Selahattin usta aslında bir zamanlar benim yanımda çalışmış olan biri. Siz okuyucular için ise "bir yabancı" değil. Adının "Selahattin" olması şart değil. Hatta "motor ustası" olması da şart değil. Sakın kişisel almayın; birinizin babası, annesi, kardeşi bile olabilir… Belki de bizzat zatıaliniz!
Selahattin usta geçtiğimiz yıllarda, "bir yerlere" gitmeğe, ortadan kaybolmağa başlamıştı. (Evli olduğu halde) Bir aşk macerası mı acaba diye hayıflanmıştım. Derken "Günaydın" yerine birden "Selamun aleyküm" demeğe başlayınca anlaşıldı ki, bizim Selo, (herhalde bir dost tavsiyesi ile) "dini bilgilerini arttıracak! yerlere" gitmeye başlamış.
Sonunda birgün orta iki terk-i tahsil Selahattin, bir bilge edası ile "Atatürk'ün hatalarından biri Arap alfabesini değiştirmesidir! Eski kitapları şimdi okuyamıyoruz!" gibi Aristo mantığına uygun; ancak aptalca bile sayılmayacak bir laf edince; "Oğlum senin bugün okuman yazman var. Evinde kaç kitap var?, Bugüne kadar okul kitabı dışında kaç kitap okudun! Muhtemelen deden ya da büyük deden Osmanlı vatandaşı idi. O kaç kitap okumuş? Tahminin var mı?" diye sordum.
Ertesi sabah bana tekrar "günaydın" demeğe başladı!.. Selo'nun maceralarını "Tuhafiye" bölümümüzde sık sık kullanacağım.
Selo alüminyum janta "çelik jant", şambriyelsiz (tubeless) lastiğe "dubleks" derdi. Birkaç defa anlatmama rağmen, olmadığımı zannettiği yerlerde aynı şekilde anlatmaya devam etti.
Hani kendini darı zanneden deli, başhekime "Beni çıkartın ben akıllandım, ama ben giderken lütfen kendini tavuk zanneden arkadaşları salıvermeyın!" demiş ya onun gibi.
Radikal'de yazdığım birkaç yazıda kullanmıştım Selahattin'i. T24'e de yakışır diye düşünüyordum. Geçenlerde bana sorduğu bir sual üzerine size tanıştırmaya karar verdim. Selo'ya göre dünyadaki bor ve toryum madenlerinin yüzde 90'ı ülkemizde ve araştırmalar bitince bunları otomobillere koyacağız ve 100 yıl benzinsiz gezeceğiz! Dış güçler önlemese, bunlardan trilyon dolar kazanırız!
Selahattin ve gibileri bu madenleri otomobilin neresine koyacaklarını hayal ettiler bilemiyorum. Ancak bu madenler ile ilgili yüzlerce şehir efsanesi var. Bu yazımda özellikle AB'nin "2035'ten sonra AB'de yeni İçten patlamalı motorlu araç satılmayacak" kısıtlamasından sonra beliren manzaraya bir göz atalım istiyorum. Bu konu hemen bir yazı ile bitecek bir şey değil.
Öncelikle başlangıcından günümüze, asil hayvan At'ın dışında "güç" olarak "Auto-Mobil" de neler kullanılmış bir inceleyelim. At canlı olduğu için ata arabası "kendi kendine hareketlenen - AutoMobil" olarak kabul edilmiyor.
At arabalarının Anadolu Hitit savaş arabalarından çıktığı tahmin ediliyor. (Belki de Hitit'ler Von Daniken'in geldiklerini iddia ettiklerinden kopya çektiler.) Ancak, at ile birlikte eş zamanlı olarak buhar ve elektrik de otomobilde kullanıldı.
Nicholas - Jozeph Cugnot'un buharlı "top çekeri" ilk otomobil kabul edilir. (1769)
Askeri bir mühendis olan Cugnot, top çekme gayesi ile, 3 büyük tekerlekli bir arabaya, (1 önde, 2 arkada) bir buhar makinası takıp piston kolunu ön tekerleğe monte ederek yürümesini sağlamıştı. Kağıt kalem üzerinde hesap edilen saatte 7 kilometre sağlanamamış alet kısa fasılalar ile ancak 3 - 4 km/saat sürate çıkabilmişti. Kimsenin aklına durdurmak gelmediği için freni yoktu ve son denemede bir bahçe duvarına çarpıp yıkınca hem dünyanın ilk trafik kazasını yaptı, hemde kendi ömrünü sonlandırdı.
Bundan sonra yapılan buharlı arabalar, Cugnot'dan sonra hiç ara vermeden geliştirildi ve Almanya, İtalya, Çekoslovakya, Fransa, İngiltere ve ABD'de yapılıp kullanılmaya başlandı.
Büyük kazanı, suyu geri kazanma teşkilatı, kömür veya odun deposu ile ağır, dengesiz, yavaş, ve hantaldılar.
Daha sonra 1800'de İtalyan fizikçi Alessandro Volta ilk basit akümülatörü icad etti. Hemen sonra 1802'de, ABD'de William Cruickshank Ahşap bir kutu içinde seri üretim akü yapmaya başladı.
Akü, 1850'lerde Fransız fizikçi Gaston Plante'nin kurşun-asit sistemini bulması, böylece şarj edilebilir olması üzerine büyük ölçülerde üretilmeye ve kullanılmaya başlandı.
Daha önce Macar fizikçi Anyos Jedlik 1828'de ilk elektrik motorunu icat etmişti. Ancak bu yepyeni aletin geliştirilmesi ve otomotiv endüstrisinde kullanılabilmesi için 60 yıl geçmesi gerekti. Ve sonunda dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan birçok başarısız prototip sonunda Alman mühendis Andreas Flocken tarafından 1888'de Flocken Elektrowagen adı ile üretildi. Dünyanın ilk elektrikli otomobili budur.
Artık depolanabilen bu enerjinin kullanılması kolaylaşmıştı ve ilk kullananlardan biri de Kimyacı William Morrison oldu.
1890'da ABD Iowa eyaletinde yaptığı 6 kişilik elektrikli otomobil (buna elektrik motorlu vagon demek daha doğru olur) ilk satılabilen ticari E.V. olarak tarihe geçti.
Bütün bunlar dünyanın çeşitli ülkelerinde "zihni sinir" insanlar tarafından geliştiriliyorken, Albay Edwin Drake, 1859'da Pennsilvanya'da dünyanın ilk petrol kuyusunu açmıştı. Daha önce de petrol, yakıt ve ilaç olarak dünyada bulunuyordu.
Hatta bu sıvıdan "yakıt" çıkartan yani ilk petrol rafinerisini açan 1856 yılında Polonyalı Ignacy Łukasiewicz olmuştur. yani Albay Drake ilk kuyuyu açtığı vakit, Avrupa'da primitive yollar ile petrol çıkartılıyor ve rafine edilip yakıt vs haline getiriliyordu.
Bu gelişmeler neticesinde ufak tefek bir Alman mühendis, Karl Benz tasarladığı ilk "benzinli motorunun patentini" 1879'da almıştı ve 1885'te dünyanın satmak amacıyla üretilen ve benzin motoruyla çalışan ilk otomobili olan Motorwagen'i üretmişti.
Başlarda, motora takılan bir "kol" ile çalışabilen otomobil, kimisinin kolunu kırdığı, daha kuvvetsiz adam ve kadınların çalıştıramadığı bir araç olduğu için pek gelişmedi. Ancak, bir General Motors mühendisi olan Charles Franklin Kettering, 1910'da Cadillac'a uyguladığı "marş motoru" ile bu problem de çözülmüş oldu ve otomobilin baş döndürücü gelişimi başladı.
Önümüzdeki "sanayi" yazımızda Güncel E.V. ve bor, toryum, hidrojen gibi konuları Selahattin'e anlatır gibi devam edeceğiz…