1968 yılının bir temmuz sabahı idi.
Ben, Ankara kolejinden arkadaşlarım, Cengiz ve Kenan, Mecidiyeköy'de Motor Ticaret binasının üst katında yeni kurulmuş olan "Koç Holding Otomotiv Grubu Koordinatörlüğü" (zannederim adı böyle idi, sonradan başkanlık oldu) koordinatörü Can Kıraç'ın odasında toplandık.
Can Bey görünüşte Tercüman gazetesinin organize ettiği "Asya Afrika Avrupa Turu" olan bu; hem "uzun test sürüşü" hem de yepyeni bir otomobilin "tanıtım organizasyonunun" patronu idi.
O güne kadar ABD Marshall Yardımı (hâlâ devam eder!) çerçevesinde kocaman Amerikan arabalarına binen Türkler; "tasarruflu, halk tipi otomobil" ile tanışıyorlardı. Üstelik otomobil "yerli" idi.
UNIROYAL Lastikleri Genel Müdürü (kuzenim) Müfit Ağabey ve kadim Dostum Motor Ticaret Müdürü Kayıhan Kantarcı da orada idi.
Mecidiyeköy'de son hazırlıkları gözden geçirdik. Can Bey'e tekrar teşekkür ederek, yola çıktık. Arabalı vapur ile Üsküdar ve ver elini Acıbadem Otosan Otomobil Fabrikası; yani seyahate katılan dördüncü kişi olan Anadol'un doğum yeri…
Patron Erdoğan Gönül ve Şirket Müdürü Ahmet Binbir'in dualarını aldık. Erdoğan Abi devrin Sanayi Bakanı Mehmet Turgut'tan gelmiş bir "iyi yolculuklar" telgrafını bana iletti. Ankara'da iken Sayın Bakan'ı ziyaret etmiş ve ne yapmak istediğimizi anlatmıştım.
Türkiye'de ilk Türk otomobili ile ilk defa böyle bir şey yapılıyordu ve insanlar heyecan ile bekliyorlardı…
İşçiler arkamızdan su döktüler ve İran'a doğru yola revan olduk…
O gün Otosan fabrikasında herhalde 200 civarında işçi vardı.
Kurulalı 10 yıl bile olmamış. Kamyon montajı ile başlamış, sonra İngiliz Consul otomobili montajı yapmış ve bir yıl evvelde Anadol başlamış. Hemen arkasından da ülkemiz insanına has, "İnek yiyormuş!", "Ceviz ağacının altına park etme; düşen ceviz tavanı deliyormuş!" gibi yüksek teknolojik(!) bilgiler içeren dedikodular başlamıştı.
Genç Türkiye Cumhuriyetinde ilk defa bu seviyede uluslararası ve çağdaş bir "iş" yapılıyordu.
Bunu A dan Z'ye planlayıp uygulayan kişi olarak heyecan içindeydim. Ancak bir o kadar da başarılı olacağıma inanıyordum. Netekim, başarılı da olduk, 6 ay süren yolculuk sonrası Ben ve 34 HZ 646, çöller, cangıllar kar ve buzdan yollar geçtik ve tek parça halinde ülkeye döndük. Ahmet Bey'e 150 sayfalık bir "Consumer Report/Kullanıcı Raporu" ve teknik tavsiyeler sundum. Ondan sonra ne yaptıklarını bilmiyorum…
Günümüze kadar, yarım asırdan çok, buna benzer otomobilli süreçler yaşamış olan ben; otomobilin yeniden icat edilmekte olduğu bu günlerde bir faydam dokunsun diye devlet ile görüşmeye çalıştım. Sanayi Bakanı yardımcısı anlattıklarımı anlamadı, bakan görüşme isteğime cevap dahi vermedi.
Ben, bu yazdıklarımı yaşarken bu iki saygıdeğer zatın doğmalarına daha 8 - 10 sene vardı… Ne güzel! Türkiye de endüstriyel üretim fenomenine bakılınca pek öyle görünmüyor ama, kısa süre içinde buna ilişkin her şeyi öğrenmişler; herhalde tavsiyeye ihtiyaçları yok…
Gelelim günümüzdeki Otosan'a...
Birkaç gün önce Romanya'daki Ford fabrikasını satın aldı!
2022 içerisinde tamamlanması beklenen satın alma için, ilk etapta 575 milyon Euro ödeme yapmış.
Görüşmeler, Ford Otosan (eski) Genel Müdürü Haydar Yenigün (Şimdi Koç Holding Otomotiv Gurubu Başkanı) zamanında başlamıştı.
Romanya'daki tesis için 2028'den sonra ise 140 milyon Euro'luk ek bir yatırımı daha yapacaklarmış. Bunlara ek olarak geçtiğimiz yıl 20.5 milyar TL'lik Türk otomotiv sanayinin en büyük yatırımını açıklayan Ford Otosan, böylece Kocaeli fabrikalarının kapasitesini de 650 bin araca çıkaracak.
Otosan bünyesine geçen Ford'un Romanya'daki Craiova tesisinin yılda 250 bin araç üretim kapasitesine sahip olduğu dikkate alındığında, Ford Otosan'ın toplam üretim kapasitesinin yılda 900 bin adede çıkacağı anlaşılıyor.
Bilmeyenlere söyliyeyim: Otosan tamamen yerli ve milli otomobil ve motor üretiyor. Yani; Türkler düşünüyor, hayal ediyor, kağıda çiziyor, alçıya, plastiğe alıyor, prototip yapıyor, deniyor, kalıpları yapıyor. Birleştiriyor ve böylece bu üretim hem yerli hem milli oluyor. Ford'a bir tek satması kalıyor…
Yapılan açıklamaya göre, tasarımını ve mühendisliğini yine Ford Otosan'ın üstlendiği, yeni nesil Transit Courier'nin van ve kombi versiyonları 2023 senesi ve bunların tam elektrikli versiyonları 2024 senesi itibariyle Cravoiva'da üretilecek.
Bir ihtimal de ben ekleyeyim: Benimkine Wishfull Thinking/Hüsn-ü Kuruntu/iyi dilek derler. Bugün Crayova'da Puma üretiliyor. Ford dünyada motor sporuna yatırım yapan en önemli markalardan biri.
Otosan uzun yıllardır Ford'un bu geleneğini Türkiye de büyük başarılarla devam ettiriyor.
2023'den itibaren "motorsporunda" Puma'nın öne çıkacağını duyuyoruz.
Haydar Bey dostuma bir "dinazor" tavsiyesi. Bu fabrikada özel bir hat kurup "Puma Rally" veya buna benzer -Escort Mexco filan gibi- özel bir segment üretin.
Bu işin teknik organizasyonunu da Serdar Bostancı'ya verin!
Bu yazdığımdan habersiz olan her iki dostta bakalım bu işe ne diyecek…