Öpüşmek bilinen özellikleri dışında psikolojik, nörolojik, morfolojik olarak da incelenmiş, tarih boyunca popüler kültürün ana temalarından biri olmuş.
Öpüşmek dendiğinde akla ilk gelen insanlar arasındaki dostluk, yakınlık, romantik ilişki, saygı, aşk, duygusal yakınlık, sevgi, itaat ve erotizm değil mi? Siz de öpüşmeyi kurulan ya da kurulmaya hazırlanan bağı sembolize eden bir gösterge olarak düşünmez misiniz? Oysa öpüşmek doğuştan gelen bir bilgi değilmiş; hatta evrensel de değilmiş, sezgisel de.
Öpüşme Bilimi olarak tanımlanan "filematoloji" alanında dünyanın her yerinde farklı çalışmalar, araştırmalar yapılıyormuş. Dünya üzerinde yaşayan 169 farklı kültür içinde yapılmış -çocuklarını öpen ebeveynlerin dikkate alınmadığı- bir bilimsel araştırmanın sonuçlarına göre, bu toplulukların sadece yüzde 46'lık oranı için öpüşmek, romantik bir hissi ya da sevgiyi akla getiriyormuş. Toprağa ve doğaya bağlı geleneksel yaşam biçimi içinde olan bazı avcı topluluklarında öpüşme görülmemiş, öpüşme arzusuna dair hiçbir gösterge saptanmamış. Hatta çalışmaya katılan Brezilya'daki Mehinaku kabilesi insanları öpüşmenin "iğrenç" olduğunu söylemişler, bazı topluluklarda öpüşmek "isyan" olarak değerlendirilmiş.
Yani bu demek oluyor ki, bizim tarafımızdan bakıldığında "öpmek" fiili, kendi başına bir sevgi simgesi olsa da, farklı kültürlerde farklı anlamlar da içerebiliyormuş. Bugün yeryüzüne dağılmış farklı kültürlerin davranışları arasında, el, ayak, yüz, göz, dudak, baş, göbek, boyun, cinsel organ, alın ve diz gibi farklı anlamlar içeren sosyal öpme göstergeleri var. Tabii ki insanın insanı ya da canlı bir hayvanı öpmesinin yanı sıra, ekmek, kutsal kitap, etek, bayrak, toprak, hasat, diploma, eşik, asa, madalya, para ve yüzük gibi cansız nesneleri de öptükleri görülmekte. Yani öpme ve öpüşmenin sevgi, yakınlık, cinsellik gibi anlamlarının yanı sıra, değer verme, özlem, veda, minnet, kutsallık, itaat, bereket, baş eğme, zenginlik ve saygı ifadeleri de içerdiği bir gerçek. Tabii ki bu kavramlara sizler de başka temalar ekleyebilir ya da içlerinden sizin için bir şey ifade etmeyenlerini çıkarabilirsiniz.
Okuduğum kaynaklar, avcı-toplayıcı olarak yaşayan atalarımızın yaklaşık 10 bin yıl önce geçmeye başladıkları tarım yapabilme, ekip-biçebilme yeteneklerini sergileme esnasında romantik öpüşmelerin yaşanmadığını söylüyorlar.
4000 yıl öncesine tarihlenen eski Hint kültürü içinde, zevkin kitabı anlamına gelen Kama Sutra metinlerinde öpüşme tipleri farklı kategorilere ayrılmış. Hindu, Vedik ve Sanskritçe metinlerde izleri görülen bu davranış şekli, iki cinsin birbirinin ruhunu solumak olarak geçiyormuş. Bazı antropologlara göre, Büyük İskender'in MÖ 326'da Hindistan'ı işgal etmesi sonrasında, erotik öpüşme Anadolu'ya geçmiş, Yunan kültürü öpüşmeyi Hintlilerden öğrenmiş.
Mısır hiyerogliflerindeki öpüşme çizimlerinde bizim anladığımız şekilde dudakların birbirine yapışması ve bastırılması görülmüyormuş. Eski Mısır kültüründeki karşıdaki nefesi duyacak kadar yakın olmak tarih öncesinde yaşanan başka bir öpüşme şeklini temsil etmekteymiş.
Herodot tarihine göre eski İran ve Roma kültüründe öpüşme toplumsal ve siyasal bir statüymüş; hatta bir erkeğin başka bir erkeği dudaktan öpmesi, ritüelik olarak ucu antik dönemlere kadar uzanan toplumsal değer göstergesiymiş. Hristiyanlığın ilk yıllarında, insanların birbirini veya kutsal objeleri öpmesi, ibadet ritüelinin bir parçası olarak görülmüş; bu davranış biçimi evrilerek Müslümanlıkta da devam etmiş.
İnsanoğlunun bu fiili nereden gördüğü konusundaki fikir arayışlarında, öpüşmenin bazı hayvanlardan gözlem yoluyla alındığı, annenin çiğnediği yiyecekleri bebeğinin ağzına kendi ağzından aktararak beslemesi yoluyla gelişmesiyle öğrenilmiş bir davranış olduğu yazılıyor. Güven, birlikte yaşamanın kurulması ve güçlendirilmesi gibi niteliklerle bir çeşit iletişim aracı da olan öpüşme davranışı, sadece insanlara özgü olup olmadığı, hayvanların da öpüşebildiği konusunda son noktası konmamış tartışmalar varmış.
En yakın akrabalarımız, şempanzeler ve bonobo maymunları bize çok benzeyen şekilde öpüşen canlılarmış. Şempanzeler için öpüşme bir uzlaşma biçimimiymiş, kesinlikle romantik bir davranış değilmiş. Hatta yazılanlara göre, bir çatışma sonrası ortaya çıkan öpüşme-kucaklaşma ihtiyacı, erkek şempanzeler arasındaki görülüyormuş, dişilerde çok yaygın değilmiş. Şempanzelerin kuzenleri olan, Kongo'da yaşayan ve insana çok benzeyen, cinsel dürtüleri çok yüksek olan primat türü olarak, ateş yakabilen, yiyeceklerini pişirerek yiyen Bonobo maymunları da sık sık birbirlerini öpüyorlarmış, öpüşürken de genelde dillerini kullanıyorlarmış. Bu maymun tiplerini istisna kabul edilirse, genel bilimsel kanı hayvanların öpüşmediği yönündeymiş. Birbirlerine burnunu süren salyangozları, antenleriyle sürtünme içinde olan böcekleri, dilleri ile temas kuran yılanları ve birbirlerini yalayan kedi - köpek gibi hayvan davranışlarını da bu bağlamda ele almaya çalışan bilimsel araştırmalar varmış.
Sevgi, saygı, kutsallık, eziklik, duygusal ya da cinsel yakınlık gibi anlamlara gelen öpme formları, yorumlayana ve toplumda oluşmuş algılara göre farklı anlamlar ifade edebilmekteymiş. Hatta aynı öpme biçimi bile farklı kültürlerde zıt ya da tahmin edilmesi çok zor ilginç anlamlar içerebiliyormuş.
20. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra gelişen medya teknolojileri, evrensel bir öpme kültürünün oluşmasında, yaygınlaşmasında etkili olmuş; dudaktan öpüşme, sevgi ve aşk göstergesi olarak evrensel bir dil normuna bürünmüş.
Gerek heykel ve resim gibi plastik sanatlarda, gerekse de fotoğraf - sinema gibi görsel sanatlarda, sanatçıların kendi iç dünyalarına ait arzularını, isteklerini eserlerinde gösterdikleri öpme - öpüşme normları uzun yıllar boyunca çok kullanılan psikolojik, sosyal davranış göstergelerinden olmuş.
Öpüşme dünya görüşleri açısından toplumları iki ayrı kanada ayırmış durumda. Muhafazakâr görüşler, bazı öpüşme şekillerini mahremiyet olarak algılayıp, toplumları kültürel yozlaşmaya ve deformasyona götürdüğünü söyleyerek buna karşı bir savunma mekanizması geliştirmeye çalışsalar da, özgürlükçü yaşam biçimini savunanlar, her yerde öpüşme eğilimi göstermeyi kendilerinde yaşama hakkı olarak görüp doyasıya paylaşmak arzusundalar. Amerika'nın Connecticut ve Michigan kentlerinde pazar günleri kadınların öpülmesi, Maryland'de ise kamuya açık alanda bir saniyeden uzun öpüşmek yasaya aykırıymış.
Hristiyanlığın ilk ortaya çıktığı yıllarda "X" sembolü haçı temsil etmeye başlamış, inanç ve sadakat anlamına geliyormuş. Orta Çağ'dan kalma kiliselerde hâlâ görülen bu işaret, çok az insanın yazabildiği ve okuyabildiği o yıllarda en çok tercih edilen imza haline gelmiş; mektuplar, kitaplar ve yasalar "X" ile işaretlenerek sadakat yeminli öpücükler eşliğinde mühürlenmiş. Oxford İngilizce Sözlüğünde, "X" ‘in öpücük anlamındaki ilk kaydedilen kullanımı 1763 tarihinde olmuş.
Birinci Dünya Savaşı sırasında atılan mektuplarda bile izleri görülen "X" sembolizması, yazılanlara eklenen son söz olarak öpme anlamında kullanılmış, mektubu sonlandırırken sevgiyi ve özlemi anlatan şekilde dönüşüm geçirmiş.
Dindar Katolikler için Papa'nın önünde diz çöküp yüzüğünü öpmenin özel bir anlamı varmış. Aslında, Papa için el öptürmek kadar doğal olan bir şey de el öpmesiymiş. 2014 yılında, Orta Doğu'da Ürdün, İsrail ve Filistin'e yaptığı ziyaretin son gününde Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'yı, Ağlama Duvarı'nı ve sonra da Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl'in mezarı ile İsrail'in Soykırım Anıtı Yad Vaşem'i ziyaret eden Papa Françesko, müzede bir araya geldiği soykırımdan kurtulan altı kişinin ellerini öpmüş.
Papa'nın pandemiden korunmak adına elini, daha doğrusu yüzüğünü öptürmekten kaçınmasını aşırı muhafazakâr Katolik haber siteleri, rahatsızlık duyarak işlemişler ve el öptürmemesinden rahatsız olmuşlar. Hatta daha da ileriye gidip, İsa'nın vekili olmak istemiyorsan defol git buradan" gibi sert ifadeler kullanarak durumu protesto eden paylaşımlar yapılmış.
Vatikan'ın halka ilişkiler bölümünü yürütenler de, Papa'nın Kutsal Perşembe ayininde cezaevindeki mahkûmların ayaklarını öperken görüldüğü bir fotoğrafı paylaşıp, Papa yüzüğünü öptürmektense insanların ayaklarını öpmeyi tercih ediyor" diye bildirimde bulunmuşlar ama kısa süre içinde, sosyal medyada Papa'ya karşı yapılan eleştirilerin dozu artmış. Geleneklere saygısızlıktan dindarları aşağılamaya, "deccal" suçlamasından yüzyıllık gelenekleri sarsmasına kadar çok sayıda sert eleştiri peşi sıra gelmiş. Meğer Papa seçilmesinin ardından kalabalıklara bana "Francesco" diye değil "İsa" diye haykırın dediği için, Katolik teoloji uzmanları Papa'nın yüzüğünü öptürmek istememesini papalık makamı ile değil, İsa'yla alakandırıp, İsa'nın yüzüğünü öpmenin her Katoliğin hakkı olduğunu söylüyorlarmış.
Papa'nın din adamı olduğunu belli eden en önemli aksesuarı, kıyafetinin "olmazsa olmazı" yüzüğüymüş. Üzerindeki sembol nedeniyle "Balıkçının Yüzüğü" olarak bilinen bu aksesuar, Hz. İsa ile özdeşleşmiş bir sembol olmasının yanı sıra, Hıristiyan dünyasında bolluk, bereket ve Hz. İsa'nın son akşam yemeğinde sofrada bulunan yiyeceklerden birisini simgeliyormuş. Hz. İsa tarafından "kaya" anlamına gelen Kifas adının verildiğine inanılan ve kilisenin "temeli" olarak ilan edilen bu yüzük, 1842 yılına kadar Papa'nın bazı belgeleri imzalaması için mühür yerine bile geçiyormuş. Seçilen her Papa'ya özgü yüzük imal ediliyor; öldüğü ya da feragat edip makamından ayrıldığı zaman da bu yüzük törenle kırılıyor ve o an ölümsüzleştirilerek yeni papanın otoritesinin başlayacağı ilan ediliyormuş.
Öpmek, öpüşmek içeriği dünyanın her yerinde tasarımları, neredeyse sanatın tüm dallarını ve bunu ticari vizyonunda kullanmak isteyen firmaları içine çekiyor. Öpüşme teması, belli bir alanda araştırma yapan koleksiyonerlerin peşinde koştuğu sosyal bir olgu; ilk gün zarflarından madalyalara, markalardan kitap başlıklarına film afişlerinden müzik sözlerine kadar her yerde, yaşamın içinde ve derinliklerinde.
Dünya öpüşme gününüz kutlu olsun. Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.