2022-2023 kışı, yaz mevsimi gibi sürünce, dönemsel olarak unutulan su kıtlığı yine büyük kaygı yarattı. Üstelik hala yağış gelmedi.
Tatlı su, insanlığın hayatta kalmak için güvendiği son derece önemli ve çok sınırlı olmasına rağmen sonsuzmuş gibi algılanan bir doğal kaynaktır. Bu güne değin, toplumlar barajları doluysa, su krizinden muaf olduklarına inandılar...
Oysa suya erişim endişe verici bir hızla tehdit altında.
Kabaca, dünya nüfusunun tahminlerin ötesinde artmasıyla su kaynakları kendini yenileyebilme kapasitesini hayli aşmış durumda. Öte yandan küresel ısınma küresel su stresini artırıyor...
Su kıtlığı, iklim değişikliği kadar acil bir sorun olmasına rağmen çok daha az siyasi ilgi görüyor. Çünkü insanlık yüzyıllarca suyu maliyetsiz ve sonsuz kabul etti.
Su, sosyal ihtiyaçlar, ekonomik kalkınma ve çevresel sınırlar dahil olmak üzere yaşamın temelidir.
Gıda, enerji, sağlık, ticaret, çevre ve su arasındaki karşılıklı bağlantılara bakmadan geleneksel bir yaklaşımla değeri anlaşılamaz.
Teknoloji, jeopolitik dinamikler, iklim değişikliği gibi geleceğimizi belirleyecek diye düşündüğümüz her temanın su ile direkt bağı var.
Ve su kaynaklarımızın geleceği büyük tehdit altında.
Dünyada 17 ülkede ‘aşırı düzeyde su sıkıntısı’ yaşanıyor. Çoğu tahmin edilebilir coğrafyalarda ve neredeyse 1.7 milyar insanı kapsıyor.
Türkiye ise şimdilik bir sonraki kriz seviyesi olan ‘yüksek derecede su sıkıntısı çeken ülkeler' arasında yer alıyor.
Aslında dünyada su eksiği yok.
Dünya yüzeyinin yüzde 70’inden fazlası su ile kaplı.
Fakat yaşam için kullandığımız tatlı su, bu rakamın sadece yüzde 3’ünü temsil ediyor.
Araştırmalar, bugün yaptığımız şeyi yapmaya devam etmemiz halinde; 2040 yılına kadar aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 44 ülkenin su kaynaklarının talebi karşılayamayacağını gösteriyor.
Dünya Meteoroloji Organizasyonu’na göre 2050 yılına kadar ise 5 milyar insan su kıtlığı çekecek.
Önümüzdeki tablo iç açıcı değil.
Bugün yüz yıl öncenin 600 kat fazlası su kullanıyoruz.
İçme suyu en fazla tarım için kullanılıyor. (2020’de küresel olarak tatlı suyun yüzde 76'sı tarımda, yüzde 24’ü halk ve sanayi tarafından kullanıldı)
Eğer su yönetimimizi geliştirmez isek, gelecekte suyu nereye harcayacağımıza karar vermemize mecbur bırakacak. Elektrik santrallerine mi içme suyuna mı harcayacağız? Her ikisini birden yapacak su artık yok!
Su yönetimi sadece bir çevre sorunu değil bir kalkınma sorunudur.
Daha yarım yüzyıl öncesine kadar su, serbest bir ham madde olarak işlem görüyordu. Artık şirketler bunun markalarına, itibarlarına ve sigorta maliyetlerine zarar verebileceğinin farkındalar. Financial Times araştırmasına göre; 2011'den bu yana şirketler suyu koruma, yönetme veya elde etme yöntemlerini iyileştirmek için dünya çapında 84 milyar dolardan fazla para harcadı.
Tarım için gerekli suyun daha randımanlı kullanılması, şehirlerde boru şebekeleri arasına temiz su havzaları inşa etmek ve suyun da tıpkı kâğıt ve plastik gibi yeniden geri dönüşümünü sağlamak su üreten ülkelerin önceliği…
En büyük tatlı su kaynaklarına sahip olan ülkeler, Brezilya, Rusya, ABD, Kanada Çin ve Kolombiya’dır.
Ayrıca mevcut su sorunlarıyla başa çıkmayı planlayan, gelecekteki yıkıcı su risklerini öngören ve bunlara karşı hazırlanan ülkeler; sürdürülebilir su yönetiminde yeni küresel liderler olarak öne çıkıyorlar.
Su kalitesi ve ekosistemlere yeniden vurgu yaparak ve buluşlara odaklanarak dijital su çağına hazırlanıyorlar.
Patent sayısına göre dünyanın suyla ilgili teknolojilerinin en büyük beş mucidi ABD, Kore, Almanya, Çin ve Japonya'dır.
Tatlı suya sahip olmayan birçok ülkenin temel altyapısını oluşturmaya başlayan tuzdan arındırma teknolojilerinin en ileri ülkesi ise İsrail. Atık suyun yaklaşık yüzde 85'ini geri dönüştürüyor ve arındırma, atık su ve sulama teknolojilerinde uzmanlaşmış 300 kadar su şirketi, ihracattan yılda 2 milyar dolardan fazla kazanıyor. (Tabii bunun çevre için büyük zararı var ama bunu başka bir yazıda ele alırız).
İsrail’in ‘yeniden su üreticiliği’ alanında rakibi yine Ortadoğu’dan…
Beş yıl önce Abu Dabi yakınında kurulan ve dünyadaki ilk sıfır karbon şehri olmayı hedefleyen Masdar şehri, yenilikçi temiz teknoloji su şirketleri için küresel bir mükemmeliyet merkezi olmayı da hedefliyor.
Öte yandan Hollanda Hükümeti tarafından başlatılan Küresel Su Ekonomisi Komisyonu; ‘su ekonomisinde’ eşitliği sağlamayı ve hidrolojik döngüyü küresel bir ortak mal olarak tanımlamayı hedefliyor.
Kuşkusuz BM’nin Su Konferanslarıyla 2023 su üreten ülkeler ve dijital su şirketlerinin en çok ilgi çekeceği yıl olacak.
Su teknolojilerinin öncüsü ülkeler ise bugün çip, savunma sanayi veya enerji üreticilerinin sahip olduğu muazzam jeopolitik güce sahip olan yeni jenerasyon ülkeler olabilir.