Dün İstanbul ve Türkiye’nin Batı kesimleri şiddetli bir fırtınanın etkisinde kaldı
Dün İstanbul ve Türkiye’nin Batı kesimleri şiddetli bir fırtınanın etkisinde kaldı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'ne göre bu “Kuvvetli Fırtına” sınıfına giren bir fırtına. İstanbul'da rüzgarın sürekli hızı saatte 80 kilometreydi ancak zaman zaman 120 kilometreye ulaştı. Bu da İstanbul'un çoğu yerinde çatıların uçmasına, ağaçların devrilmesine ve özellikle köprülerde trafiğin aksamasına neden oldu.
Bu fırtına İstanbul ve Türkiye’nin Batı kesimlerinde gördüğümüz en kuvvetli fırtına değil, ancak gittikçe büyüyen metropollerde yaşadığımız için bu tür bir fırtına günlük hayatımızı ciddi bir biçimde aksattı. Bu iyi haberdi. Kötü haber de bu tür fırtınaların gelecekte gerek şiddetlerini, gerekse de sıklıklarını arttıracak olmaları.
Bizlere iklim ve iklim değişikliği konusunda en güvenilir bilgileri Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) sağlar. Bu panel iklim alanında dünyadaki en önemli bilim insanlarından oluşur ve aralıklı olarak iklimle ilgili çeşitli konularda önemli raporlar hazırlar. IPCC'nin 17 Kasım 2011'de yayınladığı son rapor iklim değişikliğinin şiddetli iklim olayları üzerine etkisi üzerineydi. Bu raporun çıktılarını şu şekilde özetleyebiliriz:
İklim değişikliği sıcak dalgalarının sayısını ve sıcaklığını arttıracaktır.
İklim değişikliği yoğun yağışların ve yoğun yağışlar sırasında alınacak yağış yüzdesini arttıracaktır.
Tropik ve tropik dışındaki fırtınalar kuvvetlenecek ve bu fırtınalardaki rüzgar hızları artacaktır.
Bu ülkemiz için şu anlama geliyor:
Zaten kurak kuşağa yakın bir bölgede yer alan ülkemizde hem ortalama sıcaklıklar artacak, hem de ortalama sıcaklıktan çok çok sıcak olan günlerin sayısı artacaktır. Bugün saat 12:30'da güneşin altında gömleklerimizle yemek yerken havanın ne kadar sıcak olduğundan bahsediyorduk. Bu hızlı ısınmanın doğal bir yan etkisi olarak Karadeniz'de bulunan çok derin bir alçak basınç sistemi bir saat içinde o güzel bahar havasını bir anda felakete döndürdü.
Yakın gelecekte (hatta belki de şu anda) gelecek olan yağışlar sadece fırtına şeklinde olacak ve bu yağıştan sonra uzun süre tekrar yağış görülmeyecek. Görüldüğü zaman da tekrar fırtına şeklinde olacak.
Ülkemiz yüksek rüzgar hızlarının görüldüğü bir bölgede bulunmuyor. Karayiplerdeki bir fırtınada rüzgarın hızı düzenli olarak saatte 120 kilometrenin üzerine çıkabilirken bizde böyle bir olay sıklıkla görülmez. Ancak iklim değişikliği bu olayların da sıklığının artacağını gösteriyor bizlere.
Doğal olarak bu fırtınalar insanların daha yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde daha fazla zarara yol açıyor. Bugüne kadar TEM'de TIRların rüzgardan devrildiğini duymamıştık, ama bugün böylesi bir olay yaşadık. Uzun yıllardır İnönü Stadı'nda yağmurdan dolayı maç ertelendiğini duymamıştık, bu haftasonu onu da yaşadık. Şimdiye kadar Antalya'da, Mersin'de denizin üzerinde hortumlar olduğunu biliyorduk, ama ilk defa Elazığ'da bir hortumda beş insanımız hayatını kaybetti. Her ne kadar unutmaya başlamış olsak da Eylül 2009'da Ayamama Deresi'nin taşmasıyla 23 kişiyi de İstanbul'un orta göbeğinde sel sularına kaptırarak kaybetmiştik.
Tabi ki çatılarımızı sağlam yapmıyoruz, tabi ki drenaj sistemlerimiz tıkanabiliyor, tabi ki işçilerin barındığı konteynerler yaşam standartlarına uygun değil, tabi ki hala dere yataklarına ev yapıyoruz, ama eskiden doğa bizim bu hatalarımızı affediyordu. Şimdi artık yeni bir dünyada yaşıyoruz. Bu yeni dünyada doğa artık bizim hatalarımızı kolay kolay affetmiyor. Artık hepimiz hızı saatte 120 kilometreyi aşan rüzgarlara, beklenmedik yerlerde ortaya çıkıp içinde yaşadığınız evi temelinden söküp götüren hortumlara, bir anda başlayan ve hızla sele dönüşme potansiyeline sahip yağmurlara alışmalıyız. Son iki haftanın iklim olaylarına bakarak geleceği tahmin edebilirsiniz ve o gelecekte de iklim olayları bize daha nazik davranmayacak.