Bu hafta sıcak hava dalgası kaynaklı sağlık uyarıları, yangınlar dünyanın her köşesinden duyuldu...
Haziran ve temmuz aylarında dünyanın neredeyse her köşesinde ısı seviyeleri rekor seviyelere ulaştı.
Bu sıcaklıklar bir gün bize serin gelmeye başlayacak... Yeni normalimiz artık bu.
Artan sıcaklarla birlikte, kuraklık ve orman yangınları yaygınlaşıyor, yağış düzenleri değişiyor ve şiddetleniyor. Ve bütün bunlar dünyanın büyük kısmına hiçbir şey ifade etmiyor.
İnsan doğası yüz yüze kalmadığı felaketlerin, kendisini ilgilendirmediğine, yaşadığı yer ve zamanın dışında olduğuna inanmaya yatkındır.
Bu nedenle yaz geçtiğinde orman yangınları unutulur, insan eliyle ormana yapılan müdahalelerin aşırı ısınmayla yıkıcı bir yangına dönüşmesi bir Twitter geyiğinden ibaret kalır.
Temmuz 2021'de Güneydoğu Avrupa 1980'lerden beri gördüğü en kötü sıcak hava dalgası ile karşılaşmıştı. Bu dalgalar eskiden "10 yılda bir" gerçekleşirdi. Bir yıl geçmeden yine benzer bir süreçten geçiyoruz.
İngiltere'de ısılar tarihinde ilk kez 40 derece üstüne çıktı. Havaalanlarının zeminleri eridi.
Fransa'da 37 bin kişi yangınlardan dolayı yaşadıkları bölgelerden tahliye edildi.
İspanya'da 70 bin hektar alan yandı, Portekiz'de yüzlerce insan öldü.
Tabii bu etkiler sadece Avrupa'da değil.
Amerika'da 40 milyon kişi aşırı ısı uyarıları yapılan bölgelerde yaşıyor.
Çin'de yol altı katranlar eriyince kamyonlarla yollara su dökerek önlem aldılar, ama bir müzenin çatısının erimesini durduramadılar.
Tunus 40 yıllık bir ısı rekorunu kırarak 48 derece gördü, tarım bölgeleri ciddi hasar gördü.
Afrika, Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa'dan sürekli istatistik ve uyarı akıyor.
Sıcak hava dalgalarına alışığız. O halde bu seferki niye bu kadar korkutucu?
Çünkü bölgesel bir dalgadan değil, küresel bir dalgadan bahsediyoruz.
Amerika Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi'nin verilerine göre son 12 ayda, dünyada 166 adet yüksek ısı rekoru kırıldı. 75'i geçtiğimiz ay kırıldı.
2 ay önce Pakistan'ın bazı bölgeleri düzenli olarak neredeyse 50 dereceyi gördü. Avusturalya ocak ayında 50,7 derece ile 62 yıldır gerçekleşen en yüksek sıcaklığı gördü. Hindistan mayıs ayında 49 derece ile 1941'den kalan rekorunu kırdı.
Bu gelişmeler devam ettikçe, iklim değişikliğine uyum sağlamak, çevre ve biyoçeşitliliği korumak gittikçe ana çabamız olacak.
Fakat bu çabanın karşı akımında, değişime inanmayanları bir kenara koyarsak, en çok tekrar edilen argüman değişimin çok pahalı olduğu ve ekonomik realite temelleri içinde yapılması gerektiği.
Oysa ekonomik etkileri, mücadele için gereken yatırımdan çok daha büyük.
İtfaiye, sağlık müdahalesi, iskân değiştirme gibi masrafları hesaba katmasak bile, altyapıya verilen zarar, iş verimliliği düşüklüğü, birçok sektörde üretim düşüşünü düşünmeliyiz.
Avrupa Çevre Ajansı, 1980-2000 arasında 32 ülkede gerçekleşen sıcak hava dalgalarının bedelini 71 milyar dolar olarak hesaplamıştı, ki bunlar şu anki sıklık ve ısı seviyelerinin altında idi.
Enerji fiyatlarının siyasi sebeplerden tavan yaptığı bu süreçte Fransa'yı örnek alırsak, klima kullanımın artması, nehir sularının ısınması ile nükleer santrallerin su tahliye edememesi ile geçen yıldan önce bir megavat saat elektriğin fiyatı 100 Euro üstüne çıkmazken, salı günü rekor kırarak 640 Euro'ya çıktı.
Benzer fiyat artışları Avrupa'nın birçok yerine görüldü.
Kuraklıklardan etkilenen tarım sektörü ise ayrı bir korkutucu tablo içeriyor. Yine tek bir örnek alırsak, 2021 yılındaki kuraklıklardan dolayı Kanada'da tarım üretimi ortalama yüzde 36 düşmüştü. Uydu görüntülerine göre bu yaz kuraklık daha da kötü durumda.
Bu uyarılara alışmamız gerekiyor çünkü iklim değişikliği ile mücadele için yeteri kadar hızlı yol almıyoruz.
Tek bir çözümümüz yok. Yatırım, kamu politikalarının, iklim değişikliği ile mücadele için gereken teknolojilerinin gelişmeleri, tüketici alışkanlıklarının değişmesini kadar geniş bir çözüm yelpazesi gerekiyor.
Enflasyon, istihdam ve başka ekonomik faktörlerin insanları bu denli zorladığı bir süreçte, bu mücadele popülerliğini yitirebilir.
Fakat ekonomiye hasar vermemek için yavaş aksiyon çok yavaş olursa, verilen hasarda gereken yatırımın çok üstünde olacak.
Mehmet Önal Kimdir? Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı. Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı. Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor. |