Bu hafta gerçekleşen Şanghay İş birliği Teşkilatı'nın 22 Devlet Başkanları Zirvesi öncekilere hiç benzemeyen bir gösteri ve duyuru içinde geçti.
Rusya Devlet Başkanı, Türkiye, İran, Azerbaycan Özbekistan ve Belarus Cumhurbaşkanları resmi olmayan giysiler ve resmi olmayan ikramlarla ilişkilerinin ne kadar sıcak olduğunu dünyaya neşeli fotoğraflarla gösterdiler.
Oysa kış geliyor ve bütün Avrupa nasıl ısınacağı üstüne kafa yoruyor.
Ukrayna Savaşı başladığından beri dünyada krize benzeyen bir enerji piyasası oluşturdu.
Avrupa ise tam anlamıyla bir krizde. Modern zamanların en ağır enerji krizinden geçiyor. Bu belki de bugüne kadar gerçekleşen en ciddi boyuttaki enerji krizi.
Şu ana kadar odak noktası artan fiyatlar ve enflasyona olan etki üzerinde yoğunlaşıyor ki bunun mantıklı sebepleri var.
Avrupa'da gaz fiyatları 10 yıllık averaj fiyatlarının 8 misline çıktı.
Savaş başladığından beri Avrupa hükümetleri enerji fiyat artışlarına karşı tüketicilere destek amaçlı 300 milyar Euro'ya yakın bütçe ayırdılar.
Avro bölgesindeki enflasyon artışlarının en temel sebebi artan enerji fiyatları.
Avrupa ülkelerinin Rusya'dan gaz alımı neredeyse yarı yarıya azalırken (Avrupa'nın talep azaltması kadar, Rusya'nın tedarik kesmesi de bir faktör), Rus Devlet Gaz Şirketi Gazprom'ın gelirinin yüzde 85 artarak 100 milyar doları bulması bekleniliyor.
Tabii Rusya kısa dönemde artan petrol ve gaz fiyatlarından çok büyük gelir elde etse de uzun vadeli olarak enerji ihracatlarının geleceği ciddi risk altında.
Bunların hepsi bireysel ve endüstriyel enerji tüketicileri tarafından hissediliyor.
Fakat hükümetler bir yandan enerji güvenliği ile baş ederken, öbür yandan 2050 yılında Net olarak Sıfır Karbon Emisyonu salan bir enerji sistemine doğru giden enerji sisteminin dönüşümünden taviz vermek istemiyor.
Kısacası, ucuz enerji dönemi, uzun bir süreliğine bitmiş olabilir.
Yenilenebilir elektrik üretimi, hidrojen, enerji verimliliği ile talep azaltma, karbon yakalama ve depolama ile enerji üretimi gibi dekarbonizasyon hedefli bir enerji sistemini kurmak için gereken yatırım trilyonlarca dolar.
Bazı iyimser senaryolar enerji fiyatlarının 1-2 yıla normalleşeceğini öngörse de, savaştan doğan kısa dönem şoku ve enerji dönüşümünün ağır maddi bedelinin önümüzdeki yıllarda çok büyük bir şekilde hafiflediğini hayal etmek zor.
Fiyat artışlarının etkilemediği bir sektör yok.
İlginç bir yan örnek, büyük bir ironi ile, artan gaz fiyatlarından dolayı amonyak üretimi zorlaşınca, yan ürün olarak üretilen karbon dioksit üretimi de azaldı ve Almanya'da yiyecek ve içecek sektörü ürünleri için yeteri kadar karbon dioksit bulamıyor. İnsanlık iklim değişikliğini karbon emisyonu salarak körüklerken, bazı sektörlerce ise yeteri kadar üretemiyoruz.
Fakat daha şartlar bizi kış aylarında zorlamadı.
Dünyada tüketilen doğal gazın dörtte biri ev veya ofisleri ısıtmak için kullanılıyor. Avrupa Birliğine bu oran üçte bire çıkıyor.
Yani kış aylarında havaların soğukluğuna göre, şu anki kriz çok daha büyüyebilir.
Eğer bu kriz iyi yönetilecekse, anlaşılması gereken üç kritik nokta var.
İlki, bu kriz tedarik sıkıntılarından dolayı ortaya çıkmış olabilir ama hafifletmek için odaklanılması gereken ve hep üzerinde durulmayan kritik nokta sistemdeki talebi azaltmak.
İkincisi enerji tasarrufu kısa vadede, şu anki kriz gibi ani durumlarda işe yarasada, kalıcı bir çözüm oluşturmuyor ve yapısal tedbirler enerji verimliliğini arttırmaktan geçiyor.
Üçüncüsü ise enerji güvenliği ve bağımsızlığı aynı anlama gelmiyor. Tek bir ülkenin tamamen kendi enerji güvenliğini sağlaması neredeyse imkânsız ve dekarbonize bir enerji sistemine giden yolda ülkeler arası iş birliği hala şart.
Bu krizin ilk kışını atlatmak sancılı olacak.
Fakat Avrupa sistematik ve planlı bir yol haritası izleyemez ise bu kış daha sonraki kışların öncüsü olacak.
Yani küresel enflasyon ve enerji krizine geçici gözle bakmamız büyük hata olacaktır.
Mehmet Önal Kimdir? Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı. Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı. Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor. |