Aradığınız ülkeye şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra deneyiniz.
10 Ekim 2015 Cumartesi ülkenin başkentinde 102 insan hayatını kaybetti. İnsanlar ölülerine yaralılarına sahip çıkmaya çalışırken polis gaz attı
Bir spiker oradan “masum insanlar da geçiyordu” dedi. İşine hala devam ediyor.
Bir diğeri ölü sayısını az buldu
Orada “ne işleri vardı” dedi başkası
Aradığınız ülkeye şu an ulaşılamıyor.
Aradığınız ülkeye şu anda ulaşılamıyor çünkü bu ülkenin kardeşlik ve haysiyet ayarlarıyla oynandı.
Dilek Doğan evinde gelen polisler tarafından vuruldu…
Annesinin gözleri önünde… Babasının kucağında… Günlerce hastanede kaldı ve hayatını kaybetti.
Biri “neden benim evimi basmıyorlar” dedi. Öteki “gazete dağıtıyormuş ölümü hak etmiş”
Aradığınız ülkeye şu an ulaşılamıyor. Çünkü bu ülkenin merhamet ve sevgi ayarlarıyla oynadılar
Bir adam 3,5 yaşındaki çocuğun yüzüne kezzap döktü.
Aradığınız ülkeye şu an ulaşılamıyor. Çünkü bu ülkenin onuruyla oynandı…
Bir spor kulübünün başkanı “Öleceksek de adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız” diyerek tüm kadınları aşağıladı. Aşağılamayı“adamlık” saydı.
Çünkü birileri bu ülkenin haysiyet ve onur ayarlarıyla oynadı.
Birileri bu ülke insanının adalet, dayanışma, kardeşlik duygularının ayarlarıyla oynadı. Sevginin yerine nefreti, dayanışma yerine bencilliği, kardeşlik yerine düşmanlığı yeşertti.
Biri 14 yaşında evladını kaybeden bir anneyi yuhalattı
Öteki bir engelliye “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz daha ne istiyorsun” dedi
Başkası “Tecavüze uğrayan anne ölsün çocuk değil” dedi
Biri “Kadınlar herkesin içersinde kahkaha atmayacak” dedi öteki hamile kadınların sokakta gezmemesi için fetva verdi.
Biri Kürt köylerinin bombalanması gerektiğini söyledi, öteki Kürtlerin anadilde ağıt yakma şanı verdikleri için şanslı olduklarını söyledi.
Biri panzere bağlanan cansız bedene "it" dedi. Öteki çırılçıplak soyulup teşhir edilen kadına "o.."
“Kimse nefretle doğmaz, nefret öğrenilir Eğer nefret ögrenilebiliyorsa sevgiyi de öğrenebiliriz" der Mandela. Sadece nefreti öğrettiler. ‘Yaradandan ötürü yaradılanı sevdiklerini söylerken bile insanları aşağıladılar. Nefret saçtılar. Nefret saçarak ayrıştırmaya çalışıyorlar. Bu ülkeyi kin ve nefret duygularıyla parçaladılar. Bu ülkenin insanının haysiyetini ve onurunu satın alarak bölüyorlar.
Canımızı ala ala, elimize vura vura bizden aldıklarını birbirimizden nefret ettire ettire unutturmaya çalışıyorlar…
İnsanımız, toprağımızı, emeğimizi, doğamızı talan eip sömürenler bizi birbirimizi düşman ederek kendi zalimliklerini unutturmaya çalışıyor. Birbirimizin acısına, yokluğuna hevesle bakmamızı gülmemizi istiyor…
Oysa bu duygular bize tanıdık değil. O yüzden her seferinde afallıyoruz. O yüzden her seferinde şaşırıyoruz.
Çünkü
Sabahları birbirini hayır dualarıyla uğurlayan evlerde doğduk biz…
Aç gittiğimiz yoksul evlerinden kimse rencide olmasında tok kalkmaya tembihlendik biz.
Cenaze günü düşmanlığı, kırgınlığı bir yana bırakan ve her koşulda koşan akrabalıklarla büyüdük
“Kokmuştur canları çeker” diye yapılan herhangi bir yemeği komşusuyla paylaşan ülkenin insanlarıyız.
Aradığınız ülkeye şu anda ulaşılamıyor. Kendi kötülüklerini örtmek için bu ülkenin iyilik ayarlarıyla oynadılar…
Eşitlik ve dostluk ayarlarıyla…
Ama tam da bozamadılar…
Ankara’da patlayan bombalara rağmen yaralıları oradan çıkarmaya çalışanlar, kendi yarasına aldırmadan yardım etmeye çalışanlar ispatıdır
100 ölüye yüzlerce yaralıya rağmen meydanları dolduran kalabalıklar ispatıdır
Dilek Doğan’ın annesinin feryadına gözyaşı döken binlerce ana ispatıdır…
Kobane’ye park yapmaya giden gençler bunun ispatırdır…
Aradığımız ülkeye şu anda ulaşılamıyor
Ama tekrar deneyeceğiz. Tekrar denemekten vazgeçmeyeceğiz.
Ve o güzel ülkeyi mutlaka var edeceğiz …
Belki 1 Kasım bir başlangıçtır… Kim bilir…