Günümüzdeki iletişim imkanlarının olmadığı yıllarda insanların hem birlikte geçirecekleri zamanın verimini hem de aralarındaki diyalogu arttırmanın yegâne yollarından biri masallar anlatılması ve dinlenmesiymiş. Masallar ders verici, öğretici özelliklerinin yanı sıra dinleyenlerin ufkunu açıyor, hayal kurdurucu nitelikleriyle de onların yaratıcılıklarını arttırıyormuş. Yüzyıllardan bu yana günümüz dünyasında da popüler olan ve herkese hitap ederek çok sevilen masallar, belli ki bu özelliklerini yarınların dünyasında da koruyacaklar…
Farklı kültürlerde de olsa, masalların birbirlerine benzeyen özellikleri var; örneğin masallar genelde kısa. Kimi bir sayfada biter, kimileri de birkaç sayfayı bulabilir ama sonunun gelmesi çok zaman almaz. Bir başka unsur, masalların duymaya aşina olduğumuz hikâyelerden olması. Yani ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa aktarılarak gelen eski hikâyeler, aynı ağacın gövdesinden çıkan dallarda birbirleriyle benzerlik gösteren farklı çiçekler gibi de açılabiliyorlar.
Tarihsel süreç içinde tacirler, seyyahlar, sefere çıkmış ordular ya da elçiler farklı kültürlerin yaşayan öykülerini kendi topraklarına taşımışlar. Yaşanmış önemli olaylar, mitolojik efsaneler, hayal ürünü olan fantastik kurgular mutlaka dilden dile yayılmış, ana bir çekirdek etrafında farklılıklarla bezenerek kulaktan kulağa geçmiş. Taşıyıcıların kendi memleketlerinde olmayan yabani hayvanlar, acımasız ya da iyiliksever krallara ait duyumlar, zenginlik, beslenme, servet ve güzellik gibi kavramlar mevsim yağmurları gibi kültürler arasına sirayet etmiş olmalı. O yıllarda, Venedik, Napoli, Cenova, Sicilya gibi liman kentleri, pazar yerleri, kutsal toplanma alanları insanların birbirine hikâyeler anlattığı önemli merkezler olmuş.
Uzmanlar gerçek halk masalları ile edebi masalları ayrı değerlendiriyorlar. Birinciler anonim ve tarihleri belli değil. Edebi masalların ise yazarı da tarihi de belli. Ama yazanı belli de olsa, çoğu zaman onların içinde de hikâyelerin aktarımında iç içe geçmiş unsurlar ve girift özellikler görülüyor.
Uzmanlar, masalların ana vatanını olarak Asya kıtası ülkelerini gösteriyor. Şu da ilginç bir nokta, Doğu'ya ait masalların Batı'ya taşınmasının tarihi çok eski değil. Haçlı seferlerine katılanların duyumsadıklarını ya da Marco Polo gibi bir gezginin yıllar sonra evine dönüp anlattıklarını bir yana bırakırsanız Avrupa'ya şarkın masallarının ulaşmasının kökeni 300 yıllık bir geçmişe dayanıyormuş. Burada ilk akla gelen masal da "Binbir Gece Masalları". O yıllarda "Binbir Gece Masalları" öylesine etkili olmuş ki, çok kısa bir zaman içinde Almancaya, İtalyancaya, Rusçaya, İngilizceye, Fransızca, Felemenkçe ve lehçelerine çevrilmiş. Hindistan'ın batısındaki Gucerat bölgesinde anlatılan Sultan Masalları, Tatar öyküleri ve Moğol anlatıları Avrupa'ya ulaşınca da aynı doğduğu topraklardaki gibi çok kısa bir zaman içinde kulaktan kulağa anlatılır olmuş.
Doğu masallarının Batı kültürüne aktarılmasında öncü isim olarak bilinen Antonie Galland 1646 –1715 yılları arasında yaşamış Fransız şarkiyatçı ve arkeolog. Binbir Gece Masalları'nı 1704 yılında Fransa'ya götürüp, Fransızcaya çeviren ilk kişi olmuş. 1717 yılına kadar tam on iki cilt kitabın çıkmasını sağlamış; o günün Fransa'sına ve Avrupa edebiyatına İslam dünyasının esintisini taşımış. Antonie Galland ismi 17'nci yüzyıl İstanbul yaşamı için de çok önemli ama anlattığım masalı bölmemek bu konuyu yazımın sonunda anlatacağım.
Masallar yerel folklorun parçası olduklarından dolayı bazen "folk hikâyeleri" olarak da adlandırılırlar. Anlatı geleneğinden geldikleri için anonim ve popülerdirler. Yani bu tür masallar bizim halk türkülerine benzer; sahibi belli değildir. Belli bir yöreden çıkan ve kulaktan kulağa dağılan özellikleriyle seçkinlerin değil, etnik unsurların sesi olurlar. Konu ve biçim olarak çağdaş kurgu romanları ile popüler ve eski efsaneler arasında benzerlikler var. Masallar, mitolojik geçmiş ile günümüz arasındaki bağları gibi duruyor.
Masalların temel özelliklerinden biri de anlatı geleneğine dayanmaları. Benzer konular, kahramanlar, imgeler ve araçlar farklı masallarda yeniden bir araya getirilebiliyor. Hikâyenin adını bilmeseniz de anlatımdan ve konunun gelişme şeklinden, onun masal olduğunu kolayca gösteren unsurlar fark edilebilecek şekilde yalın.
Bir başka masal dayanağı da kullanılan dil. Hayal gücü ve sembolizm içeren masal dili, ortak özellikler taşıyan bir tür Esperanto gibiymiş. Esperanto nedir derseniz o evrensel bir hayal. Bu hayal yeryüzünde yaşayan herkesin aynı dili kullanacağı, tüm halkların arasındaki iletişimi kolaylaştırmak amacı ile yaratılmış bir lisan!
Masalların yapı taşını prensesler, devler, üvey anne gibi karakterler oluştururken anahtar, elma, ayna, yüzük, kurbağa gibi tekrarlanan motifleri de var. Güçlü tezatlar ve duyum imgelemleriyle sembolizm masallarda hayat bulan ve her daim anlatılmak isteneni yansıtan öğeler. Bu özelliği ile masallar simgeleri bileşik imgelere taşımışlar, simgeler üzerinden günlük yaşamın unsurlarına yeni özellikler taşımışlar. Yani her şeyi simge olarak görebilmişler.
Doğu kökenli bu masallar Avrupa'ya ulaştığında, toplumun çok büyük bir kısmını etkilediği gibi dönemin ünlü yazarları arasında olan Montesquieu, Voltaire, Diderot gibi büyük düşünürleri de içine çekmiş. Denilen o ki, Aydınlanma Çağı düşünürlerinden Voltaire'in felsefi romanı Zadig'te doğruluktan sapmayan bilge bir adamın başına gelenlerin öyküsü anlatırken de Candide ya da İyimserlik isimli eserinde iyilik ile kötülük üzerinde yoğunlaşıp dünyaya bunların hangisinin egemen olduğunu mizahi bir şekilde anlatırken de Binbir Gece Masalları'ndan etkilenmiş.
Batı ve Dünya edebiyatının en önemli yapıtlarından biri olarak popülerliğini günümüzde de koruyan Robinson Crusoe isimli eser, güçlü bir hayal gücünün ürünü olarak Gemici Sinbad'ın serüvenlerinden ilham almış. Buraya eklenebilecek bir isim de ünlü İngiliz yazar Jonathan Swift ve ölümsüz eseri Gulliver'in gezileri.
Charles Dickens, Charles Kingsley, George Eliot, E Nesbit, JRR Tolkien gibi yazarlar, hikâyelerde kullandıkları uçan halı, sihirli yüzük, konuşan hayvan gibi unsurlarla, fantezi kodlarına dair ortak bilginin cazibesini de katarak okuyucuya ayrı bir tat sunmaları da geçmişin dünyasından gelen masal esintileri gibi değil mi?
Masallar mucizeleri yani anlatılardaki sihirli içerikleri saklarlar. Şaşkınlık hali, olağanüstü etkenler, hayret unsurları iç içe geçer ve masallarda yoksullara, ıstırap ve acı çekenlere umut kaynakları gösterilir. Mutlu son, hayal aleminde gerçekleşen olayların kahramanlarını gerçek dünyadakine benzer sıkıntılarla, korkularla, felaketlerle karşı karşıya bırakır ama sonunda mucizelerle gelen yaşanmışlıklar arzuları gerçek kılar.
Ali Baba ve Kırk Haramiler, Alaeddin'in Sihirli Lambası gibi güçlü öyküler, Binbir Gece Masalları gibi eserler bugün neredeyse dünyanın bütün dillerine çevrilmiş durumda. Hatta kutsal kitaplardan sonra dünyada en çok basımı yapılan kitap türü masallarmış. Masalların her ülkede defalarca yeni baskıları çıkmış, her seferinde birbirinden çok farklı görsellerle çizimleri yapılmış. Filmlere de konu olmuşlar, tiyatrolara perde açtırmışlar. Müzikallerde sanatsever kulaklara dinleti yoluyla masallarını anlatmışlar, onları hayal aleminde uzaklara seyahat ettirmişler.
Sanırım siz de katılırsınız, Ali Baba ve Kırk Haramiler masalını duymadan çocukluk geçilir mi? Ali Baba'nın büyük bir hazinenin saklı bulunduğu mağaranın önünde "Açıl susam açıl" diye bağırdığında yüreğinde bir titreşim hissetmeyen var mıdır? Kırk Haramiler'in mi, Ali Baba'nın mı, iyiliğin mi yoksa kötülüğün mü galip geleceğini siz de hiç merak etmediniz mi?
Masal konusu gerçekten beni de sardı; ama anlatacaklarım bitmedi. Doğu masallarını Batıya taşıyan Antonie Galland'ın koleksiyoner kişiliğini ve 17'nci yüzyıl İstanbul yaşamıyla birlikte, o günün Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşayan etnik unsurlara olan seyahatleri haftaya kaldı. Bir sonraki yazımda bahsedeceğim bir başka şey de Binbir Gece Masalları'nın, binbir gece boyunca devam eden ortaya çıkış öyküsü. Sizi merakta bırakacağım ama Kuzey Kore liderleri ve Kim Jong da masallarda yerini alacak.
Kısa kısa anlatılarla geceler boyunca devam eden masallar misali yazımın bu haftalık kısmı burada bitti. Haftaya güçlü zorbaları ve acımasız zalimleri dize getiren saf-temiz bireylerin umut dolu masallarını anlatmaya devam edeceğim.
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim!..