25 Ekim 1995'te Roma'da yapılan Dünya Makarna Kongresi'nde, Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği'nin sunduğu öneri kabul edilmiş ve 1997 yılındaki toplantıda 25 Ekim tarihinin "Dünya Makarna Günü" olarak kutlanmasına karar verilmiş.
Yeryüzünün her yerinde lezzetle yenen makarnanın çoğu yerde ilk kez İtalya'da pişirildiği, İtalya'nın dünyaya armağanlarından biri olduğu yazılsa da, makarnanın insanlık tarihinde çok daha eski olduğunun izlerine bilimsel araştırmalarda rastlanılıyor. Makarnanın İtalyan kökenli olduğunu düşünenlerin bir kısmı 14. yüzyılın büyük Venedikli gezgini Marco Polo'nun makarnayı Çin'e yaptığı gizemli yolculuktan getirdiğine inanıyor ve makarnanın tarihine bu popüler efsaneyi ekleyerek Çin kökenli olduğunu belirterek yayılmasından İtalya mutfağına pay çıkartıyor.
İngiliz yemek kitapları yazarı Jane Grigson tarafından ortaya atılan sava göre, bu efsane muhtemelen Polo'nun seyahatlerinden derlenen bir pasajın yanlış yorumlanmasından ortaya çıkmış. Marco Polo'nun anılarında bahsedilen nişastalı kabuklarından makarnaya benzeyen bir şeyin yapıldığı palmiye türü bir ağaç konusundaki hikâye 1920-30'lu yıllarda Kanadalı bir spagetti şirketinin reklamında tarihsel gerçek olarak sunularak pazar payının arttırılması için özellikle öne sürülmüş.
Makarnanın yüzlerce çeşidi, bini aşkın farklı pişirilme yöntemi olduğu gibi, kökeni hakkında da farklı tezler var, ilk kez pişirildiği yer konusunda birbirinden değişik görüşler var. Ben hepsinden bu yazımda bahsedeceğim ama yine de baştan söylemek gerekiyor ki, bilinen en eski makarnanın pirinç unundan yapıldığı ve Doğu'da yaygın olarak pişirildiğini belirten kaynaklar çoğunlukta. Zaten şunu da baştan söylemek gerekiyor ki; 2005 yılında Pekin'deki Çin Bilimler Akademisi Jeoloji ve Jeofizik Enstitüsü'nden bir grup bilim insanı tarafından yürütülen araştırmalar sırasında Lajia kentinde, 4000 yıllık bir kâsede gerçek erişte izlerine rastlanılmış; makarnanın bu yıllarda kullanıldığı belgelenmiş. Ama şu da var ki; Bologna Üniversitesi Orta Çağ tarihi profesörlerinden Massimo Montanari, Amerika'da yayımlanan Mashed dergisine yazdığı bir makalede spagettinin kökeninin 10.000 yıldan fazla bir süre önce Orta Doğu'ya dayandığını yazmış.
Eski Mısır'da bile makarna pişirildiğine dair kanıtlar bulunmuş. Mısır mezarlarının duvarlarında erişte gibi bir şeyler hazırlayan insanların çizimleri görüntülenmiş. Ayrıca kralların mezarlarına giden yola serpiştirilen erişte parçacıkları keşfedilmiş.
Batılıların Galen, Galene, Galien, İslam dünyasının da Calinus olarak tanıdığı M.S. 130 yılında Bergama'da doğan ünlü Yunan tıp doktoru, bilim insanı, filozof Cassius Claudius Galenos derlemelerinde un ve sudan oluşan bir karışımdan bahsetmiş ve makarnaya benzeyen bir pişirme yöntemini anlatarak sağlıklı beslenme adına hastalarına önermiş.
Antik Yunan mitolojisinde ateşin, yanardağların, demirin ve metallerden yapılma silah sanatının tanrısı olan ve çekiçle tasvir edilen Vulcan'ın uzun - ince iplik şeklinde hamur şeritleri yapan bir cihaz icat ettiğini konusunda bir inanış geçiyor. Hatta bunu ilk spagetti olarak yorumlamak isteyenler de var. MS 1. yüzyılda hüküm süren İmparator Tiberius döneminde yaşayan yemek kitapları yazarı Epicus'un modern balık lazanyasına benzeyen bir yemek anlatması da antik Yunan toplumunda makarna denebilecek bir çeşit düzleştirilmiş hamur kullanıldığı savını güçlendiriyor. Belki de tarihteki ilk spagetti olarak tanımlanabilecek bu yemeğin yapımı için buğday unu ve yumurtayı suyla karıştırma bilgisinin eski Yunanda çok önceden bilindiği ve sıcak taşların üstünde kavrularak lazanya diyebileceğimiz şekilde et veya balıktan oluşan katmanlı bir yemek hazırlandığı konusunda farklı kaynaklarda yazılanlar var.
Mutfağı makarna ile özdeşleşen İtalya da makarnanın tarihsel arka yüzünden pay sahibi olmak adına boş durmuyor, arkeolojik araştırmalardan çıkan sonuçları kendi lehine kullanmak isteyerek bunu Napolitenlerle ilişkilendirmek istiyor. Aslında bu konuda farklı veriler de mevcut, İtalyanlar topraklarında pişirilen makarnanın varlığını İsa'dan üç bin yıl öncesine kadar götürüyorlar. MÖ 4. yüzyıla tarihlenen bir Etrüsk mezarında, bir grup insanı makarna gibi görünen şeyleri yaparken tasvir eden bir gravürün keşfedilmesi ve yüzlerce yıllık görselde hamur yoğurma tahtası, oklava ve dişli çark gibi çalışma aletlerinin gözükmesi İtalya'yı bu konuda cesaretlendiriyor da…
İtalya'nın makarnaya sahip çıkmasında Antik Roma'da kullanılan "laganum" adlı bir kek çeşidi ile günümüz lazanyası arasında kurulan güçlü bağın da etkisi var. Zaten İtalyan kültüründe makarnaya ilişkin o kadar çok referans var ki!
MS 1. yüzyıldaki Augustus döneminin önde gelen Romalı şairi Horace, günümüze kadar ulaşan yazılarında "lagana" adı verilen ve ince kızarmış hamur tabakaları olan bir şeyden bahsetmiş. Aynı yüzyıl içinde Yunan hatip Naucratisli Athenaeus da marul suyu ile yoğurduğu buğday unundan hazırladığı hamur tabakalarına baharatlar karıştırıp zeytinyağında veya ayçiçeği yağında kızartılacak şekilde lagana tarifi önermiş. 5. yüzyılın başlarından kalma bir yemek kitabı, günümüz lazanyasının atası olan et dolgulu hamur katmanlarından oluşan lagana adlı bir yemeği anlatıyormuş. Zaten bu yıllarda şu an İtalya'nın Başkenti Roma'da bir tren istasyonun adı olan Termini semti yakınlarındaki Trabia isimli bölgesinde akarsular üstündeki bir dizi değirmen çalışıyor, un üretiliyormuş. Arap coğrafyacı Muhammed El-İdrisi tarafından 1154 yılında Kral II. Roger için rapor niteliğinde yazılan ve Sicilya'nın ayrıntılı bir coğrafi araştırmasının yanında "Dünya küre gibi yuvarlaktır" gibi devrim niteliğinde açıklamaları yüzünden Orta Çağ'ın en önemli bilimsel eserlerinden biri olarak kabul edilen "Roger" kitabında burada iplik şeklinde unlu gıda üreten bir fabrika olduğu ve gerek Müslüman, gerekse de Hıristiyan nüfuslu tüm Akdeniz ülkelerine büyük miktarlarda "itrium" ismini verdikleri bir çeşit unlu mamulün sevk edildiği yazılmış. Anlaşılan o ki, Al Idrisi'nin bu kitabında İtalya'ya makarnayı Arapların getirdiğini söylemesi Marco Polo savının doğru olmadığını kanıtlıyormuş. Zaten bu teori, İtalyan tarihi ve yemekleri konusunda araştırma yapan İngiliz profesör John Dickie tarafından 2015 yılında yayınlanan "İtalyan yemeklerinin destansı hikayesi" adlı kitapta da yer almış.
"İtrium" sözcünün de makarna ile ilginç bir bağı var. Latinceye de aynı şekilde geçen bu sözcük Arapçadaki itriyya kelimesinden türemiş, sonraları da Doğu ve Güneydoğu Asya'dan tüm dünya sofralarına yayılmış bir çeşit haşlanmış hamura verilen isim olmuş. Yani şöyle ifade edeyim; bu kelimeyi size anlatırken hepimizin bildiği "noodle" gibi bir şeyden bahsediyorum! Itriya, İran'da İslami yönetim sırasında yaşayan ve Aramice konuşan erken Pers Yahudileri tarafından da biliniyormuş. Kaynaklarda yazılanlara göre yoğrulmuş hamur parçalarının bükülerek İtalyan usulüne benzer şekilde parça parça hazırlanması Yunan kökenli küçük bir çorba eriştesine de atıfta bulunuyormuş. Araplar, uzun yolculuklarda yanlarında taşıdıkları kuru makarnanın ilk yazılı kaydını 5. yüzyılda tutmuşlar. Etimolojik olarak farklı dillere geçmiş kelimeler üzerinden toplumlar arası kültür bağları kurmak çok kullanılan bir metod! Bu şekilde bakıldığında da tahıllı makarna kültürünün Antik Yunan'a ve Roma İmparatorluğuna İran'dan gelmiş olabileceği, Endülüs toplumunun makarnanın Avrupa içlerine yayılma noktası şeklinde görev üstlendiği söylenebilir. Mesela bizim "erişte" terimimiz özellikle Orta Çağ İslam dünyasında sıkça kullanılan Arapça "fidawh" kelimesinden türemiş; buna benzer bir kelime olan "fedelini" sözcüğü de 13. yüzyıldan beri İtalya'nın Cenova bölgesinde kullanılmaktaymış. Bir de Sicilya bölgesinin Kuzey Afrika'dan örnek alınarak geliştirilip bugün kuskus olarak bildiğimiz makarna türünün kökeni olduğu konusunda yazılanlar var. Buharda pişirilen, genellikle bir et yahnisi veya sebze ile hazırlanırken üzerine badem, tarçın, şeker karıştırılmış irmik hamurunun küçük damlacıkları ile servis edilen bu yemek geleneksel İtalyan mutfağında tarihsel dokusunu hala taşıyormuş.
1244 Yılında Cenova'da bir çobanı muayene eden doktor reçetesine et, meyve ve makarna yenmesini yazmış. 1279 Yılında da Ugolino Scarpa adlı bir notere vasiyetini yazdıran Ponzio Bastone adlı bir asker, son isteği olarak tadı damağında kalan bademli kurabiyelerden ve makarnadan bahsetmiş.
Orta Çağ'da İtalya'nın kuru iklimi sayesinde de yaygınlaşan makarna üretimi Sicilya'dan ve Kuzey Afrika'dan İspanya'ya taşınmış, değirmenlerin artmasıyla makarna tüketimi kültürler arası geçişlerin pişirilen tadı olmuş. Boccaccio, Franco Sacchetti gibi Orta Çağ'ın ünlü yazarları eserlerinde makarna yemeklerine atıfta bulunmuşlar, yaratıcı hayallerini makarna ile süslemişler.
Popülaritesi yıllar içinde yükselen makarna kimi yerde baharatlar içinde kaynatılmış, kimi yerde kümes hayvanlarının suyuyla haşlanmış, bazı kültürlerde de parmesan peyniriyle pişirilmiş. Denilebilir ki, Orta Çağ süresinde neredeyse her kültürde geleneksel olarak ortak bir tabakta servis edilerek yenen makarnaya karşı tüm damak tatları ortak bir ilgi göstermiş.
Denilen o ki, Orta Çağ'da ve hatta 16. yüzyıla kadar bu makarna yemekleri bugün olduğundan çok farklı bir karaktere sahipmiş. Pişirme süreleri daha uzun olmasının yanında bugün kimsenin aklına gelmeyecek baharatlarla hazırlanıyor, çok şekerli ağdalı şerbetlerle birleştiriliyormuş. Örnek vermek gerekirse, 16. yüzyılın ortalarında papalık aşçısı olan Bartolomeo Scappi, haşlanmış domuz göbeği ezmesi ile doldurulmuş mantıyı, emzik dana memesi, domuz rostosu, taze parmesan peyniri eşliğinde haşladıktan sonra süzüp bol şeker katılmış tavuk suyu ile şerbete yatırıyormuş. Sonrasında hazırlanan büyükçe bir makarna tepsisi, üstüne konan farklı peynir, baharat, kuru üzüm ve ot çeşitleriyle ortamı ziyafete hazır hale getiriyormuş.
Aynı yılların aşçısı Romanesca'nın tarifi daha da ilginç! Keçi sütü ve yumurta sarısı ile karıştırılan un, ince bir hamur tabakası haline getirildikten sonra düzleştirilip kesme silindiri ile ince şeritler halinde kesilip, kurutuluyormuş. Hazırlanacağı zaman yarım saat kümes hayvanı suyunda kaynatılıp süzüldükten sonra tereyağı, şeker, tarçın ve taze inek peyniri olan provatura (bir çeşit mozzarella peyniri) dilimleri ile kaplanıp, üzerine o yıllardaki zenginliğin göstergesi olan baharatlar serpilerek graten tekniği ile üzeri kızarana kadar fırına veriliyormuş. Fırından çıkan makarna tabağı, peynirin erimesi, makarnanın baharatlarla kaynaşması ve tam tadına varması adına gül suyu dökülerek yarım saat fırında bekletiliyormuş.
1740'ta Venedik'te ilk makarna fabrikası için bir lisans verilmiş. 1800'lerde, irmiği kepekten ayırmak için su değirmenleri ve taş öğütücüler kullanılmış. Gelişmeler sanayi devrimi ile aynı zamana denk gelen makarna pazarının genişlemesine neden olmuş; makarna endüstrisi doğmaya başlamış.
1859'da Joseph Topits, Macaristan'ın Pest şehrinde buhar makineleriyle çalışan ilk makarna fabrikası Orta Avrupa'daki üretimin öncüsü olmuş; 1867 yılında Toskana'daki Sansepolcro'daki Buitoni Şirketi, köklü bir makarna üreticisi haline gelmiş.
1600'lü yıllardan itibaren kuzey İtalya'nın Ligurya bölgesindeki Sanremo sahilinde basit makinelerle yapılan makarna üretiminde irmik ile su önce elle karıştırılıp sonrasında ayaklarla yoğruluyormuş. 18. yüzyılın ikinci yarısına kadar süren ayaklarla yoğurma tekniği o günlerin tüketicileri tarafından da özellikle tercih edilmiş, bu şekilde hazırlanan makarnaların daha yumuşak olduğu düşünülmüş. Orta Çağ'ın çok farklı temizlik şartları içindeki makarna üretimi ayakları saymazsak günümüzdeki gibi "el değmeden" yapılıyormuş! Ayakla yoğurma tekniği Kral II. Ferdinand'ın bilim adamı Cesare Spadaccini'yi makarna üretiminde mekanik bir teknik icat etmesi için görevlendirmesine dek devam etmiş. Bu şekilde tasarlanan ilk hidrolik presler 1870 civarında ortaya çıkmış hazırlama teknikleri sanayi devriminin rüzgârlı gelişimi içinde evrilerek hızla gelişmiş.
Makarna üretiminin tamamını bir bant içinde el değmeden gerçekleştiren ilk makine, 1933 yılında Braibanti kardeşler tarafından tasarlanmış ve patenti alınmış.
Meraklı gezgin bir İngiliz grubun bir İtalya turu sırasında keşfettikleri makarna Ada'ya taşınmış; sonra da Amerika Kıtasına yine İngilizler aracılığıyla götürülmüş. Amerika'daki yerli kültürlerden de etkilenerek kızgın kaya üstünde ya da toprak altında pişirme gibi farklı hazırlama yöntemleriyle birleşen makarna yemeğine o yıllarda Amerika yerli halkı dışında kimsenin bilmediği patates, mısır ve domates de eklenmiş. Amerika'dan dünyaya yayılan bu gıdalardan özellikle domates, bir ölçüde de mısır ve yerel meyve sosları makarna pişiriminde tüm kültürlerce benimsenerek ağız tadının vazgeçilmezi olmuş. Sonraki yıllarda Amerika'dan Dünyaya yayılan krema sosu ve peynirle karıştırmak ve kızartma pratiği makarna severlere yepyeni lezzetler tattırmış.
Bağımsızlık Bildirisi'ni yazan Amerika'nın Üçüncü Başkanı Thomas Jefferson Fransa'nın büyükelçisi olarak atandığı görevini tamamlayıp 1789 yılında ülkesine dönerken yanında yeni kıtaya götürülen ilk makarna makinesi varmış. Makarnayı İtalya'nın Napoli kentinde tadan Thomas Jefferson, bu gizemli tadı Amerika kıtasına tanıtan ve seri üretimini destekleyen isim olmuş. Amerika'daki ilk endüstriyel makarna fabrikası, 1848 yılında bir Fransız tarafından Brooklyn'de inşa edilmiş.
18. yüzyılın son çeyreğinde Thomas Jefferson'ın çabalarıyla hem zenginlerin hem de sıradan insanların masalarını süsleyen makarna 19. yüzyılın sonlarına doğru İtalyan göçünün artmasıyla birlikte ortak bir Kuzey Amerika yemeği haline gelmiş. 19. yüzyılın ortalarındaki Amerikan iç savaşı döneminde kolay üretme, saklama, depolama ve pişirme kolaylığı yanında doyurucu özelliği ve tadı nedeniyle çok kişi tarafından beğenilen makarna yeni kıtada yükselişe geçmiş, spagetti, lazanya ve daha pek çok form yaygınlaşarak kıta sathına yayılmış; günümüze kadar gelen Amerikan beslenme sisteminin temelini oluşturmuş. Günümüzün en yaygın, en tipik domates soslu makarna yemeğinin ilk tarifi 1844'te ortaya çıkmış; kısa sürede sınırları, okyanusları aşarak damaklarda taht kurmuş.
Sanayi devrimi sonrasındaki makarnanın üretimi ve geniş halk kitlelerine yayılarak gelişmesi sizlerin de tahmin edeceği gibi artan bir hızla büyümüş. Taşınması, saklanması, pişirilmesi, ucuzluğu ve servis edilmesinin kolaylığı bakımından herkes tarafından tercih edilen makarna, Dünyayı tanımaya çalışan gezginlerin, araştırmacıların, bilim insanlarının ve tacirlerin yanlarında götürdüğü temel gıda maddesi olarak yeryüzünün her yerine taşınmış, coğrafi keşiflerde belki de pişirilen ilk sıcak yemek olmuş. Yelkenli gemilerin vazgeçilmezi, cephe gerisindeki askerlerin ana yemeği, soyludan işçiye, kraldan yoksullara kadar herkesin ağız tadı olmuş! Birinci ve ikinci Dünya savaşlarında cephe gerisinde savaşanlar farklı bayraklar altında yaşam savaşı verseler de benzer şartlarda üretilmiş makarna ile beslenmişler. Hapishanelerde, esir kamplarında, yetimhanelerde makarna ile on binler beslenmiş; makarna zor günlerin ve kötü yaşanmışlıkların karın doyuran besini olmuş.
Şiirlere, şarkılara, filmlere, edebi eserlere ilham veren, farklı pişirme tasarımlarıyla mütevazi sofraları şölene dönüştüren makarna aynı zamanda koleksiyonerler için de çok önemli bir tema! Ambalajından eski yapım aletlerine, kesim şekillerinden etiketlere, çizimlerden kalıplarına kadar makarna ile ilgili her şey koleksiyonerler tarafından toplanıyor. Makarna şirketlerinin faturaları, gazete haberleri, reklam afişleri, makarna çizilmiş pullar, efemeralar ve makarna tarifleri tematik birikimlerde değer kazanıyor. Bugün Dünyanın çeşitli yerlerinde gerek kamuya gerekse de koleksiyonerlere ait yerel ya da evrensel boyutta makarna üretiminin evrimini anlatan müzeler mevcut. Yolunuz düşerse ya da karşınıza çıkarsa bir makarna müzesi gezmenizi öneririm. Makarna müzesinde bile insanın doğayı gözlemleyerek, bilimsel bilginin peşinden giderek yürüdüğü evrimsel gelişimi içindeki zorlu aşamalardan günümüz teknolojisine ulaşmasının mücadelesini tutkulu koleksiyonerler tarafından özenle, fedakârlıkla oluşturulan bu tür birikimlerde daha iyi fark edebiliriz, diye düşünüyorum.
Vakti olan, canı çeken için uzaklardan bir makarna tarifi de benden; güzellikleri biriktirmenizi dilerim.
Meksika Dolgu MakarnasıMalzemeler ½ Kilo mantı makarna 2 yemek kaşığı zeytinyağı 2 adet doğranmış soğan, 1 adet şeritler halinde doğranmış yeşil dolmalık biber, ½ su bardağı tatlı mısır taneleri ½ Kg siyah fasulye (maş fasulyesi de olabilir ) ½ Kg soyulmuş; küp şeklinde doğranmış domates ¼ fincan salça ¼ su bardağı dilimlenmiş siyah zeytin 1 Çorba kaşığı kuru ya da büyükçe bir tutam taze fesleğen 1,5 Yemek kaşığı taco baharat karışımı (Bu karışımı önceden yaparak makarna yemeklerinizde hazır olarak kullanabilirsiniz. Tarifi şöyle: 1 Yemek kaşığı kırmızı toz biber (tatlı), 1 Tatlı kaşığı sarımsak tozu, 1 Çay kaşığı pul biber, 1 Çay kaşığı karabiber, 1 Çay kaşığı kekik, 1 Çay kaşığı kimyon, 1 Çay kaşığı kaya tuzu) Yapılışı Büyük bir tencereye geceden suda beklettiğiniz siyah fasulyeyi atarak 25 dakika kaynatın. Fasulyeyi sudan alın, aynı suya bir tatlı kaşığı tuz katarak makarnayı ekleyin ve 8 - 10 dakika, ısırıldığında dişe gelecek şekilde (al dente olana kadar) pişirin; süzün. Bu arada makarna pişirilirken, zeytinyağını orta ateşte büyük bir tavada ısıtın; soğanları ve dolmalık biberi hafifçe kızarana kadar yaklaşık 10 dakika yağda çevirin. Karışıma mısırı da ekleyin ve toplu halde 5 dakika çevirmeye devam edin. Siyah fasulye, domates, salça, zeytin, baharat karışımı ve karabiberi ilave ederek toplu halde iyice ısınana kadar yaklaşık 5 dakika daha pişirin. Altını kapatın, pişmiş makarnayı ve önceden hazırladığınız baharat karışımını atarak iyice karıştırın, üstüne mevsimine göre taze ya da kuru fesleğen dökerek servis yapın. |
https://www.worldfoodwine.com/brief-history-pasta
https://sharethepasta.org/pasta-101/pasta-iq/history-of-pasta/
https://www.prabhasakshi.com/trending/national-pasta-day-2019
http://www.historyofspaghetti.com/
https://www.tumn.it/en/blog/origin-and-history-of-spaghetti-between-myths-and-curiosities
https://en.wikipedia.org/wiki/Noodle
https://pastaypizzagrossi.com/la-pasta-en-la-historia/
https://sipipa.com/blog/the-invention-of-spaghetti/
https://www.cocinayvino.com/en-la-cocina/especiales/la-pasta-tiene-su-historia/
https://ilovepasta.org/wp-content/uploads/2017/09/NPA-History-Timeline.pdf
https://italicsmag.com/2020/05/29/a-brief-history-of-pasta/
İrfan Yalın kimdir? Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı. Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu. Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı… |