1989'da soğuk savaş sona erdiğinde (ya da dünya öyle olduğunu sandığında) siyasi analistler Kuzey Kore'nin nasıl ayakta kalacağını merak ediyorlardı.
Liderlerinin cevabı hazırdı: 'Nükleer silah üretmek!'
Dünya şu anda Rusya ile olası bir nükleer savaş ihtimalini konuşurken (ki düşük bir ihtimal), benzeri diğer infilak noktalarını unutmamalı.
Dünyanın en gizemli ülkesi, 2017'de ara verdiği füze denemelerine yeniden başladı.
Devlet Başkanı Kim Jong-un, Eylül ayında ülkesini yasayla yeniden "nükleer devlet" olarak tanımladı ve "nükleerden arınma" müzakerelerine son verdiğini duyurdu.
Japonya'yı telaşa düşüren Kuzey Kore füze atışlarından sonra Güney Kore de başarısız bir karşı atak yaptı. Yapacakları öngörülmeyen Kuzey Kore nedeniyle, Uzak Asya diken üstünde…
Fakat korsan bir ülke olarak varlığını sürdüren bir devlet Ukrayna veya Tayvan gibi bütün dikkatlerin başka yerlere çekildiği bir düzende belki de bir infilak noktası haline gelebilir.
Bunu riski anlamak, ülkenin garip düzenini de anlamayı gerektiriyor.
Kuzey Kore uluslararası hukuk sistemine bağlıymış gibi bile davranmaz. Bu nedenle yasa dışı grupların rüya ülkesidir. Uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, internet korsanlığı, sahte para basımı, devletin bilgisi dâhilinde olduğu sürece serbesttir.
Ülkelerin yönetilme biçimlerine ve bu yönetimlerin yarattığı özgün kültürlere ilgim nedeniyle Kuzey Kore'ye seyahat ederek nadir kazanılacak bir tecrübe edindim.
Kim Hanedanlığının heykelleri ve mumyaları önünde sayısız kez eğilmek seyahatin koşulsuz itaat edilecek seremonileriydi.
Döndüğümde, cüzdanım düşse bile yerden almayacak kadar eğilmiştim.
Kuzey Kore dünyanın en büyük tiyatro sahnesi. Moskova metrosu gibi sanatla donatılmış istasyonlar ve eskiden kalma ama yepyeni duran trenleri eski Avrupa şehirlerini andırıyor. İlginç veya tarihi binaların yanı sıra, her köşe Kim ailesi ile ilgili bir mitoloji ile bağlantılı. Ve bütün ülke sahnedeki oyunun bir parçası.
Juche adlı ulusal ideolojileri, bireylerin ve devletin kendine yetmesi üzerine kurulu ve diğer sosyalist rejimlerden oldukça farklı.
İnsanlarla temas etmek mümkün ama herkes bazı konulardan uzak durulması gerektiğini biliyor.
Pyongyang'ı gezdirirken ancak aynı yolda birkaç kere gidip geldikten sonra gitmemiz gereken yerlere götürülüyorduk. Maksat şehri olduğundan daha büyük, daha kudretli göstermekti.
En büyük ironi ise Kore Demokratik Halk Cumhuriyetinin özünde üç nesildir babandan oğula geçen bir monarşi olması.
Net yüzde 0 işsizlik oranı, düşük suç seviyeleri, düşük obezite seviyesi, düşük karbon ayak izi, düşük ışık kirliliğinin sağladığı berrak gökyüzü ile Batı toplumlarının ulaşmayı hedeflediği avantajlara sahip bir ülke Kuzey Kore.
Yine de hükümetler vatandaşlarına seyahat etmeyi tavsiye etmiyorlar.
Hanedanlıkta yalnızca devlet tarafından kontrol edilen rehberler eşliğindeki turlara izin verilir. Ve Kuzey Kore istihbaratının ülkeye girmeden önce sizi onaylaması gerekir.
Pekin uçağından indiğimizde (ülkeye Çin ve Rusya dışında uçuş koridoru yok) gelen yolcu salonunda ürkek genç bir kadın bizi bekliyordu. Kusursuz etek ceketten oluşan takımıyla, kusursuz toplanmış saçıyla.
Bu seyahatten iyi izlenimlerle dönmemizi sağlamak onun sınavıydı. Büyüleyici yolculuğun tek bir hataya yer vermeyen vitrin yüzüydü.
O ve sürücümüz eşliğinde başkente doğru ilerlerken, saman yüküyle ağırlaşıp sallanan öküz arabalarını, üretim hedefleri gösteren dev reklam panolarının gölgesinde, mısır ve pirinç tarlalarında eğilen kadınları, her yere doğru yürüyen insanları görüyoruz. Başka bir noktada yolda tek bir çukuru doldurmak için 8 kişi çalışıyordu.
Girdiğimiz ülkenin ezici çoğunluğu 21. yüzyılda olup bitenlerin çoğundan haberdar değiller. Diğer sıkıntılı toplumlara dünyadaki gelişmeleri aktaran diasporaları da yok. Milyonlarca insan bütün hayatlarını kapsayan bir 'Dede-Oğul-Torun' kültünün gölgesinde dünyanın en tecrit edilmiş ulusu olarak yaşıyorlar.
Diktatörler sosyal kontrol ve propaganda ile tanrılaşma süreci izlerler. Oğul lider Kim Jong-il kendi krallığı için; babası Kim Il-sung'u 'Tanrı' yaparak hanedanı resmileştirdi.
Torun Kim Jong –un ise dedesi ile aynı hasır şapkayı takarak, aynı askeri gri kıyafeti giyerek, çocukları tıpkı onun gibi kucağına alarak halkının önüne çıkıyor. 'Tanrının Torunu' kimliğini mühürlüyor.
Her Kuzey Korelinin yakasında Büyük Liderin ve Sevgili Liderin yüzü olan bir rozet taktığını gördük. Yabancılara, layık olduklarını kanıtlamadan rozet takma izni verilmiyordu.
Reşit olmayan çocuklar ise 'Hep Hazırız' cümlesi yazılı rozetler takıyorlardı. Tedirgin rehberimize neye hazır olduklarını sorduğumda somut bir cevap alamadım. Sürekli savaş psikoloji ile çevrili bir toplumda belli ki tek bir anlam ifade edebilir.
Dini ve monarşik bir hanedanlık, etrafında devamlı düşman görüp kendini dış dünyaya kapatırken, gençlerini de itilafa sürekli hazır konumda olmaya teşvik ediyorsa, beklenmedik bir anda bu tehlikeli karışım, bu kadar çok küresel çatışma olan bir dönemde beklenmedik bir patlamaya yol açabilir.
Mehmet Önal Kimdir? Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı. Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı. Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor. |