımız Yiğit Hepsev’i tebrik etmek için kuyruğa girebiliriz çünkü Yiğit’in dünya prömiyerini İKSV İstanbul Film Festivali'nde yapılan kısa filmi “Kuyruk”, Palm Springs International Shortfest'te gösterilerek uluslararası prömiyerini yapacak.
(Yiğit Hepsev)
Bu festivalin Amerika’nın en önemli kısa film festivali. Yani Kuyruk’un ve Yiğit Hepsev’in adını yakın zamanda daha çok duyacağımızdan emin olabilirsiniz. Filmin yönetmeni ve senaristi Yiğit Hepsev, yapımcıları ise Aslıhan Altuğ ve Büke Akşehirli. Kuyruk, Mayıs başında Atıf Yılmaz Kısa Film Festivali'nden En İyi Kurmaca Film Ödülü’nü de almıştı. Filmin konusuysa şöyle: Tek başına yaşayan orta yaşlı edebiyat çevirmeni Ekrem, yıllardır iç sesiyle başa çıkmanın kendince bir yolunu bulmuştur. Çöp atmak için sokağa çıktığında, dünyada olan biteni pek umursamayan komşusu Şevval ile yaptıkları sohbet onları yakınlaştırır ve Ekrem’in kendini sorgulamasına sebep olur.