Bu hafta İstanbul’da Türkiye’nin AB’ye katılımı bağlamında iklim politikalarımız üzerine bir toplantı düzenleniyor. Bu toplantıya çağrılı bakanlar ve pek çok politikacı olmasına rağmen program sonundaki panele bilim insanları davet edilmemiş.
Bu benim açımdan şaşırtıcı olmayan bir gelişme. Ancak politikacılar ve işadamları ya bilerek ya da bilmeden bilimsel çalışmaları dikkate aldıklarını düşünüyorlar, ama gerçekte devletler içi ya da arasında yapılan çalışmaların tümü artık bilimsel temelden tamamen uzak. Bunu birkaç başlıkta açıklamaya çalışacağım:
1.Biz bunu günden güne algılamayabiliriz, ama dünyanın iklimi geçen zaman içerisinde ciddi anlamda değişiyor. Eğer şu anda toprağın altındaki tüm fosil yakıtlarını, yani petrol, doğal gaz ve kömürü çıkartıp yakacak olursak önümüzdeki 90-100 sene içerisinde dünyanın ortalama sıcaklığı en az 6 derece artacak. Bu size korkunç gelmeyebilir ama basit bir örnek vermem gerekirse, böylesi bir sıcaklık artışı 100-150 sene içerisinde dünyadaki tüm buz kütlelerinin erimesine neden olur. Bunun sonucu da dünyadaki tüm denizlerin seviyesinin en az 60 metre yükselmesi demektir. “Dünyada Tuvalu, Kiribati, Maldivler yok olacak” türü bizi fazla da bağlamayan bir örnek vermeme gerek yok. Deniz seviyesi 60 metre yükselirse Adana’da Baraj’a kadar Çukurova yok olur, Mersin ve Antalya sular altında kalır, İzmir’in çoğu gider, Manisa yolundaki Topçu Tugayı’nın önünden denize girilir, İstanbul’da Fenerbahçe ve İnönü Stadları kalmaz, Taksim Meydanı neredeyse deniz kenarı olur. Eğer fosil yakıtlarını toprağın altından çıkartıp yakmaya devam edersek torunlarımızın dünyası bizimkinden çok daha değişik olacak. Taksim Meydanı’ndan denize girmek o kadar önemli değil ama deniz seviyesindeki 60 metrelik bir yükselmenin Türkiye’nin tarım arazilerine ve besin üretimine etkisini siz düşünün isterseniz.
2.Felaketleri önleyebilmenin yolu hızlı bir şekilde alternatif enerji kaynaklarına yönelmekten geçiyor. Burada bir çevreci çılgınlığı gibi görülebilecek “tüm teknolojiyi bir kenara bırakıp taş devri hayatına dönelim” anlamında bir şey söylemiyorum. Enerji üretmek için fosil yakıtlarından başka bir kaynağa kaymamız ve fosil yakıtlarını sadece kesinlikle gerekli oldukları yerlerde kullanmalıyız. Bunu da hemen yapmaya başlamalıyız. Dünya 2015 yılında fosil yakıt tüketimini azaltmak zorunda, yoksa yukarıda anlattıklarımı engellemek çok zorlaşmaya başlayacak.
3.Devletlerin bu tür alternatif enerjilere ağırlık vermek için neler yapabileceklerini uzun uzun anlatabilirim, ama neler yapmaması gerektiği benim gözümde çok bariz: Atmosfere salınan karbondioksit miktarına kota koyup bu kotayı şirketler arasında dağıtıp bu kotayı bir ticaret malzemesi yapmak. Bu ancak bir durumda çalışabilir, o da kota çok düşük miktarlarda belirlenecek olursa. Yani biz 2011 yılında atmosfere 100 birim karbondioksit saldıysak, 2012 kotasını 100 birim veya 99 birim belirleyemeyiz. Alternatif enerjilere hızlı bir geçiş yapacaksak bu kotaların 95-90 birim aralığında belirlenip her geçen sene de %5-10 oranında azaltılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde dünyamıza geri dönülmez bir zarar vermeden bu gezegende yaşamayı sürdürebiliriz.
4.Bizim devlet politikamız içerisinde alternatif enerji kaynaklarına yönelmek yok. Ana politikamız bu olmadığı müddetçe de Avrupa Birliği ile anlaşmamıza imkan yok. AB acilen alternatif enerji kaynaklarına yönelme politikası izliyor ve bu bağlamda da çok sıkı olmayan kotalar uyguluyor. Uygulamayı planladıkları kotalar insanlık için güvenli olabilecek bir rota çizmekten çok uzak olduğu için mantıksal bir anlam taşımıyorlar ama bizim olmayan politikamızla karşılaştırıldığında gene de geleceğe çok daha önem veriyorlar.
Sonuç olarak, ne iş dünyası ne de politikacılar bu temel gerçekleri duymak istemiyorlar. Kendi aralarında düzenledikleri toplantılarda küresel iklim değişikliğine karşı çalışmalar yaptıkları izlenimini veriyorlar ama çok yakında büyük felaketlerle karşılaşılmaması için her sene gidilmesi gereken yol bir adımken bir arpa boyu yol katedilip bu da büyük bir çaba olarak lanse ediliyor konuyu bilmeden dinleyenlere. Bu işin şakası yok artık, salım kotalarıyla, karbon piyasalarıyla kendimizi kandırmayalım. Dünya daha önce hiç karşılaşmadığı bir felakete doğru gidiyor ve bu tür göstermelik önlemler bu gidişe engel olmayacak. Herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor, buna da liderlik edecek olanların politikacılar olması gerekiyor.