FETÖ'nün darbe girişiminin dördüncü yılı. Yurt içinde ve dışında üç bine yakın etkinlik düzenlenmiş. Şehitlerimizi anılacak, gazilerimize şükranlarımız sunulacak. Bu arada bol bol hamaset dolu nutuklar da atılacak.
O kadar!
15 Temmuz dosyası yine kapanacak?
Ama zaten hiç açılmadı ki!
Olur mu; "onca asker yargılandı, davalar aylarca sürdü. Tanıklar dinlendi, belgeler ortaya konuldu, hakimler kararını verdi. Yüzlerce general/subay/astsubay ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm oldu" denilecektir.
O, 15 Temmuz'un görünen yüzüydü. Darbeye kalkışanların veya iç savaş çıkarmak isteyenlerin suçüstü yakalanıp yargılanmasıydı. Onlar da mahkemelerde doğru dürüst ifade vermedi, 15 Temmuz'u anlatmadılar. 15 Temmuz'un arka planı kayıtlara geçmedi.
Kimi, kandırıldım, darbe yaptığımızı bilmiyordum dedi.
Kimi, tatbikat zannettim diye yanıt verdi.
Kimi, komutanım emretti, sorgusuz sualsiz sokağa çıktım diyerek masum olduğunu söyledi.
Kimi, teröristler işgal etmiş, kurtarmaya gittiğimizi sandık gerekçesine veya yalanına sığındı.
Mutlaka alt düzeyde darbeye karıştığını sabah öğrenen askerler vardı, onlar ayrı. Ben komuta kademesinden söz ediyorum. Emir veren subaylardan.
Suçlamaları reddettikleri için amaçlarını, kimlerle bağlantılı olduklarını öğrenemedik.
Amaçları, darbe ile iktidarı alaşağı etmek, komuta kademesini derdest ettikten sonra ülkeye el koymak mıydı, yoksa orduyu/jandarmayı/polisi birbirine düşürüp, katliam yapıp yabancı güçlerin çatışmalara son vermek adına, daha fazla kan dökülmemesi adına gelip yerleşmelerini sağlamak mıydı?
Bence niyetleri buydu.
Suriye örneği ortada!..
Çünkü.
Diyelim ki; Binbaşı O. A, MİT'e gelip ihbar etmeseydi...
Diyelim ki; darbeciler sabaha karşı harekete geçseydi...
Diyelim ki; işleri planladıkları gibi gitseydi...
16 Temmuz sabahına darbeyle uyansaydık; ne olacaktı?
Darbeye kalkışan topu topu 7 bin asker. Yanlarında Genelkurmay Başkanı yok, İkinci Başkan yok, Kara, Hava, Deniz kuvvetleri komutanları yok, Jandarma Komutanı yok, Birinci Ordu Komutanı yok.
Birçok tugay, tümen yok, birlik yok.
12 Eylül darbesi gibi değil. FETÖ, yedi bin askerle ülkeyi zapturapt altına alacak hali yoktu.
Diyelim ki, FETÖ'cü askerlere ertesi sabah FETÖ'cü polisler de katıldı. 12 - 13 bin silahlı kişi oldular, önemli merkezleri, silah depolarını, zırhlı birlikleri ele geçirdiler.
Darbeye katılmayan askerler, polisler boş mu duracaktı, kabul mü edeceklerdi, halk susup oturacak mıydı?
Hayır. O halde niyet kaostu, kargaşa yaratmaktı!..
Bu benim yorumum. Gerçek amaçları hâlâ sır. Aydınlanmadı.
Karanlıkta kalan sadece 15 Temmuz'un bu kısmı değil, kalkışmanın neden önlenemediği... Binbaşının ihbarından FETÖ'cü kalkışmanın başladığı saate kadar neler yaşandığı da muamma!
Türkiye tarihinin karanlık 6 saati hâlâ aydınlatılmadı.
Üzerine de ciddiyetle gidilmedi.
Gecenin iki önemli ismi; MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanı hâlâ konuşmadı; ne mahkemelere ne TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'na. Cumhurbaşkanı komisyona gidip bildiklerini anlatmalarına, sorulara yanıt vermelerine izin vermedi…
İkisi de hâlâ görevde. Biri Savunma Bakanı oldu.
MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı'nın yanından darbe olmaz düşüncesiyle 20.30'da ayrılıyor. Darbeciler 20.45'te harekete geçiyor.
MİT Müsteşarı o saatte nerede?
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve Suriyeli din adamı Muaz el Hatib ile yemekte. Suriye'yi dizayn etmeye çalışıyorlar. Suriye'deki Sünni /İslamcı tabanı örgütleme derdindeler.
Oysa gelen ihbar evinin üç helikopterle evinin basılacağı kendisinin kaçırılacağı şeklinde! Herhalde Genelkurmay Başkanı'nın hava sahasını askeri araçlara kapatmasını, havada bulunan uçak ve helikopterlerin derhal yere indirilmesi kararını yeterli buldu. Gönül rahatlığıyla yemeğe gitti.
Türkiye'nin hava sahası 18.30'da kapatılıyor, Hava Kuvvetleri Komutanı ve hava kuvvetlerinin üst düzey generalleri akşam düğüne gidiyorlar.
FETÖ'cüler onları düğünde basıyor, derdest ediyor.
Koca generallerin hava sahasının askeri araçlara kapatılmasını önemsememeleri ilginç. Genelkurmay Başkanı ile irtibata geçmemeleri manidar.
Mesela, darbe girişiminin bir numaralı sanığı Akın Öztürk'ün Hava Kuvvetleri Komutanlığı görevini tamamladıktan sonra neden emekli edilmediği, karargâhta boşta tutulduğu da merak konusu.
Aslında o geceye ilişkin o kadar çok soru var ki. TBMM Araştırma Komisyonu'nun bir çok soruya yanıt bulacağını umuyorduk. Üzerine gidilmedi, görmezden gelindi.
Savcılar da bu merak etmedi, yargıçlar da. Sormadılar bile.
Meclis komisyonu üç ayda jet hızıyla çalışıp (15 üyenin 9'u AKP'li, başkanı Fethullah'ı TV ekranlarında savunmakla tanınan Reşat Petek'ti) raporunu hazırladı. Rapor Meclis Başkanı Kahraman'a teslim edildi. Teslim töreninde fotoğraflar çekildi. Üç yıl geçti rapor hâlâ ortada yok.
Kayıpmış!..
Bu arada şunu da belirteyim. Demirel'in meşhur sözü 15 Temmuz'da gerçek oldu. Merhum Cumhurbaşkanı "bizim MİT Patagonya'da darbe olacağını haber verir Ankara'dakini haber vermez" demişti. MİT askerden sivil yönetime geçti ama gelenek bozulmadı. 15 Temmuz darbe girişimini Cumhurbaşkanı'na da Başbakan'a da haber vermedi.
Darbeciler sokaklara döküldükten sonra bile telefon açmadı.
Cumhurbaşkanı eniştesinden öğrendi. Başbakan olaylar yatıştıktan sonra MİT Müsteşarı'na sitem etti.
Neyse!.. Darbe girişiminin dördüncü yılını bitirdik. Yanıt bekleyen sorular yerli yerinde duruyor.
Dilerim çok geçmeden o gecenin karanlık noktaları aydınlığa çıkar.
Çıkarılır.