CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni başdanışmanı Jeremy Rifkin kâğıt üzerinde çok etkileyici bir bilim ve iş insanı. En iyi okullardan mezun olmuş, çığır açan kitaplar, makaleler yazmış, dünyanın en etkin liderlerinin başdanışmanlığını yapmış, fikirlerini, öngörülerini ve politikalarını Avrupa Birliği'nden Çin Komünist Partisi'ne kadar geniş bir yelpazeye kabul ettirmiş bir akademisyen.
Dün akşam Youtube’da onun “Üçüncü Endüstriyel Devrim: Yeni bir radikal paylaşım ekonomisi” adlı üniversite öğrencilerine verdiği dersi izledim ve daha da fazla etkilendim. Benim gibi 70’li yaşlarda olan bu genç adam bizim gibi boomer’larla dalga geçmeğe hazır Z Kuşağı gençleriyle usta bir futbolcunun topla oynadığı gibi oynadı. Prompter kullanmadan tüm detayları anında hatırladı ve tam bir profesyonel gösteri sergiledi. Ses tonu yerinde, zamanlaması müthiş, konudan konuya geçişi kaygan, argümanları tutarlıydı. Deneyimli bir stand-up komedyenin, kilisedeki karizmatik bir vaizin, popülist bir politikacının ve öğrencilerin sevgilisi İlber hocanın bir karışımıydı sanki. İzleyicilerin arasında bir parti sahibinin verdiği rahatlıkla dolaştı, onlarla konuştu, sorguya çekti ve bir kısmını biraz utandırdı. Genelde çevreci ve enerji odaklı olan konu çok ilginçti ve onun sayesinde sürükleyici de oldu.
Yukardaki çizim Rifkin’in Üçüncü Sanayi Devrimi'ni özetliyor. Bu devrim beş entegre olguyu içeriyor: Yenilebilen enerji, tükettiğinden fazla enerji üreten binalar, hidrojen depolama, akıllı internet ağı ve hidrojenle çalışan yakıt hücreli araçlar. İçerik ve sunum süperdi. İngilizce bilenlere kesin tavsiyemdir.
Ancak her görüntüyü, veriyi ve olguyu sorgulayıp çeşitli kaynaklardan kanıtlamaya çalışan bir sosyal bilimci olarak hemen Time dergisinin 4 Aralık 1989’da yayınlanmış “Bilim dünyasında en fazla nefret edilen adam: Jeremy Rifkin” yazısını bulup okudum. Genellikle diğer bilim insanlarının kıskançlıklarını yansıtan yazı onun konferanslarını bir gösteri (show) olarak nitelendiriyor.
Rifkin bir gün konferans salonuna elindeki 20 doları sallayarak girdi ve soracağı sorunun cevabını hiç kimsenin bilemeyeceğinden emin olduğunu, parayı bilene vereceğini söyledi. Soru da şuydu: “Son 100 yıl içinde oluşan en güçlü ve bilimin anahtarı olan değer hangisidir?” Hiç kimse bilemeyince kendi cevabını tahtaya büyük harflerle yazdı: VERİMLİLİK. “Her şey o kadar verimli ve etkin ki insanlık duygumuzu kaybettik. Bunu geri getirmemiz gerek” dedi. Sonra da verimliliğin mimarları olan Bacon, Descartes, Newton, Locke gibi bilim adamlarını eleştirdi. “Oğlanlar” diye nitelendirdiği bu ünlülerin günahı neydi? Rifkin onları başka olası sonuçlarını düşünmeden, yeterli deney yapmadan yeni teknolojileri topluma dayatan bir atmosfer yaratmakla suçladı. “Daha hızlı olan daha iyi değildir” diye ilave etti.
Onun bu performansını üçkağıtçılık olarak nitelendiren bilim adamlarının sayısı az değildi. Özellikle bazı DNA araştırmalarına karşı olduğu için bazıları ona bilim karşıtı bir tutucu diyordu. Genetik bilimci Zinder onu “aptal bir demagog” olarak adlandırdı. Rifkin’in “Algeny” adlı kitabı için Harvard’lı Gould “bilim kılığına girmiş, zekice inşa edilmiş bir anti-entelektüel propaganda parçası... Bundan daha derme çatma bir çalışma okuduğumu hatırlamıyorum” eleştirisini yaptı.
Oysa Rifkin’e göre bu eleştiriler onun doğru yolda olduğunun kanıtıydı. “Benim işim yeni teknolojilerin getirebileceği problemlere dikkati çekmektir” dedi. “Bilim insanları bize bu yeni teknolojilerin nasıl çalışacağını göstermelidir. Ondan sonra toplum bunu kullanıp kullanmamak istediğine karar vermelidir, bilim adamları değil. Onlar Tanrı değil, sadece teknisyendirler.” Bu arada büyük uluslararası şirketlerin rolüne fazla değinmedi.
Rifkin gençliğinden beri bir sosyal eylemciydi. 1960’lı yılların sonlarında Rifkin ünlü Wharton Maliye Okulu'nda hem bir partici hem de sınıf lideri olarak bilinirdi. Vietnam savaşının devam ettiği o günlerde bir protestocu olmaya karar verdi. Vietnam tarihi hakkında ne bulduysa okudu ve Amerika’nın liderlerinin Güneydoğu Asya hakkında alarm verecek kadar cahil olduklarına karar verdi.
Genç eylemci Rifkin Birleşmiş Milletler'in ve Savunma Bakanlığı Pentagon’un önünde gösteriler düzenledi. Akşamları askeri üslerin yakınlarındaki barlara gidip Amerika’nın savaş suçları hakkında şahitlik yapacak askerler bulmaya çalıştı. 1968-1969’daki ABD savaş suçları hakkında rapor vermeye istekli Vietnam Savaşı gazilerinden oluşan Yurttaşlar Komisyonu’nu kurdu.
1980’li yıllarda Reagan yönetimi çevreyi koruma kurallarını gevşetti ve büyük şirketlerin ekmeklerine yağ sürdü. O yıllarda bilim insanları moleküler biyolojide büyük gelişmeler sağlamıştı ve kuralların askıya alındığı bu ortamda genetik mühendisliğe soyunan şirketler her derde deva iksirlerini pazarlayıp büyük kârları ceplerine indiriyorlardı.
Rifkin’in fazla müspet ilim geçmişi yoktu, ancak Nazi’lerin esir kampı Dachau’yu ziyaret edip tutuklular üzerinde korkunç deneyler yapan bilim adamlarının yaptıklarını öğrendikten sonra onlara olan güveni sarsılmıştı.
Onun Washington merkezli Ekonomik Eğilimler Vakfının avukatları her yıl ortalama altı dava açmaya ve daha fazlasıyla devleti ve şirketleri tehdit etmeye başladı. Dava konuları arasında taşıyıcı annelik, hayvan patentleri ve genetiği değiştirilmiş bakterilerin açık havada kullanımını içeren tarımsal deneyler vardı. Galileo uzay aracının fırlatılmasını bir mekik patlaması halinde Florida’ya plütonyum yağacağını iddia ederek geciktirmeye çalıştı. Wisconsin’de genetiği değiştirilmiş bir büyüme hormonu ile beslenen hayvanlardan elde edilen süt ürünlerinin boykotunu organize etti. Rifkin’in araştırma projelerini engellemekteki başarısı bir biyoteknoloji bülteninin onu “Korkunç Hayır Canavarı” olarak etiketlemesine neden oldu.
Zaman içinde Amerikan rüyası ve kapitalizm bu çalışkan akademisyene yardım edip cebini parayla doldurdu. Rifkin dünyanın pek çok yerinde iş, hükümet, emek ve sivil toplum forumlarında sık sık konuşmacı olarak yer almaya başladı. Onun sürdürülebilir, karbon sonrası ekonomik çağ vizyonu, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler tarafından onaylandı ve pek çok dünya lideri tarafından benimsendi.
Rifkin, Wharton Okulu’nda 1994’te üst düzey yönetim için dersler vermeye başladı, 2000’li yıllardan itibaren danışmanlık yapmaya başladı. Rifkin’in danışmanlık yaptığı çevreler arasında Avrupa Birliği, Çin Halk Cumhuriyeti, Almanya, İspanya bulunuyor. Rifkin, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Portekiz Başbakanı Jose Socrates ve Slovenya Başbakanı Janez Janša’ya Avrupa Konseyi Dönem Başkanlıkları sırasında ekonomi ile ilgili konularda danışmanlık yaptı.
Rifkin ülkelerin yanı sıra dünyanın önde gelen yüz yenilenebilir enerji, inşaat, mimarlık, emlak, bilişim, enerji ve kamu hizmeti ve ulaşım şirketlerinden oluşan Üçüncü Sanayi Devrimi Küresel CEO İş Yuvarlak Masası’nın kurucusu ve başkanı. Sürdürülebilir karbon sonrası ekonomik çağ vizyonu, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler tarafından onaylandı ve bu önerileri pek çok dünya lideri tarafından benimsendi.
Dayanıklılık çağı ve yeşil enerji
Rifkin, Yeşil Yeni Anlaşma ile fosil yakıt uygarlığının çöküşünün eşiğinde olduğumuza dikkat çekti. İnsanların bunu hayal etmesi oldukça zordu çünkü tüm uygarlık 200 yıldır fosil yakıtlarla yaşıyordu. İnşaat malzemelerimiz, gübrelerimiz, böcek ilaçlarımız, farmasotik ürünlerimiz, gıda katkı maddeleri, güç, ulaşım, ısı, ışık, paketleme ve geri kalan her şey fosil yakıt kökenliydi.
Son zamanlarda güneş ve rüzgâr enerjilerinin maliyeti nükleer, petrol, kömür ve doğalgaz maliyetlerinin altına düştü. Rifkin tarihin en büyük aldatmacasının içinde olduğumuzu söylüyor. Bu aldatmaca; ‘Fosil yakıt endüstrisindeki atıl varlıklar’ konusu. Çünkü artık güneş ve rüzgâr enerjilerinin maliyetleri daha ucuz. Bu da tüm gazla çalışan elektrik santralleri, boru hatları, rafineleri ve benzin istasyonlarının atıl varlıklar olduğu anlamına geliyor. Bu amortize edilebilecek bir durum değil. Rifkin on yıl içerisinde güneş-rüzgâr elektriği ve elektrikli ulaşım araçlarından oluşan bu Üçüncü Sanayi Devrimi altyapısının, muhtemelen 2028 yılı civarında fosil yakıt uygarlığını çökerteceğini öngörüyor. Yazılarında "ilerleme çağından" sonra "dayanıklılık çağına" geçilmesini öneriyor ve yeşil enerjinin öneminin altını çiziyor.
Kendi oluşturduğu küresel ekonomik kalkınma ekibi Üçüncü Sanayi Devrimi (Nesnelerin İnterneti / fiziksel nesnelerin birbirleriyle veya daha büyük sistemlerle bağlantılı olduğu iletişim ağı) için altyapıyı geliştirmek için şehirler, bölgeler ve ulusal hükümetlerle birlikte çalışıyor.
Jeremy Rifkin son on yıldır Avrupa Birliği'ne ekonomi, iklim değişikliği ve enerji güvenliği alanlarında danışmanlık hizmeti veriyor. Ayrıca AB Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve birçok AB ve Asya ülkesinin devlet başkanına danışmanlık yapmakta. Avrupa Birliği'nin (Akıllı Avrupa olarak adlandırılan) küresel ekonomik kriz, enerji güvenliği ve iklim değişikliği üçlü sorununu ele alan Üçüncü Sanayi Devrimi uzun vadeli ekonomik sürdürülebilirlik planının baş mimarı olarak biliniyor.
Jeremy Rifkin, Euronews'e daha önce verdiği bir mülakatta, Üçüncü Sanayi Devrimi'nden bahsetti ve bunu beş başlıkta topladığını söyledi. "Şu anda fosil yakıtları kullanarak inşa ettiğimiz 200 yıllık bir sanayi devriminin faturasını ödüyoruz" diyen Rifkin, AB açısından bu beş başlığı şu şekilde sıraladı:
Bu çevreye ve insanca paylaşıma duyarlı bilim adamının ülkemizde başarılı olması için pek çok neden var. Aklın yolu bir derler. Kılıçdaroğlu çok sağlam bir ekip kurmuşa benziyor. Ülkemizin bulunduğu bu kötü koşulların bir miktar düzelmesi bile onun başarı hanesine yazılır. Çeşitli haklı nedenlerden ötürü Amerikalılardan fazla hazzetmeyen aziz milletimin yerine ve duruma göre gönlünü fethedenler de olmuştur. ABD Başkanı Bill Clinton deprem sonrası ülkemize geldiğinde kucağına aldığı çocuk onun burnunu sıkmış, sonra da bu deneyimli politikacı halkımızın sevgilisi olup neredeyse vatandaş olup adaylığını koysa ülkemizde seçim kazanacak bir hale gelmişti.
Öte yandan bu coğrafyada meyve veren ağacı taşladıklarını unutmamak gerek. Yaşı müsait olanlar bir zamanlar tüm umutların bağlandığı Kemal Derviş’i, Özal’ın Amerika’dan ithal ettiği prensleri hatırlarlar. Adamcağızların çoğu karşılaştıkları yıkıcı muhalefet sonrası arkalarına bakmadan kaçmıştı.
Jeremy hocam! Seni çok büyük ihtimalle yerli ve milli olmamakla, ülkemizin sorunlarına yabancı olmakla ve hatta Amerikan casusluğuyla suçlayacaklar. Deniz Baykal’ın kızı Aslı senin için “kapitülasyonları getirecek” demiş. Hiç kulak asma. Onlar daha yerli ve milli de ülkemizi nerelere getirdikleri ortada. Senin gideceğin mahallede deneyimli uzman ekonomistlerin sayısı çok. Aklıma ilk gelenler Babacan, Öztrak ve Böke. Değerli Acemoğlu ve Demirtaş da kenarda bekliyor. Artık Boğaziçi Üniversitesi'ne sokulmayan Zenginobuz da müsait. Umarım takım çalışması yaparlar, senin çalışmalarını fazla baltalamazlar, çabaların kısa zamanda meyve verir ve vatandaşın geçim sıkıntısına bir çare bulunur. Sana sonsuz başarılar ve çilekeş milletime esenlikler dilerim. Yalnız sen kendine dikkat et, Kemal Derviş gibi yerel siyasete fazla bulaşma, inşaatların yanında fazla yürüme. Burnunu sıkacak bir çocuk bulması kolay.