Bu kış Avrupa'yı önemli bir enerji krizi bekliyor. Bu krizi hafife alacak olursak gelecek için çıkartmamız gereken dersleri de kaybetmiş oluruz. Bu sadece Rusya-Ukrayna krizinden doğan bir doğal gaz tedarik sorunu değildir. Benzer sorunlar yakın gelecekte hepimizi bekliyor ve şimdiden alacağımız önlemler gelecekte çocuklarımızın daha rahat ve düzgün yaşayabilmelerinin yolunu açabilir.
Yaşanan bu sorun, bugün için, sadece doğal gaz bağlamında görünse de genel anlamda oldukça büyük bir kaynak krizine doğru hızla gidiyor. Ancak bu yazıda sadece doğal gaz üzerinde duralım şimdilik.
Doğal gaz, petrol ve kömür gibi milyonlarca yıl önce ölmüş küçük canlıların toprak altında uzun süre kalarak ısı ve basınç etkisiyle dönüşmesi sonucu oluşur. Toprağın altı da her zaman tekdüze bir yapıda değildir. Bazı bölgelerde hep aynı tür kayalar vardır, bazı yerlerde ise kayalar bölük pörçüktür. Canlılar ise yaşarken yaşadıkları bölgenin kaya yapısına göre yaşamazlar ve öldüklerinde de her iki ortamda da kalabilirler. Biz yakın zamana kadar petrol ya da doğal gaz ararken hep bu kaya türlerine dikkat ettik ve aynı tür kayaların olduğu ve doğal gaz ya da petrol bulabileceğimiz yerlerde kuyular açtık. Böylelikle açtığımız bu kuyudan aşağıdaki petrol bitene ya da rahatça çıkmayana dek petrol çıkarttık. Ancak biliyoruz ki aşağıda tekdüze kaya yapıları olduğu kadar, hatta belki daha da fazla bölük pörçük kaya yapıları var. Bu bölük pörçük kaya yapıları da doğal gaz ve petrol barındırıyor.
2000'lerin başına kadar bu bölük pörçük kayaların içindeki petrol ve doğal gazı çıkartmak oldukça zordu. Bu nedenle de petrol ve doğal gaz üretimi birkaç başlıca üreticinin tekelinde idi. Petrol üretimine ilk başlayan ülkelerden biri olan ABD hızla kaynaklarını tükettiği için 2000'lerin başında net petrol ithalatçısı bir ülke konumundaydı.
Bölük pörçük kayaların içindeki petrol ve gazı çıkartmanın yolu o kayaları parçalayarak içindeki gazın ya da petrolün sızmasını sağlayıp, sonra da sızan o maddeleri toplamaktan geçer. Bunun için de önce dik bir kuyu kazılır, ardından yana doğru boru devam ettirilir, uzanan borudan basınçlı bir su karışımı verilerek kayalar parçalanır ve fosil yakıtların sızması beklenerek toplanır. Kolayca görülebileceği gibi bu yöntemin iki önemli sakıncası vardır, öncelikle aşırı su kullanımı gerektirir ve kayaları parçaladığından doğaya ve özellikle yeraltı sularına büyük zarar verir.
ABD'de bu kuyuları açan üreticiler "petrol üretin de nasıl üretirseniz üretin" diyen bir devlet yapısı ile karşılaştığından son yirmi sene içerisinde petrol ve doğal gaz üretimi neredeyse yeni bir çağa girdi. Bölük pörçük kayalardan çıkartılan kaya gazı ve kaya petrolü ABD'yi en önemli petrol ve doğal gaz üreticilerinden biri haline getirdi. Üretilen petrolün ihraç edilmesi için gerekli olan yatırım fazla olmasa da doğal gazın gerek ihracatı gerekse de ithalatı ciddi yatırım ister. Doğal gazı gemilerle taşımadan önce soğutup sıkıştırmak, sonra da vardığı noktada ısıtıp yavaşça genleştirmek gerekir. Bu iki işlemi yapacak tesisler de milyarlarca dolara mal olduklarından sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) ticareti kolay değildir.
Japonya ve Güney Kore'nin uzun süredir coğrafi nedenlerle boru hatları ile taşınan doğal gaza erişimleri olmadığından bu iki ülke ve onlara sonradan eklenen Çin'in LNG altyapısı gelişmiştir. Son senelerde başlıca LNG ihracatçısı konumuna gelen Katar ve bu kategoriye sonradan eklenen ABD, Asya pazarına LNG satmaktadır.
İşte bu noktada Rusya-Ukrayna krizi patlak verdi. Avrupa'ya uzun senelerdir Kuzey Akım 1, Kuzey Akım 2 ve Türk Akım boru hatları ile Rus doğal gazı bağlanmıştı. Her ne kadar söylem olarak yenilenebilir enerjinin peşinde koşuluyor olsa da Avrupa Birliği enerjide karbonsuzlaşma stratejisini kömürden çıkıp güneş ve rüzgara dönme değil, kömürden doğal gaza dönme şeklinde kurgulamıştı. Üzerine bir de Yeşiller Partisi'nin etkisi ve desteği ile 2022 sonuna dek Almanya'da nükleerden çıkış da eklendiğinde özellikle Almanya tamamen doğal gaza bağlı durumda kaldı. Bunun üzerine bir de inanması zor bir durum daha eklendi. Almanya'nın LNG ithal edebileceği bir gazlaştırma terminali bulunmuyor. Ülkemizde bile bu terminallerden üç adet bulunduğu düşünülecek olursa Almanya'nın bu kıymetli ham madde için ne derece Rusya'ya bağlı kaldığı kolayca görülebilir.
Enerji bakımından bu derece Rusya'ya bağlı olan Avrupa Birliği, Rusya-Ukrayna krizinde Rusya'ya ağır yaptırımlar uygulamaya karar verdiğinde iki temel noktaya güvendi. Bunların ilki savaşın hızla çözümleneceği ve kışa kadar durumun eskiye döneceği ve ABD'nin bu zaman içerisinde Rusya tarafında azalan gaz akışını LNG ihracatı ile kapatacağıydı. Bu iki noktada da Avrupa Birliği'nin düşüncesi yanlış çıktı, ne savaşın hızlı bir sonu geldi ne de ABD AB'ye yeterli miktarda LNG sağlayabildi. ABD'nin en önemli LNG ihracat terminali olan Freeport'ta meydana gelen bir patlama buradan AB'ye yapılacak ihracatı en azından ocak ayının başına kadar durdurdu. Asya ülkelerinin LNG altyapıları, iştahları ve maddi imkanları da yerinde olduğundan şu anda Batı Avrupa'ya doğal gaz sevkiyatı ancak Rusya ile anlaşılmasına kalmış gibi görünüyor.
Bu bağlamda ülkemizin de çıkarması gereken önemli dersler var. Doğal gaz konusunda biz aslında Batı Avrupa'dan çok daha iyi durumdayız, üç LNG gazlaştırma terminalimizin yanı sıra çoklu kaynaktan boru hatları ile doğal gaz alıyoruz. Ancak bu gene de enerji bağımsızlığı anlamına gelmiyor. Almanya'daki problemi görerek bizler de hızla kendi elektrik enerjimizi üretecek bir duruma gelmeliyiz. Ayrıca ülkemizdeki üretim ve kullanım sistemlerini de hızla elektrikleştirmeye başlamalıyız.
Levent Kurnaz kimdir? Levent Kurnaz İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi'nden 1988 yılında Elektrik ve Elektronik Mühendisi olarak mezun oldu. Aynı üniversitede 1990 yılında Fizik lisans ve Elektronik Mühendisliği yüksek lisans programlarını tamamladı. ABD'deki Pittsburgh Üniversitesi'nden 1991 yılında fizik yüksek lisans, 1994 yılında doktora derecelerini aldı. 1992 yılında FCC lisansı alarak WPTS radyo istasyonunda program yapımcısı olarak çalışmaya da devam etti. 1995 - 1997 yılları arasında New Orleans'daki Tulane Üniversitesi Kimya Bölümü'nde petrol sızıntılarının temizlenmesi üzerine doktora sonrası araştırmalar yaptıktan sonra Türkiye'ye döndü. 1997 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. 2014 yılında kurucusu olduğu İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin de halen müdürlüğü görevini yürütüyor. Temel bilimlerin değişik alanlarında yayınları olan Levent Kurnaz'ın diğer kitaplarının yanı sıra iklim değişikliği alanında yazdığı "Son Buzul Erimeden" ve sürdürülebilirlik alanında Gülin Yücel ile birlikte kaleme aldığı "Yeni Gerçeğimiz Sürdürülebilirlik" kitaplarını raflarda bulmak mümkün. |