Adalet çok kıymetli bir kelimedir. Altı harfli bir kelime olmasın yüzünden değil, herkese lazım olduğu için kıymetlidir. Hakkaniyet, eşitlik, hukuk içerdiği için kıymetlidir. Hor görmeme, ötekileştirmeme, aşağılamayı da kapsadığı için kıymetlidir. Komşun açken tok yatmamayı, başkasının emeğinde ve cebinde gözünün olmaması gerektiğini anlatır. Kendin için istediğini herkes için istemen gerektiğini anımsatır. İnsan haklarının en temel kavramlarından biri olduğu için kıymetlidir.
Bu girizgâhı kah şüpheyle, kah küçümsemeyle, eleştiriyle, iğneleme veya kötülüme ile izlenen “Adalet Yürüyüşü” için yaptım. Her ne kadar yok sayılmaya çalışılsa da 15 Haziran sabahı Güven Park’ta başlayan yürüyüş çok fazla şey anlatıyor. Çünkü Adalet için yürünüyor.
68 yaşındaki bir siyasi hareketin lideri “Adaletin olmadığı ülkede yaşamak istemiyoruz” dedi ve yürümeye koyuldu. Günlerdir yürüyor. İlk gün “bırakır” diyenler şimdilerde biraz sessiz. Çünkü yürüyüş, yağmura, toza, toprağa rağmen ısrar ve inatla sürüyor.
‘CHP’nin şimdiye kadar nerede olduğu’ sorusu birçok insanın kafasında, dilinde olabilir. Tereddütle, şüpheyle izlenebilir. Geç kalmış gelebilir, eksik bulunabilir. “Başka yolu yok muydu” denilebilir. Alt alta sıralayacak olursak yüzlerce hatta binlerce gerekçe, söz bulunabilir. Daha çok ses getirecek bir yöntem ve yol bulanlara saygım sonsuz. Bütün bunlara rağmen önemsiz sayılamaz. Küçümsenemez.
Kemal Kılıçdaroğlu tarafından başlatılan yürüyüş beni heyecanlandırıyor. Hem de ama’sız, fakat’sız. Nasıl olacağı, neye evrileceği bir parça da “ama” ile başlayan cümleler kuranlar tarafından belirlenecek. Nasıl mı? Çünkü “Ama” deyip burun kıvırdığınızda kendi sesinizden başka sese karışmayacaksınız. Yanınıza başka ses almayacaksınız. O yürüyor ve yanına sesler alıyor. Adımlarına adımlar eşlik ediyor. Soluğuna yeni soluklar yetişiyor. O yürümeye devam ediyor. “Utandırsın beni o halde” diyenler olacaktır. 68 yaşında bir adamın sizi utandırmasına ihtiyacınız var ise ne acı.
Bir yürüyüş eylediler sabahtan. İstanbul’a doğru geliyorlar. Onlarla birlikte nasıl bir rüzgâr esecek şimdiden bir şey söylemek, koca koca yorumlar yapmak haddim değil. Bir şey oluyor. İyi bir şey… Kötücül düşüncelerden, olumsuz yargılardan sıyrılıp bir bakın. CHP’yi eleştirmeye daha sonra kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Adalet istiyorsanız, bıktıysanız, gerçekten artık yeter diyorsanız; bu yürüyüşe ses olmak, soluk olmak, yol arkadaşı olmak zorundasınız. Sonra çok utanırsınız. Çünkü tarih tam da böyle yazılıyor.
68 yaşındaki bu insan bir siyasi partinin lideri doğru. Yani sıradan bir insan değil. Sıradan bir insan gibi bir yola çıkması bu yüzden önemli. Onca yolu tepmeyi göze alması bu yüzden değerli.
Kılıçdaroğlu yola çıkarken “herkes için adalet istiyoruz” demişti. Şüpheyle bakma hakkına elbette herkes sahip ama Adalet Yürüyüşü bütün ötekilerin yürüyüşü. Bu yürüyüş önemsenmeyen, yok sayılanların yürüyüşü, yakılan ormanların, yuvasından edilen kuşların, kesilen ağaçların, çalınan yetim hakkının, tarlada çürütülen mahsulün yürüyüşü. Kirletilen duaların yürüyüşü. Ermenek’te yetim kalan çocuğun, Soma'da tekmelenen madencinin yürüyüşü. Bu yürüyüş “karşının ölülerinin” yürüyüşü. “Herkes için adalet” sözünde Ankara garında, Suruç’ta katledilenler var. Eksik ya da fazla olabilir. Ama bütün bu acılar, bütün bu adaletsizlikler olmasaydı böyle bir yürüyüş olmayacaktı. Adalet en fazla adaletsizliğin olduğu yerde konuşulur. Olsa neden konuşasın. Yok ki istiyorsun, yok ki mücadele ediyorsun. Ve adalet için, hak için daha fazla gerekçen varsa neden duruyorsun?
Adalet Yürüyüşü’nün tuzu kuru olanlar için elbette bir anlamı yok. ‘Ekonomisi çok iyi, işleri tıkırında olan güllük gülistanlık ülkeyi dünyaya rezil etme çabasından başka bir şey değil’ (Gülistanı biz göremedik çünkü yıllardır gülleri eziyorlar) Gezi’de çadırlar yakılırken seyirci kalan yüzlerce kilometrelik yol tepilirken umursamayacak. Madencinin göçük altında kalmasına ‘fıtrat’ diyen, zeytin ağaçlarının kesilmesini tesis yapılmasına tercih eden o yolda yürümenin anlamını bilmeyecek. Bombalanan köylere, yerinden yurdundan edilen köylülere uzaktan bakanlar için, emek gaspını, taşeronlaşmayı yok sayan “yürümek de ne” diyecek. Kadına şiddeti makul gören, tecavüze uğrayan çocuğu ‘kirlenmiş’ sayan bu yürüyüşü anlamayacak.
15 yaşında bir çocuğun 16 kilo gömülmesine “oh olsun” diyen, Kemal Kılıçdaroğlu es kaza yolda kayıp düştüğü için dalga geçecek. Bin odalı saraya prestij diyen 350 liralık yürüyüş ayakkabısına laf edecek. Giydiği gömleğe, gecelediği karavanla uğraşacak. İşte tam burada değerli bir “ama” var. “Ama”; Kılıçdaroğlu bir gün onlar için de lazım olacak adalet için yürüyor. Çünkü adalet bir gün herkese lazım olur.