Gıda üretimi her gün başka tehditle karşı karşıya. Artan nüfus, değişen hava koşulları, susuzluk, yetersiz ve verimsiz tarım arazileri... Bu tehditlerin yanı sıra Birleşmiş Milletler'in 2050 yılında dünya nüfusunun üçte ikisinin şehirde yaşayacağını öngördüğünü de biliyoruz. Aklımda o soru: Geleneksel tarım bu nüfusu nasıl besleyecek?
Artan nüfusla beraber hızla yükselen kentleşme sonucu şehirlerde konut, gıda ve içme suyu sıkıntısı da kaçınılmaz oluyor. Pek tabii geleneksel tarımın üzerindeki nüfusu besleme baskısı da artıyor. İklim değişikliği, verimsiz toprak, çiftçi gelirlerinin düşmesi de cabası. Sınırlı doğal kaynakları düşünürsek rahatlatıcı çözüm şimdilik kentte tarım ile olacak gibi görünüyor. Tabii tüketen taraf üretmeyi öğrenirse.
Dünyanın birçok yerinde doğa ve toprakla ilişki kuramamış şehirli insanlar tarımla yeniden ilişki kuruyor ve şehir çiftliklerinin sayısı her geçen gün artıyor. Çatı bahçeleri, seraları, boş depoları kentsel tarım için bir bir ayrılıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü kentsel tarımı "küçük alanlarda sebze, meyve, bitki üretimi yapmak; mesleki ve ticari olmayan küçük ölçekte bir etkinlik" olarak tanımlıyor. Küçük alan dediğimiz, kent içinde ve çeperinde bulunan çatı, park, boş arazi, bahçe, balkon tabii. Kent bahçeleri daha yeşil, daha çok komşuluk yaptığımız, daha temiz gıdaya ulaştığımız, kaynakları daha verimli kullandığımız şehirler vadediyor.
Kent tarımı, tarihte genellikle savaş ve buhran dönemlerinden sonra insanların sebze ve meyve gereksinimlerini karşılamak amacıyla yükselmiştir. Özellikle 1. ve 2. Dünya Savaşlarında okul bahçelerinin, kullanılmayan arazilerin bile tarım alanlarına döndüğünü biliyoruz. Genelde bu bostanlar, bahçeler ailelerin hem boş zamanlarını değerlendirme hem de gıda gereksinmelerini karşılama amaçlıdır. Özellikle COVID-19'un yükselişiyle gıda kaygısı tıpkı bu savaş dönemleri gibi kent tarımını yeniden gündeme getiriyor.
Genelde bu tarım geleneksel yöntemlerle olsa da dünyada örneklerini gördüğümüz dikey tarım da oldukça verimli olabilir.
Belli ki geleneksel üretim biçimi zorlanıyor ve zorlanacak, dikey tarım uygulamasını ise geleneksel tarıma destek olarak düşünebilirsiniz. Şöyle anlatayım yapay aydınlatma kullanılarak, üst üste kurulmuş bir bitki fabrikası ya da tarım alanları düşünseniz nasıl olur? Ne güneş ışığı ne toprağa ihtiyaç duyulan bu tür tarım alanlarında üretim yıl boyunca olabiliyor ve verimlilik geleneksel üretimden kat kat fazla. Ayrıca ürün tarım ilacı da içermiyor. Farklı bir açıdan bakmak gerekirse tarla ile tüketim yeri arasındaki mesafe kısa da olduğundan karbon ayak izi düşük oluyor ve ulaşım masrafı büyük ölçüde azalmış oluyor. Tarımın alışık olmadığımız bir hali gibi görünse de yakın gelecekte dikey tarımı sık sık duyacağımızı düşünüyorum.