Cumhurbaşkanı'nın yeni normale geçiş sürecini açıkladığı konuşmasını nasıl yorumladınız. Yok yok, en son açılması gereken AVM'lerin liste başına konulmasını kastetmiyorum.
Park ve bahçelerin, ormanlık alanların sahillerin yasak kapsamında olup, AVM"lerin açılmasındaki garabeti de tartışmıyorum.
Bunun sebebi belli.. Türkiye'de 436, İstanbul'da 125 AVM var. Bunların yüzde 99'u AKP iktidarı zamanında yapıldı. Neredeyse her köşe başına bir AVM veya gökdelen dikildi.
AKP inşaat sektörünü lokomotif yaparak büyümeyi sürdürdü.
Bir ara AVM Partisi diyenler bile oldu. Bu sebeple her türlü riski göz alarak ilk açtıkları mekanların AVM olması beni şaşırtmadı.
Üzerinde durmak istediğim konu farklı. Cumhurbaşkanı işlerin iyi gittiğini kademeli geçişlerle hayatı normalleştirmeye çalıştıklarını tatlı tatlı anlatıyordu. Bizler de ekran başında "hadi hayırlısı" diyerek yaz hayalleri kurmaya niyetleniyorduk ki; Cumhurbaşkanı birden sertleşti.
"Ülkemizde maalesef tek parti devrinden beri bu millete maddi manevi eziyet eden bir anlayış" sözleriyle rotayı CHP"ye çevirdi.
Verdi veriştirdi.
Hem de ne veriştirmek...
Şimdi diyeceksiniz ki. Erdoğan bunu hep yapıyor. Her konuşmasına Cumhurbaşkanı şapkasıyla başlıyor orta yerinde şapka değiştiriyor. AKP Genel Başkanı kimliğine bürünerek rakiplerine veriyor veriştiriyor.
Tamam da bu öyle değil. Bu sefer ki çok farklıydı.
Bu seferki çok ağırdı.
Mesela, "Milli değilsiniz, yerliliğiniz de tartışılır" dedi.
Mesela, "Faşist zihniyet hâlâ vesayet, darbe, cunta, özlemleriyle yanıp tutuşuyor" dedi.
Mesela, "Bu hastalıklı zihniyet iflah olmaz" dedi.
Mesela, "Türkiye bu bağnaz zihniyeti tarihe gömecektir" dedi.
Mesela, "Bu ülkede ne kadar bozguncu, ne kadar sapkın, ne kadar azgın varsa hep onlarla birlikte oldunuz" dedi.
"Siz mitolojideki sadece düşmanlıktan değil, nefretten ve acıdan beslenen yaratıklar gibisiniz" diyerek son noktayı koydu.
Peki ne oldu da, CHP ne yaptı da veya ne dedi de Cumhurbaşkanı bu kadar sert sözler sarf etti.
Darbe tartışmalarına sinirlenmiş olamaz mı? CHP il Başkanı'nın "bu iktidar gidecek ya bir erken seçimle ya da başka bir şekilde" sözlerine öfkelenmiştir.
Yok, yok daha da büyük bir şey olmalı. Yıllardır tanık oluyoruz. İktidar, zaman zaman gündemi elinde tutmak, yönlendirmek ve yönetmek için "cımbızlama" yöntemiyle tartışma konuları açıyor.
Darbe de bunlardan biri.
İktidar sıkışınca; ekonomi gibi, işsizlik gibi, yaşam kalitesinin düşmesi gibi rahatsız olduğu konular gündeme gelince genelde darbenin ipine asılıyor!
Birileri darbe istiyormuş, darbe planlıyormuş algısı yaratıyor. Bunda da başarılı oluyor. Gündem bir anda mecrasından çıkıyor. Haber kanalları gece yarısına kadar darbe meselesini tartışıyor.
Ama Cumhurbaşkanı'nın son çıkışını, öfkeli sözlerini bu çerçeveye oturtarak izah etmek mümkün değil.
Daha da ötesi bir şeyler olmalı.
Bence hedefinde CHP vardı ama bence meselesi CHP değildi. Öfkesinin kaynağı başka.
Ülkenin direksiyonunun başında, herkes görüyor da o görmeyecek mi? İşlerin iyi gitmediğini, her geçen gün, bir önceki günü arattığını görüyor.
Dış kaynak olmadan ekonominin toparlanmayacağını, uçuruma sürüklendiğini biliyor.
"Biz bize yeteriz Türkiye" hoş bir slogan ama gerçekliliği yok. Biz bize yetemiyoruz. Acil dolara/Euro'ya ihtiyacımız var.
Vermiyorlar. Uçaklar dolusu maske yollasak da jest üstüne jest yapsak da vermiyorlar. Cumhurbaşkanı sinirleniyordur.
Bunca laftan sonra karizmayı çizdirmemek için IMF'nin kapısını da çalmıyorlar.
Ankara uluslararası mali destek bulamadığı için dolar zıp zıp zıplıyor.
İşin kötüsü herkes evde. İşin kötüsü herkes televizyon karşısında, ekranların sağ köşesinde dolar, Euro, ve altının anlık değerleri duruyor. OK hep yeşil, ok hep yukarı doğru.
Sinir bozucu tabii.
Cumhurbaşkanı'nın da morali bozuluyordur, kızıyordur. Merkez Bankası'nın rezervinin eksiye düştüğünü hepimizden iyi o biliyor. FED'in swap yapmaya yanaşmadığını, bin dereden su getirdiğini anlıyor.
Hazine'de para yok. İddiaya göre Merkez Bankası para basıp piyasaya para pompalıyor.
Yine çark dönmüyor.
Bence öfkesi bundan. Birine patlayacaktı CHP'yi buldu.