ABD’deki 8 Kasım ara seçimlerinin kesin sonuçları hala belli değil. Ancak Senato’nun Demokratlar'ın elinde kalacağı ve Temsilciler Meclisi'nde Cumhuriyetçiler'in az farkla öne geçeceği neredeyse kesinleşti. Bu durum bile Amerikan siyasi hayatının son zamanlarda iyice polarize olup olgun bir karpuz gibi ikiye ayrıldığının bir kanıtı. Vaziyet-i umumiyeden çıkarılacak birkaç ders var. Bazıları ABD siyaseti hakkında bildiklerimizin altını çiziyor, bazıları da görece yeni durumların, olguların ve kişilerin etkisiyle Amerikan siyasetinin gelecekte gidebileceği yönü gösteriyor.
Dış faktörleri hesaba katmayan bütün saptamalar eksik kalır. Ancak Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yerel yönetimlerin ve federalizmin güçlü konumları siyasetin çoğunun yerel faktörlere bağlı ve bu nedenle yerel odaklı olmasını gerektirir. Federalizm Amerikan kurucu babaları merkezi devletin aşırı biçimde güçlenmesini önlemek için geliştirdikleri kontrol ve denge mekanizmalarından biridir. Valiler halk tarafından seçilir ve sağlık, eğitim ve yerel güvenlik hizmetlerinin çoğunun vergilendirilmesi ve harcamaları eyaletler tarafından yapılır.
ABD’de bir milletvekili, Temsilciler Meclisi'nde oyunu kullanmadan önce “Benim bu oyum bölgemdeki yeniden seçilme şansımı artırır mı yoksa azaltır mı?” diye düşünür. Milletvekilinin siyasi hayatı parti liderlerinin iki dudağı arasına değil, büyük ölçüde bölgesindeki seçmenin önseçimlerdeki tercihine bağlıdır.
Geçen Eylül ilk dersimde yine öğrencilerime onları Ankara’da kimin temsil ettiğini sordum. Yine hiç kimse bilemedi. Bu da ülkemizde seçmenle siyasetçi arasında organikten geçtim hiçbir bağın olmadığının kesin kanıtıdır. O beğenmediğimiz Amerika’da her milletvekilinin bölgesindeki en büyük kentte bir ofisi vardır ve devletle bir sorunu ya da davası olan herkes onun kapısını çalar ya da hesap sorar. Amerikan seçim bölgeleri sadece bir milletvekili çıkardığı için siyasetle fazla ilgili olmayan vatandaşlar bile o milletvekilinin adını bilir.
“En önemlisi ekonomidir, aptal” pankartı 1990’larda seçimi kazanmaya odaklanan Bill Clinton’un kampanya merkezinin duvarında asılıydı. Gerçekten hemen hemen tüm seçimlerde seçmenlerin bir numaralı kaygısı geçim derdidir. Bu yıl pandemi sonrası para bolluğu enflasyonu alışılmadık yıllık yüzde 8-9 seviyelerine yükseltti, özellikle yakıt fiyatlarına yapılan zamlar Amerikan tüketicisini iktidardaki Demokratlar'a karşı tavır almaya yöneltti.
Ancak son ara seçimler bir kez daha kanıtladı ki seçmen davranışlarını yalnızca ekonomik faktörlerle açıklamak doğru değildir. Kişiye ve çevresine bağlı olarak kimlik, çevre duyarlılığı, kürtaj ve LGBTQ+ hakları dahil her türlü çeşitli hak ve özgürlükler ön plana çıkabilir. Bence Cumhuriyetçi Parti'nin son ara seçimlerde arayı daha da açmamasının ana nedeni budur. Belki de gelecek seçimlerde en önde giden aday duvarına “en önemlisi kültür savaşıdır, aptal” yazılı bir pankart asacaktır.
3- Donald Trump faktörü: “Bize yeni Trump’lar gerek”
Konudan bir miktar anlayan yorumcuların çoğu ara seçimlerin en büyük kaybedeninin Donald Trump olduğu konusunda hemfikir. Gerçekten Dr. Mehmet Öz dahil Trump tarafından onaylanan adayların önemli bir kısmı seçimi kazanamadı, ama yine de Cumhuriyetçi Parti'nin çoğu onun elinde olduğu için önemli bir kısmı kazandı. Bence Trump’ı Amerikan siyasetinden silmek çok zordur. Her fırsatta kadınları, azınlıkları ve gay’leri aşağılamasına ve Putin’in her dediğini yapmasına rağmen “teflon başkan” olarak nitelendirdiğim portakal saçlı reisin şansı her zaman yaver gitmiş, ancak kendi kabul etmese de ilk kez 2020 Başkanlık seçimini kaybetmiştir.
Trump daima moruk olarak nitelediği Biden’den yalnızca iki yaş küçüktür ve 2024’te 78 yaşını bitirecektir. Bugünlerde rakibini silip süpüren Florida Valisi DeSantis tüm yorumcularca Trump’ın ön büyük rakibi olarak görülmektedir. Amerikan sağcılarının bir kısmı şimdiden “bize yeni bir Trump gerek” diye söylenmeye başlamıştır.
24 Haziran 2022’de Amerikan Yüksek Mahkemesi “Roe v. Wade” olarak bilinen kürtaj hakkının düzenlenmesini eyaletlere bıraktı ve 1973’ten beri bu hakka sahip olan kadınları öfkelendirdi. Yüksek Mahkeme önünde gösteri yapan kürtaj taraftarı bir kadının ona karşı olan başka bir kadının suratına “kızın hamile kaldığı zaman kürtaja karşı çıktığına pişman olursun!” diye bağırdığını hatırlıyorum. Öte yandan Amerikan siyasi hayatında çok etkili olan evanjelistler bayram yaptılar, hedeflerindeki en büyük ödülü ele geçirmişlerdi. Diğeri eşcinsel evliliğine son vermekti.
8 Kasım’daki ara seçimler öncesi yapılan kamuoyu yoklamaları kürtaj yasağı öfkesinin küllenmekte olduğunu ve yüksek enflasyon gibi ekonomik kaygıların büyük arayla ön plana çıktığını gösteriyordu. Oysa öfkeli kadınlar ve yandaşları seçimlerde yüksek oranda oy kullandılar ve büyük bir Demokrat yenilgisini önlediler. Gen Z diye adlandırılan 20’li gençler de ilk kez bu kadar yüksek oranda oy kullandı.
2022 ara seçimleri LGBTQ+ bireyleri için oldukça iyi geçti. Massachusetts ve Oregon lezbiyen valiler seçti. California’da Peru asıllı bir gay eski kaçak göçmen ilk kez bu çifte kimlikle milletvekili oldu. 2020 seçimlerinde hepsi Demokrat Partili 22 LGBTQ+ milletvekili çıkmıştı. Bu yıl sayının artması bekleniyor. Topluluk 2015’teki Yüksek Mahkeme kararıyla elde ettiği birbiriyle evlenme hakkını sonuna kadar savunmaya kararlı. Tabii aynı şeyi kürtaj hakkı bağlamında kadınlar da söylüyordu. Amerika’da son sözü söyleyen ömür boyu Yüksek Mahkeme üyeliği için verilen savaşlara ve açık hak ihlallerine şaşırmamak gerek.
ABD’deki güçlü yerel demokrasi vatandaşların imza toplayarak kanun teklifi yapmasının yolunu açtı. Marijuana kullanımından kütüphane inşasına kadar pek çok konu seçim zamanı halka soruluyor. Seçim pusulalarında adayların yanı sıra kanun teklifleri, onların getiri ve götürüleri hakkında kısa bilgiler mevcut. Son zamanlarda yeterli imza toplayıp seçim pusulalarında yerini alan ve genellikle kabul edilen kanun tekliflerinin çoğu narkotik uyuşturucular hakkında. Sınırları dışında uyuşturucuyla mücadele eden devlet içerde genellikle halkının kafalarını iyi etme hakkına saygı gösteriyor. ABD’deki 50 eyaletin 37’sinde tıbbi marijuana serbest, 19’unda ise alkollü içki muamelesi görüyor, yani satın almak için 21 yaşını bitirmiş olmanız yeterli. Kızımın oturduğu Oregon eyaletinde içki dükkanından çok marijuana dükkânı olduğunu, bu işin uzmanı olan “budtender” diye bir meslek çıktığını ve son zamanlarda kabul edilen yasalar sonucu küçük miktarda her türlü uyuşturucu bulundurmanın yasal olduğunu biliyorum. Demokrasiye ve kişisel özgürlüklere saygım sonsuz, yine de trafikteki kafaları büyük ihtimalle iyi olan sürücüler beni endişelendiriyor.
Geçen yıl 6 Ocak’ta Trump Twitter’ın ve mikrofonun başına geçti, yandaşlarına 2020 Başkanlık seçimlerini kendisinin kazandığını söyledi ve onları o gün seçim sonuçlarının oylanacağı Kongre binasına saldırmaya teşvik etti. Bu yüzden tarihte ilk kez iki defa azli istenip Senato'da yargılanan başkan oldu. Yedi kişinin hayatını kaybettiği saldırı aslında Amerikan demokrasisine karşı bir saldırıydı ve sistemin ne kadar saldırıya açık, kırılgan ve zayıf olduğunu gösteriyordu. Tabii Trump’ın isyanı, Kongre binasının işgalini ve taraftarlarının vahşetini saatlerce Beyaz Saray’daki odasında televizyonda seyredip Ulusal Muhafızları orada görevlendirme emrini vermemesi işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirdi.
2022 ABD ara seçimleri ülkedeki demokrasiyi güçlendirdi. Temsilciler Meclisindeki çoğunluğun yer değiştirmesi, buna karşın Demokratların Senato’yu elde tutmaları Biden’e yapılan azil tehditlerini şimdilik susturdu ve Ukrayna’ya yapılan yardımın kesilme şansını azalttı.
Son söz: “Demokrasi pahalıdır”. Amerikalılar Kasım 2022 ara seçimleri için 16,7 milyar dolar harcadı. Bu paranın karşılığını alıp almayacaklarını, sistemin gelecekteki saldırılara karşı ne kadar dayanıklı olacağını zaman gösterecek. Amerikan demokrasisinin olası bir çöküşü dünyadaki tüm demokratlar için kötü, otokratlar için ise iyi bir haberdir. Amerikan karşıtlığının tavan yaptığı ülkemizdeki kamuoyunun olası yarı faşist bir Amerika’yı nasıl karşılayacaklarını hem merak hem de bir miktar tahmin ediyorum.