Yıllardır başta fizikçiler olmak üzere dünyadaki pek çok bilimcinin merakla beklediği açıklama sonunda yapıldı: Higgs bozonunu bulduk!
Bunu herkesin anlayacağı basitlikte anlatmaya çalışırsak: Bizim çevremizdeki fiziksel dünyanın (kütleçekimi hariç) nasıl çalıştığını anlatan bir model var elimizde. Parçacık fiziğinde bu modele Standart Model diyoruz. Bu model içinde yaşadığımız dünyanın fiziksel işleyişini, örneğin güneşin nasıl enerji ürettiğini, bu enerjinin bize nasıl ulaştığını, dünyada nasıl çeşitli şekillere dönüştüğünü gayet güzel anlatabiliyor. Bu modelin çerçevesi içerisinde yakından tanıdığınız elektron ve proton gibi parçacıklar olduğu kadar tanımadığınız ve bugün bulunduğu düşünülen Higgs bozonu gibi parçacıklar da var. Bu parçacıkları ve aralarındaki ilişkileri anlatan güzel bir teorimiz var ve genelde bu teori ile mutluyuz. Deneysel olarak da bu modelin içindeki her parçacığı gözlemleyebilecek olsak mutluluğumuz tamamlanacak. Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) tarafından yapılan açıklama, en temel şekliyle, bu teoride en sonlara kalan ve daha önce deneysel olarak hiç gözlemlenememiş olan Higgs parçacığının gözlemlendiğini anlatıyor. Bu da yakınımızdaki evreni açıklamak için kurduğumuz teorinin doğruluğu yönünde önemli bir adım atıldığı anlamına geliyor.
Ama bunun yanında unutmamamız gereken çok önemli bir gerçek var: Evrenin nelerden oluştuğu ve nasıl çalıştığı hakkındaki bilgilerimiz hâlâ kısıtlı. Higgs parçacığının bulunması evrenin anladığımız kısmını doğru anladığımızın ciddi bir kanıtı olarak görüldüğünden son 50 yılın en önemli bilimsel buluşlarından biri olarak kabul ediliyor. Gene de evrenin %97'sinin neden oluştuğunu bilmediğimizi unutmamalıyız. Bildiğimiz ve varlığını anladığımız tüm elektronlar, protonlar, gezegenler, yıldızlar, toz bulutları, pulsarlar ve karadelikler evrenin sadece %3'lük bir kısmını oluşturuyor. Biz şimdilik sadece kendi yaşadığımız bölgede varolan bu parçacıkları tanımayı başarıyla tamamladık.